8. Hukuk Dairesi 2012/3568 E. , 2012/9488 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı
... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair .... Aile Mahkemesinden verilen 24.01.2012 gün ve 61/76 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesinde vekil edeniyle davalının 23.01.2006 tarihinde Zürih Bölge Mahkemesinin kararıyla boşandıklarını, yabancı mahkeme kararının tanınması için açılan davanın Yargıtay denetiminden geçerek 2. Hukuk Dairesinin 18.02.2008 tarihli onama kararıyla kesinleştiğini, vekil edeninin 15 yılı aşkın bir süre boyunca davalıyla birlikte yurtdışında çalıştıklarını, birikimleri ile davalı adına Türkiye’de gayrimenkuller alındığını, 1998 yılında aralarında anlaşmazlığın çıkması nedeniyle gayrimenkullerin davalı tarafından kötü niyetle elden çıkarıldıklarını, 29 sayılı parseli yakın akrabası (yeğeni Ercan Erdem’e) devrettiğini, bu taşınmazın Gömbe Su Ürünleri- Alabalık Üretme ve Pazarlama Ltd.Şti.ne ait olduğunu, davalının burada pay sahibi bulunduğunu, bu şirketin üzerinde bir çok taşınmaz bulunduğunu, 24 ton üretim kapasiteli soğuk hava deposuna sahip bulunduğunu, dava dilekçesinde belirtilen davalı ... adına bulunan diğer taşınmazların üçüncü kişilere muvazaalı olarak devredildiğini açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere vekil edeni tarafından edinilen mallara yapılan katkı nedeniyle şimdilik 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava dilekçesinde belirtilen tüm taşınmazlar ile şirket hisselerinin vekil edeninin evlilik birliğinden önce gerçekleştirdiği kişisel birikimlerle satın aldığını, davacının katkı payının bulunmadığını, tarafların Zürih Bölge Mahkemesinde boşandıklarını ve anılan boşanma ilamında belirtilen protokolün 8. ve 10. maddeleri ile mal paylaşımın yapıldığını anılan mahkeme ilamının tanınmasına karar verildiğini, bu nedenle kesin hüküm oluşturduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “yabancı mahkeme kararının eki haline gelen protokolün 8 ve 10. maddeleri gereğince taraflar arasında boşanma ile birlikte her türlü hukuki sorunun ortadan kalkacağını protokolün ifası ile birlikte tarafların mal ve evlilik hukuku itibarıyla tamamı ile ayrılmış olacaklarını beyan ettikleri gerekçesiyle” davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, protokol gereğince davanın reddine karar verilmiş olup herhangi bir delil toplamadan sonuca gittiğinden mal rejiminin türü konusunda bu aşamada bir nitelendirme yapma olanağı bulunmamaktadır. Tam bir nitelendirme yapılabilmesi için taşınmazların eşler tarafından edinildikleri tarihler ile şirket payının alındığı tarihlerin bilinmesi ve bunları doğrulayan tapu kayıtları ile belgelerin dosyada bulunması gerekir. Bu bakımdan isteğin katkı payı alacağına mı yoksa 1.1.2002 tarihinden sonra giren MK.nun hükümleri uyarınca katılma alacağı isteğine mi ya da her ikisine mi ait olduğu konusunda bir yargıya varma olanağı bulunmamaktadır.
Taraflar 15.12.1990 tarihinde evlenmiş, Zürih Bölge Mahkemesinde 23.01.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve hükmün 21.02.2006 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Anılan yabancı mahkeme ilamının tanınmasına ilişkin, Antalya 2. Aile Mahkemesinin 2006/934 Esas ve 2007/334 Karar sayılı kararı Yüksek Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2007/20839 Esas-2008/1714 Karar sayılı Onama ilamı ile 07.04.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Taraflar arasında, evlendikleri 15.12.1990 tarihinden 1.1.2002 tarihinde kadar 743 sayılı TKM.nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, taraflar sözleşmeyle başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 23.01.2006 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TKM. m. 202, 4722 sayılı Kanun madde 10/1) Taraflar arasındaki mal rejimi TMK. nun 225/2. fıkrası uyarınca boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir.
