
Esas No: 2015/10210
Karar No: 2015/10210
Karar Tarihi: 29/11/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
CEMİLE ATABAY BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/10210) |
|
Karar Tarihi: 29/11/2018 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Tuğçe TAKCI |
Başvurucu |
: |
Cemile
ATABAY |
Vekilleri |
: |
1. Av.
Kamuran TANHAN |
|
|
2. Av. Abdulvahap KARADEMİR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ateşli silahla yaralama olayı hakkındaki ceza
soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, PKK terör örgütüne yardım ve yataklık ettiği
isnadıyla yargılanıp beraat eden ve 18/6/2007 tarihinde vefat eden M.A.nın eşidir.
7. M.A. 20/7/1994 tarihinde Şırnak"ın Nusaybin ilçesinde silahlı
saldırı sonucu hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmıştır.
8. M.A. Nusaybin Devlet Hastahanesine
kaldırılmış ve hayati tehlikesi bulunduğundan olayın hemen sonrasında beyanına
başvurulamadığı 20/7/1994 tarihinde müdahale eden doktorca tutanak altına
alınmıştır.
9. Aynı gün olay yerine gelen kolluk görevlileri tarafından olay
yerinde kan izlerine, mermi çekirdeği ve boş kovanlara rastlanmış; bunlar
muhafaza atına alınmıştır. M.A. nın kaldırıldığı
hastaneye intikal eden kolluk görevlilerince şahsın sırtından ve kolundan
ikişer kurşunla yaralandığı, beyanına başvurulamayacak hâlde olduğu
anlaşılmıştır.
10. Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı)
olay hakkında resen soruşturma başlatmıştır.
11. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20/7/1994 tarihinde Olay
Yeri Keşif Tutanağı, kolluk görevlilerince 22/7/1994 tarihinde Olay ve Zapt
Etme Tutanağı düzenlenmiş, olay yerinin bir krokisi çizilmiştir.
12. Nusaybin İlçe Emniyet Müdürlüğünce (Emniyet Müdürlüğü)
düzenlenen 25/7/1994 tarihli tahkikat evrakında yaralama olayının faillerinin
araştırılmaya devam edildiği, M.A. hakkında yapılan arşiv tetkikinden şahsın
1982 yılında PKK terör örgütüne üye olmak, 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı
Pasaport Kanunu"na muhalefet ve sahte kimlik kullanmak, 1989 yılında ise PKK
terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak suçlarından yakalandığının ve takipli şahıslardan
olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir. Ayrıca olayın radikal İslami bir örgütün
mensuplarınca gerçekleştirilmiş olabileceği değerlendirmesinde bulunulmuştur.
13. 29/7/1994 tarihli Diyarbakır Bölge Kriminal
Polis Laboratuvarınca düzenlenen ekspertiz raporunda, olay yerinden elde edilen
kovanların tek bir silahtan atıldığı, faili meçhul olaylar arşivine geçici
olarak kaydedilerek atışın yapıldığı silahın tespit edilmesi hâlinde bu hususun
ek ekspertiz raporuyla bildirileceği ifade edilmiştir.
14. Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma görevinin kendisine ait
olmadığı gerekçesiyle 22/8/1994 tarihli görevsizlik kararıyla soruşturma
evrakını Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığına (DGM Başsavcılığı)
göndermiştir.
15. DGM Başsavcılığı 2/11/1994 tarihinde, olayın failleri
yakalanana kadar gerekli soruşturmanın sürdürülmesi ve üçer aylık dönemlerde
bilgi verilmesi için Başsavcılık, Mardin İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma
Komutanlığına müzekkere yazmıştır.
16. DGM Başsavcılığı 2/11/1994 tarihinde Başsavcılıktan M.A.nın beyanının alınmasını talep
etmiştir. M.A. 30/11/1994 tarihli beyanında özetle PKK terör örgütüne yardım ve
yataklık etme suçundan yargılanıp beraat ettiğini, olay sırasında arkasından
ateş edilmesi nedeniyle failleri göremediğini, faillerden şikâyetçi olduğunu
söylemiştir.
17. DGM Başsavcılığı 23/4/1998 tarihinde aynı kurumlara yeni bir
müzekkere yazmış ve olayın tahkikatının yapılarak üç ayda bir bilgi verilmesi
talimatını yinelemiştir.
