8. Hukuk Dairesi 2012/4653 E. , 2012/9271 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08.09.2009 gün ve 72/104 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılar Ali Osman ve ... taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; miras yoluyla intikal ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle 104 ada 4, 110 ada 38, 110 ada 40, 111 ada 38, 121 ada 10, 121 ada 11, 125 ada 27, 125 ada 28, 196 ada 2, 196 ada 5, 196 ada 6, 200 ada 2 ve 3 parsellerin tarafların ortak kök murisi ..."den kaldığından, tapu kayıtlarının iptaliyle mirasçılık belgesindeki vekil edeninin miras payı oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan ...; dava konusu taşınmazların yakın miras bırakanı ..."dan kaldığını, 100 yılı aşkın taşınmazlara zilyet olduklarını, davacının zilyetliğinin bulunmadığını, davacının iddia ettiği ... diye bir şahsın hiç yaşamadığını, böyle birisi olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ...; dava konusu taşınmazların dedesi ..."nın babası olan ..."den tüm mirasçılarına kaldığını ve davacının da dedesi Mehmet"in kardeşi olan Hasan"ın tek mirasçısı olduğunu, bu nedenle davacının taşınmazlarda ½ payı bulunduğunu açıklayarak, keşifteki imzalı beyanıyla davayı kabul etmiştir.
Davalılar ... ve arkadaşları, davaya bir cevap vermemişlerdir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm; davalılardan Ali Osman ve ... tarafından, süresinde temyiz edilmiştir.
Dava konusu ada ve parsel numaraları yukarıda yazılı bulunan taşınmazlar; 15.09.1992 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, senetsizden, miras ve taksim yoluyla 20 yılı aşkın zilyetliklerinde bulunduran davalılar adına paylı mülkiyet şeklinde tespit ve tapuya tescil edilmişlerdir.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, davada, kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanılmış bulunduğundan bu olgunun davalılara karşı kanıtlanması gerekir. Hukuki niteliği yanında maddi olaylardan sayılan zilyetliğin, tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkün bulunmaktadır. Somut olayda tanık dinlenilmeden yerel bilirkişi ve re"sen dinlenen tutanak bilirkişilerin sözleri esas alınarak hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK.nun 266 (HUMK.nun 275). maddesinde hangi amaçla bilirkişinin bilgisine başvurulacağı açıklanmıştır. Bunun dışında, tanık sözleri ile tespiti gereken bir husus için tanık dinlenmeden bilirkişinin bilgisi ile yetinilip karar verilemez (HGK. 30.03.1994 tarih 1993/8-939 Esas, 1994/176 Karar) Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede mahkemece, davalıların delillerini sunmaları için kendilerine herhangi bir süre ve imkan tanınmadığı saptanmıştır. Keşif ara kararına göre, tarafların bildirmedikleri tespit bilirkişilerinin mahkemece re"sen çağırılmak suretiyle keşifte dinlendikleri, yerel bilirkişilerin ise usulsüz olarak birlikte dinlendikleri saptanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, tespit bilirkişileri Kadastro Mahkemelerindeki yargılamalarda dinlenir. Sulh ve Asliye Hukuk Mahkemelerindeki tescil davalarında bu kişilerin aynı sıfatla dinlenmelerine gerek yoktur. Ayrıca Hukuk davalarında 6100 sayılı HMK.nun 26. maddesi uyarınca, hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan fazlasına ve başka birşeye karar veremez. Sadece yerel bilirkişinin dinlenmesiyle de hüküm kurulamaz. Bu nedenle, tarafların tanık ve tüm delillerini sunmaları için mahkemece kendilerine süre ve imkan tanınması, kesin süre verilmesi halinde HMK.nun 94. maddesine uygun olması gerektiğinin düşünülmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların aynı Yasanın 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye ile çağırılıp, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2. maddeleri hükümleri uyarınca mümkün olduğunca keşifte dinlenmelerinin sağlanması, zilyetliğin başlangıç ve sürecinin, taşınmazın öncesinin ne ve kime ait olduğunun, ortak kök muristen kalıp kalmadığının, taksim yapılıp yapılmadığının, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığının, uyuşmazlık konusu olan bu yerlerin halen kimler tarafından zilyet ve tasarruf edildiğinin kendilerine sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde 261/1. maddesi gereğince çelişkinin giderilmesi, davetiyeyle gelmedikleri takdirde 245. maddesinin gözönünde tutulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de; dava konusu parsellerde davacının miras payı dışında kalan paylarında davalılar adına miras payları oranında tapuya tesciline karar verilmiş ise de, yargılama devam ederken davalı mirasçıların kendi aralarındaki pay satışları yaparak taşınmazlardaki pay oranlarının değiştiği gözönüne alınmadan, pay oranlarının belirlenmiş olması da doğru görülmemiştir.
Davalılar Ali Osman ve ..."nın temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden ..."ya ve 29,70 TL peşin harcın da istek halinde Ali Osman"a iadesine 16.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.