14. Hukuk Dairesi 2014/1265 E. , 2014/4960 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/12/2012
NUMARASI : 2011/341-2012/279
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 19.07.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı Hazine temsilcisi tarafından istenmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, tespitten önceki harici satın almaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava konusu 101 ada 157 parsel sayılı taşınmazın bazı bölümlerinin tapu kaydının iptali ile adına tescili isteminde bulunmuştur.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hükmü, davacı ve davalılardan Hazine vekili temyiz etmiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Dava konusu 101 ada 157 parsel sayılı taşınmazın, kadim mera olduğu gerekçesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesi hükmü uyarınca mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiyle tespit gördüğü itiraz edilmeden 22.03.2005 gününde tespitin kesinleştiği, daha sonra Erzurum İl Mera Komisyonunun 27.01.2006 tarihli 54 sayılı kararı ile mera olarak tahsis edildiği komisyon kararının 16.03.2006 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yerel bilirkişiler ve davacı tanıkları keşifteki ifadelerinde, dava konusu taşınmazdaki temyize konu bölümlerin bildik bileli özel çayır niteliği ile kullanıldığını, davacının tespitten önce eklemeli zilyetliğinin 20 yılı aştığını beyan etmişlerdir.
Ziraat bilirkişisi raporunda, dava ve temyize konu bölümlerin bitki örtüsünün dava konusu taşınmazın diğer bölümlerinden farklı sulu çayır tarım arazisi olduğunu belirtmiştir.
sel sayılı taşınmazın temyize konu bölümlerinin mera niteliğinde olmadığı, tespit gününde adına tescile karar verilen zilyet davacı yararına 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen koşulların gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Gerçekten kadastro tespitinde bir kayıt ve belge esas alınmamış, yargılama sırasında taraflar bir resmi kayıt ve belgeye de dayanmamışlardır. Davacı adına tescile karar verilen bölümlerin temyize konu olmayan bölüm ile çevrili olduğu, aralarında ayırıcı unsur olarak doğal yada yapay bir sınır yeri bulunmadığı dosya içerisindeki bilirkişi raporları, fotoğraflar ile diğer bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca dava konusu taşınmazın temyize konu bölümlerinin sınırlarını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesi hükmü uyarınca orta malı mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiyle tespit ve daha sonra il mera komisyonunca mera olarak tahsis edilen taşınmaza elatılarak kazanıldığının ve onun bölümlerini oluşturduğunun kabulü gerekir.
Öğretide, uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Öte yandan kural olarak objektif nitelikteki eylemli duruma aykırı düşen sübjektif nitelikteki yerel bilirkişi ve tanık sözlerine de değer verilmesi olanaksızdır. Bu verilere göre hükme dayanak yapılan yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile uzman ziraatçi bilirkişinin dava ve temyize konu bölümlerin mera olmadığı yolundaki raporunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Mahkemece bu olgular dikkate alınarak davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.