
Esas No: 2021/21183
Karar No: 2022/2415
Karar Tarihi: 14.02.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/21183 Esas 2022/2415 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/21183 E. , 2022/2415 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; davalı ...'ın dava dışı borçlu Simay Haskaya aleyhine İstanbul 31.İcra Müdürlüğünün 2016/20559 sayılı dosyası ile başlattığı takip sırasında, davacı şirkete İİK'nun 89.maddesi uyarınca çıkartılan birinci haciz ihbarnamesinin 17/09/2018, ikinci haciz ihbarnamesinin 09/05/2019 ve üçüncü haciz ihbarnamesinin de 29/05/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, davacı şirkete tebliğ edilen tüm bu haciz ihbarnamelerine borçlu ...'nun şirket çalışanı olduğu ve devam eden icrası bulunduğu bildirilerek, itiraz edilmiş olmasına rağmen, İstanbul 31.İcra Müdürlüğünün 2016/20559 sayılı dosyasında usul ve yasaya aykırı bir şekilde davacı şirketin tüm bankalardaki ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine, 04/07/2019 tarihinde haciz tatbik edildiğini, bu haciz üzerine, davacı şirket tarafından 05/07/2019 tarihinde borçlu ...'nun maaşından İstanbul 9.İcra Müdürlüğünün 2017/39827 sayılı takip dosyası kapsamında kesinti yapıldığı ve kesintinin devam etmekte olduğu, 35.000,00 TL borcun kaldığı bildirilerek, hesaplarına konulan hacizlerin kaldırılması istenildiği, bu talebin İstanbul 31.İcra Müdürlüğünün 2016/20559 sayılı takip dosyası kapsamında, "üçüncü şahıs tarafından haciz ihbarnamelerine itiraz olmadığı anlaşılmakla" denilmek suretiyle reddedildiğini ileri sürerek, takip borçlusu ...'nun İİK'nun 89. maddesi uyarınca, davacı şirketten alacaklı olmadığının tespiti ile birlikte İİK'nun 83.maddesindeki “…birden fazla haciz varsa, sıraya konur, sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye gidilemez” şeklindeki düzenleme uyarınca, İstanbul 31.İcra Müdürlüğünün 2016/20559 esas sayılı takip dosyası kapsamında, davacı şirket aleyhine uygulanan işlemlerin tedbiren durdurulmasını ve hacizlerin kaldırılmasını, haksız icra nedeni ile takip alacağının %20'den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiş; 30/01/2020 günlü duruşma oturumunda da davacı şirket tarafından icra dosyasına ödeme yapıldığını, davanın istirdat davasına dönüştüğünü açıklamıştır.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı, ancak herhangi bir cevap sunulmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili duruşmadaki beyanında; davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince; davanın İİK’nun 89.maddesine dayalı haciz ihbarnamesi nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, 29/05/2019 tarihli 3. haciz ihbarnamesinin davacıya tebliğ edildiği, davacının 3. haciz ihbarnamesine 14/06/2019 tarihli yazı ile cevap verdiği, eldeki davanın ise 3. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi öğrenme tarihi olarak kabul edilse bile 14/06/2019 tarihinden itibaren 15 günlük yasal hak düşürücü süre geçtikten sonra 10/07/2019 tarihinde açıldığı, buna göre davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davanın İİK'nun 89.maddesine dayanılarak açılmış menfi tespit isteğine ilişkin olduğu, davacı tarafça davalı ...'ın dava dışı ...'ndan alacaklı olduğu gerekçesiyle başlattığı icra takip dosyası kapsamında davacı şirkete gönderilen 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine süresi içerisinde cevap verilip itiraz edildiği halde, davacı şirket hakkında haciz tatbik edilmesinin usulsüz olduğunu belirterek, İİK'nun 89/3. madde hükmü uyarınca menfi tespit davası açıldığı, ayrıca dava dilekçesinde açıkça davalının kötü niyetli olduğu ileri sürülerek, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin istendiği, 30/01/2020 günlü duruşma oturumunda da; davacı şirket vekili tarafından icra dosyasına ödeme yapıldığı açıklanarak davanın istirdat davasına dönüştüğü hususunun belirtildiği, İİK’nun 72/7. maddesi uyarınca istirdat davaları için ödeme tarihinden itibaren 1 yıllık süre öngörüldüğünden, davanın süresi içerisinde açıldığının kabulü gerektiği, ancak davacının dava dışı borçlu ...'nun kendisinde herhangi bir alacağının bulunmadığını, davalı alacaklı ...'ın ise borçlunun davacıda alacağının bulunmadığını bilerek kötü niyetli olarak haciz ihbarnamesi gönderdiğini ileri sürmediğine göre, davacının ödediği parayı istirdat davası yolu ile geri isteyemeyeceği, davacı tarafından dava dışı borçluya karşı sebepsiz zenginleşme davası açabileceği gözönünde tutulduğunda, verilen kararın sonuç itibariyle doğru olduğu anlaşıldığından, davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
1- Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerince duruşma yapılmadan verilecek kararların düzenlendiği 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b,2 maddesinde “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir.” denilmiştir. İstinaf mahkemesinin esas hakkında vereceği kararların niteliğinin belirtildiği aynı Kanun'un 359. maddesinin 2. fıkrasında ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlenmesine yer verilmiştir.
