Taraflar arasındaki davadan dolayı Beyşehir Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 22.3.2006 gün ve 532-119 sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 23.1.2007 gün ve 12913-480 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakanın kayden malik olduğu ..parsel sayılı taşınmazın 24.7.2003 tarihli akitle 20.000.000.000 (yirmi milyar liraya) satış suretiyle davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasıyla eldeki davayı açmışlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar Dairece öteki temyiz itirazlarının reddiyle, yargılama giderleri yönünden bozulmuş ise de; davalı taraf karar düzeltme isteğinde bulunarak dilekçe ekinde sunulan "ibradır" başlıklı tarihsiz adi belge niteliğindeki yazı örneğinde çekişmeli taşınmazı 112.200 Euro karşılığı temlik edildiği, 100.000 Euro"nun nakten miras bırakan tarafından teslim alındığı hususunu belgelediklerini ileri sürdükleri görülmekle, anılan hususun dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği, karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmakla;
Davalının karar düzeltme isteğinin HUMK7nun 440.maddesi gereğince kabulü ile Dairenin 23.1.2007 tarih 2006/12913 esas 2007/480 karar sayılı ilamının ortadan kaldırılarak yerel mahkemenin 22.3.2006 tarih 2004/532-119 karar sayılı hükmünün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.5.2007 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, muris muvazaası hukuksal sebeplerine bağlı iptal-tescil isteğine ilişkindir.
Dava konusu 172 m2 yüzölçümünde altı fırın ve dükkan, 3 otel nitelikle taşınmazın tamamı M... İ..e ait iken H.. ve S...İ..i vekil sıfatıyla davalı M... Y..ye 24.7.2003 tarihinde tapuda yapılan resmi senetle satarak devrettiği gelen kayıt örnekleri ve aktin dayanağını teşkil eden resmi akit tablosundan anlaşılmaktadır. Davacılar, bu temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre yargılama aşamasında ileri sürülmeyen bir delil, temyiz aşamasında nazara alınmaz. Davalı, yargılama sırasında mahkemenin bilgisine sunmadığı bir belgeyi karar düzeltme isteğinden iki ay sonra (25.5.2007) dosyaya sunmak suretiyle taşınmazın gerçek bedelinin ödendiğini iddia etmektedir. İleri sürülen, tarihsiz belge incelendiğinde murise ait olduğu iddia edilen mühür ve parmak izi, duruşma sırasında dinlenen tanık T....K..ve davalı M.Y..n imzasını ihtiva ettiği taşınmaz bedelli olarak kabul edilen 112 bin Euro"nun 100 bin Euro"sunun elden murise verildiği belirtilmektedir. Bir defa, belgede imzası olduğu belirtilen tanık Talip Kırıcı yargılama aşamasındaki ifadelerinde belgede sözü edilen meblağın yanında verildiğine dair hiçbir bilgi vermemiştir. Aksine, Cumhuriyet Savcığılına verdiği şikayet dilekçesinde baskı ve tehditle ifadelerine etki yapıldığını açıklamıştır. Esasen, imza atmaya muktedir olmayan veya yazı bilmeyen bir kimse el ile yapılmış bir işaret (parmak izi gibi) ya da mühür kullanabilir. Ancak, parmak izi ya da mühürü o kimseye ait olduğu köy veya mahalle muhtarı ya da ihtiyar heyeti ve mahallince tanınmış iki şahıs tarafından tasdik edilmiş olması gerekir. (HUMK. m. 297/2) oysa anılan belgenin bu unsurları taşımadığı açıktır.
Öte yandan, senede karşı senetle ispat mecburiyeti (HUMK.m. 290) nin aynı kuvvetle senetle ispatına gerek yok ise de; yukarıda açıklanan koşulları içermeyen, ölü bir kimse tarafından aksini ispat imkanı olmayan bir belgenin bu kapsamda adi bir senet olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir.
Kaldı ki, muris muvazaasında değerler arasındaki fark başlı başına bir iptal sebebi olarak kabul edilmemiştir. Diğer sebeplerinde muvazaa olgusunu doğrulaması gerekir. Somut olayda, murisin ölüm tarihi ile akit tarihi arasında çok uzun zaman olmamasına rağmen terekesinden para çıkmadığı, varlıklı bir kimse olup, satma ihtiyacı olmadığı kira gelirleri ve eşinden dolayı Bağ-Kur dan maaş bağlandığı ve sosyal güvencesi bulunduğu, taşınmazın satışından elde edilen paranın mirasçıları arasında paylaşıldığının belgelerle kanıtlanamadığı gibi tedavisinde kullanıldığına dair herhangi bir belge de sunulmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, ilçe merkezinde bulunan otel nitelikli, bulunduğu yere göre önemli sayılacak bir taşınmazın satışı ile ilgili bir ilan verilmediği gibi dinlenen davacı tanıkları da böyle bir satıştan haberdar olmadıklarını dile getirmişlerdir.
Bütün bu olgular, ileri sürülen belgenin içeriği bir an için doğru olduğu kabul edilse bile muvazaa olgusunun açık olduğunu göstermektedir.
Yukarıda açıklanan sebep ve gerekçelere mahkemenin kabulüne, onama ilamındaki haklı gerekçelere göre, karar düzeltme isteği yerinde olmadığından hükmün esasına ilişkin onamı kararının kaldırılması ve yeniden araştırma yapılmasına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmesi görüşündeyim.