18. Bu aşamadan sonra Cumhuriyet Başsavcılığı ile Emniyet
Müdürlüğü arasında 27/12/1994 ile 22/3/2006 tarihleri arasında olayın
faillerinin araştırılmaya devam edildiği yönünde bilgi içeren mutat yazışmalar
yapılmıştır.
19. M.A. nın nüfus kayıt örneğinden
18/6/2007 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
20. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (CMK mülga 250. madde ile
görevli) tarafından 31/12/2007 tarihinde olaya dair daimî arama kararı vermiş,
karar soruşturmanın zamanaşımı süresine kadar devam etmesi talimatıyla
Başsavcılığa gönderilmiştir.
21. Bu aşamadan sonra Cumhuriyet Başsavcılığı ile Emniyet
Müdürlüğü arasında 18/1/2008 ile 23/1/2012 tarihleri arasında olayın
faillerinin araştırılmaya devam edildiği yönündeki mutat yazışmalara devam
edilmiştir. Başvuru evrakının incelenmesi neticesinde Emniyet Müdürlüğünce
Başsavcılığa yazılan, faillerin tespit edilemediğine ilişkin son yazının
23/1/2012 tarihli olduğu anlaşılmıştır.
22. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. madde ile
görevli) 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun ile 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun 10. maddesi uyarınca kurulan mahkemeler ile
Cumhuriyet Başsavcılıkların görevlerine son verildiği, soruşturma yetkisinin
yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına ait olduğu gerekçesiyle 12/3/2014 tarihinde
yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma evrakını Başsavcılığa göndermiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığı, devletin birliğini ve ülke
bütünlüğünü bozma, adam öldürmeye teşebbüs, devletin egemenliği altında bulunan
topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak suçları için olayın meydana
geldiği tarihte yürürlükte bulunan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza
Kanunu"nda öngörülen ve lehe olan yirmi yıllık dava zamanaşımı süresinin
20/7/2014 tarihinde dolduğu gerekçesiyle 21/11/2014 tarihinde olayın
kovuşturulmasına yer olmadığına karar vermiştir.
24. Karara karşı yapılan itiraz, Mardin Sulh Ceza Hâkimliğince 31/12/2014
tarihinde kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
25. Ret kararı başvurucuya 24/3/2015 tarihinde tebliğ edilmiş
olup başvurucu 24/4/2015 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
26. Konuyla ilgili ulusal ve uluslararası hukuka ilişkin
bilgiler Anayasa Mahkemesinin Sultani Acar
(B. No: 2014/16344, 22/3/2018, §§ 29-61) başvurusu hakkında verdiği kararda yer
almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 29/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, eşinin yaralanmasıyla ilgili ceza soruşturmasının
etkisiz yürütüldüğünü ileri sürerek adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve
güvenliği haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
29. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes,
yaşama... hakkına sahiptir."
30. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
bölümü şöyledir:
"Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır."
1. Uygulanabilirlik ve
İncelemenin Kapsamı Yönünden
31. Somut olayda başvuru, ateşli silahla yaralama olayına
ilişkindir. Bu nedenle başvuruda öncelikle yaşam hakkını güvence altına alan
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilirliğinin değerlendirmesi
gerekmektedir.
32. Bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi
için gerekli şartlardan biri doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla
birlikte ölümle sonuçlanmayan bir olaya ilişkin başvuru da -mağdura karşı
gerçekleştirilen eylemin niteliği ve failin amacı gibi somut olayın koşulları
dikkate alınarak- yaşam hakkı kapsamında incelenebilir. Bu değerlendirme
yapılırken eylemin potansiyel olarak öldürücü niteliğe sahip olup olmadığı ile
maruz kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçları önem
taşımaktadır (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017,§ 69;Yasin Ağca,
B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 109, 110).
33. Silahlı saldırı eyleminin başvurucunun eşinin hayati tehlike
geçirecek şekilde yaralanmasına sebep olduğu dolayısıyla olayda şahsın yaşamı
üzerinde meydana gelen tehlike dikkate alındığında, başvurucunun eşine yönelik
eylemin ölümle sonuçlanabilecek nitelikte olduğu tartışmasızdır. Eylemin
niteliği ile başvurucunun eşinin fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçları diğer
faktörlerle birlikte gözönünde bulundurulduğunda
başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
34. Öte yandan başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirme
ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eden
Anayasa Mahkemesi(Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16) başvurucunun iddialarının
özünün yaralama olayının etkili bir biçimde soruşturulmadığına ilişkin olduğunu
dikkate alarak diğer haklar ile bağlantı kurularak ileri sürülen iddiaları da
yaşam hakkı kapsamında incelemiştir.
35. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013,§ 41). Başvuru konusu olayda
mağdur, 2007 yılında vefat etmiş olup (bkz. § 19) başvurucunun eşidir. Bu
nedenle başvruruda, başvuru ehliyeti açısından bir
eksiklik bulunmamaktadır.
2. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
37. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
38. Yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gereken bir olayla ilgili
soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette
gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla
ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel
başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır
(Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
39. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen
doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan
soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa
başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul
olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira
soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde
anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir
(Yasin Ağca, B. No: 2014/13163,
11/5/2017, § 121). Böyle bir
durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları
veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda
bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma
yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her başvurunun şartlarına
bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B.
No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87; Sultani Acar, § 84).
40. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici
gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını
tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde
dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun
farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde
bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88;
Sultani Acar, § 85).
41. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark
edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp
zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun
zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle
getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve
pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam
hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya
karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip
tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile
sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve
gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için
yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin
önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89;
Sultani Acar, § 86).
42. Somut olayda olayla ilgili aynı gün resen soruşturma
başlatılmış, olay yeri kolluk görevlilerince ve Cumhuriyet Başsavcılığınca
incelenmiş, olay yerinin krokisi çizilmiş ve ekspertiz raporu temin edilmiştir.
Sonraki süreçte Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayın faillerinin
belirlenebilmesini ve dolayısıyla soruşturmanın etkililiğini sağlayabilecek
nitelikte bir soruşturma işlemi yapılmamış; yalnızca faillerin tespitine
çalışılması yönünden kolluk güçlerine müzekkereler yazılması ve faillerin
aranmasına devam edildiği yönünde kolluk görevlilerince düzenli olmayan
aralıklarla düzenlenen ve matbu tutanakların soruşturma dosyasına konulmasıyla
yetinilmiştir.
43. Bununla birlikte DGM Başsavcılığının Cumhuriyet
Başsavcılığına ve kolluk güçlerine olayın tahkikatının yapılarak üç ayda bir
bilgi verilmesine ilişkin yazdığı 2/11/1994 tarihli müzekkere sonrasında olayın
faillerinin belirlenebilmesini sağlayabilecek nitelikte bir soruşturma işlemi
yapılmamıştır. Şikâyetini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın
etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektiği yönünde herhangi
bir iddiası bulunmayan başvurucunun da soruşturma sürecinde yetkili makamlardan
soruşturmanın genişletilmesi veya olayla ilgili başka bir talepte bulunduğuna
dair herhangi bir bilgi veya belgeye de rastlanmamıştır. Soruşturmada ilerleme
sağlanacağına dair umut verici bir gelişme yaşanmadığı gibi soruşturmanın
ilerlemesini sağlayıcı bir tedbir de alınmamıştır.
44. Nitekim başvurucu da yirmi yıl civarı bir sürede soruşturma
dosyasında etkili herhangi bir işlem yapılmadığını iddia etmiştir. Etkili ve
yeterli bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına
dair karara itiraz ederek soruşturmanın etkisizliğinin zaten farkında olduğunu
ortaya koyan başvurucu, buna rağmen bireysel başvuru yapmak için kovuşturmaya
yer olmadığına dair karar verilmesini ve bu karara yaptığı itirazın
sonuçlanmasını beklemiştir.
45. Soruşturmada herhangi bir gelişme yaşanmadığı dolayısıyla
etkisiz olduğu çok uzun bir zamandır açık soruşturmanın sonuçlanmasının
başvurucu tarafından beklenilmesinin gerekmediğini ve bireysel başvuruların
kabul edilmeye başlandığı 23/9/2012 tarihinden sonra başvuru yapma imkânının
bulunduğunu dikkate alan Anayasa Mahkemesi, zaman bakımından yetkisinin
başladığı tarih ile bireysel başvuru tarihi arasındaki sürenin makul kabul
edilemeyecek ölçüde uzun olduğu ve başvurunun süresinde yapılmış bir başvuru
olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır.
46. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiği
iddiasının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.