Temyize konu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 31/05/2021 tarih ve 2021/572 E.-2021/865 K. sayılı kararında; ilk derece mahkemesinin gerekçesi hatalı bulunmuş ve gerekçe düzeltilerek yeniden yazılmış olduğu halde anılan Kanunun HMK’nun 353/1-b,2 ve 359/2. maddelerindeki açık hükme aykırı olarak yeniden hüküm tesis edilmemiş, usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 31/05/2021 tarihli kararı HMK’nun 353/1-b,2 ve 359/2. maddelerindeki düzenlemeye açıkça
aykırı olduğu ve bu hususun kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmasına göre kararın bozulması gerekmiştir.
2-Kabule göre de; dava, İİK'nun 89.maddesine dayanılarak açılmış menfi tespit isteğine ilişkindir.
Anılan Kanun maddesinde "Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir." şeklinde ifade edildiği üzere, 3.haciz ihbarnamesine tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük sürede itiraz etmeyen üçüncü kişilerin 15 gün içinde açacağı menfi tespit davalarının genel mahkemelerde bakılacağı öngörülmüştür.
Anılan Kanun maddesinin uygulanması için ön koşul haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye usule uygun olarak tebliğ edilmiş olması ve haciz ihbarnamesinin usulüne uygun olarak düzenlenmesidir.
İİK'nun Maaş ve Ücretlerin Kesilmesinde Usul başlıklı 355.maddesinde “(1) Devlet işlerinde veya hususi müesseselerde bulunan borçlu memur veya müstahdemlerin maaş ve ücretlerinden kesilmesi için icra dairelerinden yapılacak tebligatın kanuni muhatapları haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücreti miktarını nihayet bir hafta içinde bildirmeğe ve borç bitinceye kadar icra dairesinin tebligatı mucibince haczolunan miktarı tevkif edip hemen daireye göndermeğe mecburdurlar. (2) Memurun maaş, ücret veya memuriyetinde yahut başka bir şubeden maaş almağı mucip olacak surette vukubulacak tebeddülleri ve hizmetine nihayet verildiği takdirde bu keyfiyeti de malmemuru veya daire amiri yahut hususi müesseselerin kanuni muhatapları derhal icra dairesine bildirmeğe ve ikinci halde haciz muamelesinden o şube veya amirini haberdar etmeğe mecburdur.” hükmü yer almakta olup, aynı Kanunun 356. maddesinde ise “(1) Yukardaki madde hükümlerine riayet etmemiş olanların kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemeden hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından veya sair mallarından alınır. (2)Bunların borçluya kanun hükümleri dairesinde rücu hakkı vardır. (3)Yukarki madde hükümlerine riayet etmiyen her hangi bir memur veya amir hakkında istenecek malümatın icra dairesine hemen verilmesi bunların mensup olduğu dairenin vazifesidir.” şeklinde hükmedilmiştir.
