Hukuk Genel Kurulu 2017/2500 E. , 2021/354 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 4. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 07.04.2014 tarihli dava dilekçesiyle; müvekkilinin davalı bankadan 23.12.2012 tarihinde kullandığı konut kredisi çerçevesinde toplam 1.515TL kesinti yapıldığını, bu kesintilerin ne kadarının haksız olduğunun bilirkişi incelemesi ve yargılama sonucunda belirleneceğini, bu nedenle alacaklarının belirsiz alacak mahiyeti taşıdığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.300TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; dava konusu edilen 1.515TL’nin 315,00TL’sinin ekspertiz, 200,00TL’sinin ipotek tesis ücreti, 1.000TL’nin ise dosya masrafı olarak tahsil edildiği, kesintilerin haklı, zorunlu ve yasal olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 4. Tüketici Mahkemesinin 18.11.2015 tarihli ve 2014/1422 E., 2015/2632 K. sayılı kararı ile; davaya konu iddianın teknik bir konu olmakla ancak bilirkişi marifetiyle yapılacak inceleme sonunda tespit olunabileceği, bilirkişi ücretinin yatırılmadığı ve davacı vekilinin 18.11.2015 tarihli celsede bilirkişi incelemesine gerek olmadığı yönünde beyanda bulunduğu, tüm bunlar karşısında davacının iddiasını ispat ettiğinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince 30.05.2016 tarihli ve 2016/10175 E., 2016/13754 K. sayılı kararı ile; “…Dava, 07.04.2014 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu döneminde açılmıştır. Anılan Kanun"un 114/g. maddesinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. HMK 115/2. maddesinde ise dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilerek, bu süre içerisinde noksanlık giderilmezse davanın dava şartı yokluğundan usulden reddedileceği düzenlenmiştir. 6100 sayılı Kanun"un 120. maddesindeki gider avansı ile ilgili düzenleme 324. maddedeki delil ikamesi avansı kuralı ile birlikte değerlendirilmeli ve dava şartı olan gider avansı, delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınmalıdır. Dolayısı ile delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansı birbirinden ayrılmalı, delillerin ikamesi için alınacak avans gider avansı içinde yer almamalıdır. Şahit dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilmesi 6100 sayılı Kanun"un 324. maddesi düzenlemesi karşısında mümkün değildir. Ayrıca yukarıda açıklandığı gibi gider avansı dava şartı iken delil İkamesi avansı dava şartı olarak nitelendirilemez. Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması dava şartı nedeni ile davanın reddini gerektirmez. Taraflar belirlenen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilinden vazgeçmiş sayılır.
Hal böyle olunca somut olayda bilirkişi incelemesi talep etmeyen ve mahkemece belirlenen sürede delil avansı giderini yatırmadığı anlaşılan davacının bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayılacağı gözetilerek mevcut delil durumuna göre karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Mahkemece 07.12.2016 tarihli ve 2016/1482 E., 2016/1199 K. sayılı karar ile; ilk karar gerekçeleri tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda mahkemece bilirkişi incelemesi olmaksızın davacının kredi sözleşmesi çerçevesinde haksız kesinti yapıldığı iddiasını ispatlamış sayılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı vermesinin mümkün ve yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; temyiz isteminin miktar yönünden reddinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 450. maddesiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, HMK’da geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda HMK’nın geçici 3. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez (Değişik fıkra: 22.07.2020 tarih, 7251 s. K. m.47).
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”
hükmünü içermektedir.
14. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun"un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
15. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden HUMK’un 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanun"lara göre katsayı artısı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
16. Direnme kararının verildiği 2016 yılı itibariyle bu miktar 2.190TL’dir.
17. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanun"un yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
18. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
19. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davanın tek sebebi olan 23.11.2012 tarihli kredi sözleşmesi çerçevesinde toplam 1.515TL’nin (315,00TL ekspertiz, 200,00TL ipotek tesis, 1.000TL dosya masrafı) kesildiği ileri sürülmüş, bu kesintilerin ne kadarının zorunlu ne kadarının haksız olduğunun yargılama ile tespit olunacağı belirtilerek belirsiz alacak şeklinde nitelendirdikleri alacağın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.300TL’sinin davalıdan tahsili talep edilmiştir. Bu durumda dava konusu edilen ve mahkemece hükmolunabilecek alacak miktarı en fazla 1.515TL’dir. Hâl böyle olunca direnme kararının verildiği 2016 tarihi itibariyle kesinlik sınırının 2.190TL olduğu dikkate alındığında davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi mümkün bulunmamaktadır.
20. Sonuç itibariyle temyiz isteminin miktar itibariyle reddi gerekir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440/III-1. maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.03.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.