Taraflar arasında, yabancı mahkeme kararının eki haline gelen protokolün 8. bendinde yer alan; “iş bu protokolün ifası ile birlikte taraflar mal ve evlilik hukuku itibarıyla tamamı ile ayrılmış olacaklarını beyan ederler”, aynı protokolün 10. maddesinde açıklanan; “taraflar karşılıklı olarak dava tazminatından feragat ederler” açıklaması uyuşmazlık konusu oluşturmaktadır. Söz konusu protokol maddeleri ile tarafların mal rejimi konusunda da anlaşıp anlaşamadıkları diğer bir deyişle bu protokol maddelerinin mal rejimini de kapsayıp kapsamadığının yorumlanıp açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Taraflar İsviçre’de çalışmaktadırlar. Ancak her ikisinin de Türk Vatandaşlıkları devam etmektedir. Bu nedenle, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki Kanunun 15. maddesi uyarınca olayda Türk Hukukunun uygulanması hususunda bir kuşku bulunmamaktadır. Aynı Kanunun 21.maddesinde ise, taşınırlar ve taşınmazlar üzerindeki mülkiyet hakkı ve diğer ayni haklar, işlem anında malların bulunduğu Ülke hukukuna tabi olduğu, hükmüne yer verildiğine ve taşınmazlar ile diğer mal varlıkları Türkiye’de bulunduğuna göre bu konuda da Türk Hukukunun uygulanacağı konusunda bir duraksama söz konusu değildir. Bundan ayrı yabancı mahkeme ilamları konusunda MÖHUK’un 52,54,58 ve 59. maddelerinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Taraflar arasında yer alan protokolün 8. ve 10. maddeleri protokolün diğer tüm maddeleri ve kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde söz konusu maddelerin eşler arasında mal rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen malların anılan maddeler kapsamında kabul edilme olanağı bulunmamaktadır. Özellik arz eden 8. maddede; "iş bu protokolün ifası ile birlikte taraflar mal ve evlilik hukuku itibarıyla tamamı ile ayrılmış olacaklarını beyan ederler" cümlesindeki "mal ve evlilik hukuku" tabirleri ile neyin kastedildiği açıkça belirtilmemiştir. Yorumla da bunların mal rejimini de kapsadığını söylemek oldukça güçtür. Bir protokolün mal rejimini kapsadığını söylemek için, protokolde, taşınır ve taşınmazların ismen, adet ve sayı, ada ve parsel numaralı ile tek tek açık bir biçimde sıra numarası ve nitelikleriyle yer alması gerekir. Söz konusu protokolde böyle bir duruma rastlanılmamaktadır. Kapsam itibarıyla protokolün sadece boşanmanın eki niteliğinde bulunan istek ve alacaklarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki, protokolde yer alan 8. maddenin üst kısmında bulunan tüm açıklamalar nafaka ile ek emeklilik sigortası prim alacakları üzerindeki paylarına ilişkin bulunduğundan, bu olgu da az önce açıklanan ilkeyi doğrulamaktadır.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında protokolün eşlerin evlilik birliği içerisinde alınan ve dava dilekçesinde açıklanan malları kapsadığının kabulüne olanak bulunmadığından iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanması yukarıdaki açıklamaların göz önünde tutulması, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 1.1.2002 tarihinden önce mi yoksa katılma alacağının geçerli bulunduğu 1.1.2002 tarihinden sonra edinilen mallar mı olduğu hususunun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması buna göre değerlendirmenin yapılması, dava değeri olarak istenen 50.000 TL"nin dilekçede yer alan her taşınmaz ve istek için ne miktar istenildiğinin davacı taraftan sorularak açıklığa kavuşturulması ondan sonra toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken protokol maddelerinden hareketle davanın reddine karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 19.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.