
Esas No: 2015/18073
Karar No: 2015/18073
Karar Tarihi: 29/11/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET NURİ TURAL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/18073) |
|
Karar Tarihi: 29/11/2018 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Hüseyin KAYA |
Başvurucu |
: |
Mehmet Nuri
TURAL |
Vekili |
: |
Av. Mahmut
KAÇAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk kuvvetinin yakalama işlemi esnasında darp ve
hakaretine maruz kalınması, gerekmediği hâlde ters kelepçe takılması, kelepçeli
şekilde ayakta bekletilme, soğuk nezarethane koşullarına rağmen battaniye
verilmemesi ve bu sebeplerle yapılan suç duyurusu sonrası yeterli deliller
toplanmadan ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi
sonucu etkili bir ceza soruşturması yapılmaması nedeniyle kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 10/10/1995 doğumlu olup Van"ın Muradiye ilçesinde
mukimdir. Başvurucu 7/10/2014 tarihinde bir siyasal partinin organizasyonuyla
Muradiye ilçesinde "Kobani"ye Destek, IŞID"e Karşı
Birlik Çağrısı" ismiyle gerçekleştirilen yasa dışı gösteriye
katıldığı, gösteri esnasında kolluk görevlileri ile kamu bina ve araçlarına
saldırıda bulunduğu iddiaları ile 16/10/2014 tarihinde kolluk kuvvetince
gözaltına alınmıştır.
10. Başvurucunun iddiasına göre kolluk kuvvetince ilçe
merkezinde yakalanmasının ardından herhangi bir hakkı kendisine hatırlatılmamış
ve kaçma ihtimali olmamasına rağmen elleri arkadan kelepçelenmiştir. Polis
merkezine götürülmek üzere araca bindirildiği sırada bir kolluk görevlisi
sırtına yumrukla vurmuş ve sinkaflı sözlerle de
kendisine hakarette bulunmuştur. Polis merkezinde yaklaşık iki saat elleri
arkadan kelepçeli şekilde, duvara karşı ayakta bekletilmiştir. Daha sonra polis
nezarethanesi yerine jandarma nezarethanesine dört kişi ile birlikte
konulmuştur. Nezarethane soğuk olmasına ve diğer hücrede battaniye olmasına karşın
battaniye verilmeyerek soğukta bekletilmiştir. Gözaltı süreci boyunca sadece
bir kez yarım ekmek verilmiş ve sigara içmesine de müsaade edilmemiştir.
Yakalanmasından yaklaşık on iki saat sonra sabah saat 08.00"de ilk kez doktor
kontrolüne götürülmüş ve polisler doktorun yanındayken adli rapor
düzenlenmiştir. Doktora bel fıtığı rahatsızlığı olduğunu ve buna rağmen uzun
süre ayakta bekletildiğini söylemiş ancak doktor buna cevap olarak bir şey
söylememiş ve bu hususu düzenlediği adli rapora da yansıtmamıştır.
11. Başvurucu hakkındaki iddialar kapsamında gözaltına
alınmasının ardından 17/10/2014 tarihinde Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığında
(Cumhuriyet Başsavcılığı) savunma yapmış ve tutuklanma talebiyle sevk edildiği
Muradiye Sulh Ceza Hâkimliğindeki (Hâkimlik) sorgusunun ardından Hâkimliğin
aynı tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
12. Başvurucu, şikâyetine konu yakalama işleminden yaklaşık iki
ay sonra 15/12/2014 tarihinde Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığına anılan
iddiaları kapsamında ilgili kolluk görevlilerinin tespiti ve cezalandırılması
için kamu davası açılması talebiyle suç duyurusunda bulunmuştur.
13. Başvurucunun sanık olduğu kovuşturmayı yürüten Erciş Ağır
Ceza Mahkemesinin 5/2/2015 tarihli tahliye kararı doğrultusunda başvurucu
serbest bırakılmıştır.
