8. Hukuk Dairesi 2016/9623 E. , 2019/11416 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesat Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar ..., ... ve ... vekili, davaya konu 3172 parsel sayılı taşınmazda davacıların babaları muris ..."in 4/6 oranında pay sahibi olduğunu, babalarının vefatından sonra davacıların taşınmaz üzerinde yıkılan eski ağıl yerine müştereken yeni ağıl yaptıklarını, tapu maliklerinden Kenan mirasçıları tarafından taşınmazla ilgili ortaklığın giderilmesi davası açıldığını açıklayarak 3172 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki muhtesatın davacılar tarafından yapıldığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar ..., ..., ... vekili, dava konusu ağılın ..."in ölümünden sonra davacılar tarafından yapıldığı iddialarının gerçek dışı olduğunu, keşif esnasında tespit edileceği üzere ağılın iki cepheden dış duvarına bir kısım tuğla örüldüğünü ancak bu tuğlanın eski temel taşlarının üzerine örülmüş olduğundan yeni bir inşaat sayılamayacağını, yıllardır davacılar tarafından kullanılan ve ancak iyileştirme olarak nitelendirilebilecek bu müdahalenin huzurdaki davaya konu olamayacağını, tadilatların tespitinin istenmesinde hukuki yarar bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... duruşmadaki beyanında; 1995 yılından beri niza konusu yere gitmediğini belirtmiştir.
Davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
Mahkemece, yapılan yargılama sırasında dinlenen tanık beyanları ve bilirkişi raporunda belirtilen taşınmazların yapıldığı yıllar dikkate alındığında, dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davacılara ait olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne, dava konusu 3172 parsele kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan ve bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 834.06 m2"lik alanda iki bölüm ağıl, çoban evi ve avlusunun bulunduğu yapıların davacılar ... ve ..."a aidiyetinin tespitine, krokide B harfi ile gösterilen 714.42 m2 lik alanda dört bölüm ağıl, çoban evi ve avlusunun bulunduğu yapıların davacı ..."a aidiyetinin tespitine, inşaat bilirkişi ve fen bilirkişilerinin hazırlamış oldukları bilirkişi raporlarının kararın eki sayılmasına karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalılar ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
Dava konusu 3172 parsel sayılı taşınmaz ağıl niteliği ile davacılar ile davalıların murisleri adına tapuda kayıtlıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 684. maddesi hükmünde, bir şeye malik olan kimsenin o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı, 718. maddesi hükmünde de, arazi üzerindeki mülkiyetin kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği açıklanmıştır. Genel kuralı oluşturan bu hükümler dikkate alındığında taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların mülkiyetinin kural olarak arzın mukadderatına tabi olacağı, muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceği, aksine bir kanun hükmü bulunmadıkça muhdesatların mülkiyetinin taşınmazın malik veya maliklerinden başka birisine veya maliklerden bir veya birkaçına ait olduğunun tespitinin dava edilemeyeceği, mahkemelerce de bu sonucu doğuracak şekilde hüküm verilemeyeceği kuşkusuzdur. Kural bu olmakla birlikte, ana taşınmazın değerinde artışa neden olan bina, ağaç vesaire gibi bütünleyici parça niteliğinde muhdesat bulunan taşınmazların ortaklığının satış yolu ile giderilmesinin istenilmesi halinde, muhdesatların kime ait olduğu hususunda tapu kaydında şerh bulunmaması veya tüm paydaşların bu konuda ittifak etmemesi nedeniyle tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğu kabul edilmektedir.
Ne var ki; tespit edilen eşyanın bütünleyici parça niteliğinde bulunmadığı ve menkul eşya niteliğindeki eşyaların her zaman için maliki tarafından sökülerek alınıp götürülebileceği hususu ve ayrıca taşınmaz üzerinde daha önce mevcut bir muhdesata yeni bölümler ilave edilmesi, muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhdesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işler olduğu nazara alınmalıdır. Bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini arttıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir. İyileştirici nitelikteki bu giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını 818 sayılı B.K."nin 61 ve onu izleyen maddeleri (TBK’nin 77 ve devamı maddeleri) hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği kuşkusuzdur. İyileştirme giderlerini yapan malik ya da maliklerin yaptıkları giderler taşınmazın ortaklığının satılarak giderilmesi ve muhdesattan yararlanmalarının son bulması ile istenebilir hale gelecektir. Bu giderler için eda nitelikli alacak davası açma hakkı mevcut iken önceden bu iyileştirme giderlerinin tespitini dava etmekte hukuki yararı bulunduğundan söz edilemez.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlenmeler ve ilkeler ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, Mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de muhdesatlar yönünden dosyada toplanan deliller hüküm vermeye yeterli değildir. Dava dilekçesinde davacılar tarafından meydana getirildiği iddia edilen muhdesatlara ilişkin olarak davacıların yaptığı işlerin muhdesatları tamamlamaya yönelik iyileştirme gideri olup olmadığı hususu, tanık beyanları ve bilirkişi raporları uyarınca duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilememiştir.
Mahkemece; yerinde yeniden keşif yapılmak sureti ile; dava konusu muhdesatlarla ilgili olarak tanıklara muhdesatların tamamının mı davacılar tarafından yapıldığı yoksa, davacıların muhdesatlarla ilgili iyileştirmeye yönelik işler mi yaptığı hususlarının ayrıntılı olarak sorulması, davacılar tarafından yapılan işlemlerin iyileştirme kapsamına girip girmediğinin ve muhdesatların teferruat niteliğinde olup olmadığının tereddüte yol açmayacak şekilde belirlenmesi, iyileştirme gideri ve teferruat olduğunun tespiti halinde davacıların tespit davası açmakta hukuki yararlarının olmayacağının, sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davası açabileceğinin düşünülmesi gerekirken, eksik araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.