Somut olayda, davadışı ...’nun davacı şirketin çalışanı olduğu, Simay’ın davalı ...’a 289.117,97 TL borcu olduğu, davalı ...’in borçlu Simay hakkında İstanbul 31. İcra Müdürlüğünün 2016/20559 Esas sayılı dosyası kapsamında icra takibi başlattığı, İstanbul 31. İcra Müdürlüğünün davacı şirkete hitaben yazdığı 27/07/2018 tarihli yazıda, dosya borçlusu Simay'ın borcu sebebiyle almakta olduğu maaş veya ücretlerin 1/4’ünün haczine karar verildiği, adı geçenin maaşına İİK’nun 355. maddesi gereğince haczin icra edildiği, borçlunun maaş veya ücret miktarlarının bir hafta içinde bildirilmesi, borç bitinceye kadar kesintiye devam olunması, kesintilerin bir hafta içinde müdürlüklerine gönderilmesi, maaşı hacizli ise dosyalarının sırasının bildirilmesi gerektiği hususu ihtar edilmiş, söz konusu yazının İKK’nun 355. maddesi kapsamında hazırlanmış bir maaş haciz yazısı olduğu anlaşılmıştır.
.Davacı şirketin, 27/07/2018 tarihli maaş haciz yazısına istinaden, 07/08/2018 tarihli cevabi yazı ile borçlu Simay'ın maaşına İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2017/39827 E. sayılı dosyasında 12.12.2017 tarihli maaş haczi olduğu gerekçesiyle borçlunun devam eden icrasının bulunduğu hususunun İstanbul 31. İcra Müdürlüğüne bildirildiği, buna rağmen İstanbul 31. İcra Müdürlüğünce aynı icra takip dosyası kapsamında İİK’nun 89. maddesine göre düzenlenen 13/09/2018 tarihli 1. haciz ihbarnamesinin davacı şirkete 17/09/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacı şirketin 1. haciz ihbarnamesine istinaden, borçlunun devam eden icrasının bulunduğu hususunu tekrar İcra Müdürlüğüne bildirdiği, daha sonra aynı İcra Müdürlüğünce bu kez 09/05/2019 tarihli 2. haciz ihbarnamesinin davacı şirkete 13/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davacı şirketin 2. haciz ihbarnamesine istinaden borçlunun devam eden icrasının bulunduğu hususunu tekrar İcra Müdürlüğüne bildirdiği, son olarak İcra Müdürlüğünce 29/05/2019 tarihli 3. haciz ihbarnamesinin davacı şirkete gönderildiği ancak dosya kapsamından bu haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin tespit edilemediği, davacı tarafça 14/06/2019 tarihinde 3. haciz ihbarnamesine istinaden, borçlunun devam eden icrasının bulunduğu hususu tekrar İcra Müdürlüğüne bildirildiği anlaşılmıştır.
Yukarıdaki yasal mevzuata göre üçüncü kişi yedinde bulunan borçluya ait taşınır mallar ve alacaklar İİK m.89’a göre haczedilebilir. Borçlunun maaş ve ücreti de üçüncü kişideki bir alacağı niteliğindedir. Ancak borçlunun maaşı ve ücretinin haczedilmesi İİK'nun 89. maddesi kapsamında gerçekleşmemektedir. İcra İflas Kanununda, maaş ve ücret haczi, 355 ve 356. maddelerde düzenlenmiş olup, maaş ve ücret haczi için farklı bir usul öngörülmüştür. Anılan düzenleme, 89. maddeye göre özel bir düzenleme olduğundan maaş haczi konusunda 89. madde hükümleri uygulanamaz.
Şu durumda, davanın borçlu ...'nun davacı şirket nezdinde hak kazandığı maaşın haczine ilişkin olmasına göre, İstanbul 31. İcra Müdürlüğü tarafından İİK’nun 89. maddesi kapsamında davacıya gönderilen 13/09/2018 tarihli 1. haciz ihbarnamesi, 09/05/2019 tarihli 2. haciz ihbarnamesi ve 29/05/2019 tarihli 3. haciz ihbarnamesinin usulsüz olduğu, usulüne uygun düzenlenmiş bir haciz ihbarnamesi bulunmamasına göre İİK’nun 89. maddesinde menfi tespit davası açılabilmesi için öngörülen 3. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren başlayacak 15 günlük sürenin geçmiş olduğu hususunun doğru kabul edilemeyeceği, bölge adliye mahkemesince davanın süresinde açıldığının kabulü ile esasa ilişkin incelenme yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 14/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.