14. Cumhuriyet Başsavcılığı 15/12/2014 tarihinde adli tahkikat
başlatmış ve 6/1/2015 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazdığı müzekkerede
başvurucunun gözaltı işlemi kapsamında alınan adli raporlarının temin edilmesi,
olay anını gösteren MOBESE kaydı ile emniyet binasına ve hastaneye giriş çıkış
anını gösteren kamera kayıtlarının alınması, gözaltı işlemini yapan polis
memurlarının kimlik tespitlerinin yapılması talimatlarını vermiştir. Cumhuriyet
Başsavcılığı aynı tarihte İlçe Jandarma Komutanlığına da müzekkere yazmış ve
başvurucunun görüntülerini içeren nezarethane, karakol içi ve dışını gösteren
kamera kayıtlarının temin edilmesini istemiştir. Başvurucunun Van F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olması
nedeniyle 6/1/2015 tarihinde Van Cumhuriyet Başsavcılığından başvurucunun
müşteki sıfatıyla ifadesinin alınması talep edilmiştir. Ancak başvurucunun
tutuklu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan tahliye olması nedeniyle ifadesinin
alınamadığı 6/2/2015 tarihli yazıyla Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiştir.
Bu nedenle başvurucuya ifadesinin alınabilmesi için 9/3/2015 tarihinde çağrı
kâğıdı gönderilmiş ve 18/3/2015 tarihinde başvurucunun Cumhuriyet
Başsavcılığına müracaatı ile ifadesi alınmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığınca
31/3/2015 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak başvurucunun
yakalama işlemini yapan polis memurlarının, başvurucu ile aynı anda
nezarethanede şüpheli sıfatıyla bulunan N.E., D.A., S.T. ve C.A.nın bilgi sahibi sıfatıyla ifadelerinin alınması
talimatları verilmiştir.
15. Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği talimatlar doğrultusunda
yapılan araştırmada olay anına ilişkin hastane güvenlik kameralarının en fazla
bir aylık görüntü depoladığı anlaşıldığından buradan kaydın temini mümkün
olmasa da başka adli soruşturmalar nedeniyle o tarihte alınan kayıtlardan
başvurucunun hastanedeki görüntüleri bulunabilmiştir. Buna göre başvurucunun
hastanedeki giriş çıkış görüntülerine ulaşılabilmiş, söz konusu kayıtların
izlenmesi sonucu başvurucunun iddialarını doğrulayabilecek olağan dışı bir
duruma rastlanmamıştır. Jandarma karakolundaki kameraların istenen tarihte
çalışmadığı ancak 7/12/2014 tarihinden sonra aktif olarak çalıştığına ilişkin
tutanak tutulmuş, MOBESE ve polis merkezindeki kameraların da istenen tarihte
çalışmadığına ilişkin tutulan tutanaklar soruşturma dosyasına sunulmuştur.
16. Başvurucunun yakalanması anından Ceza İnfaz Kurumuna
yerleştirilmesi anına kadar hakkında toplam üç farklı adli raporun düzenlendiği
belirtilerek bu raporlar soruşturma dosyasına sunulmuştur. Bu raporlara göre
16/10/2014 tarihi saat 16.30 sıralarında yakalanan başvurucu 17.58"de ilçe
devlet hastanesine götürülerek kendisinin adli raporu alınmıştır. Gözaltında
bir gece kalan başvurucu 17/10/2014 tarihinde gözaltından çıkarılmış ve saat
09.36"da yine İlçe Devlet Hastanesine götürülerek adli raporu alınmıştır.
Hâkimliğin 17/10/2014 tarihli kararı ile tutuklanan başvurucu, aynı tarihte
Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmeden önce saat 17.52"de ilçe devlet hastanesine
tekrar götürülerek adli raporu alınmıştır. Bu şekliyle başvurucu nezarethaneye
konulmadan önce ve sonra, Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmeden önce olmak üzere
hakkında toplam üç farklı adli rapor düzenlenmiştir. Söz konusu raporların
tamamında başvurucuda herhangi bir darp ya da cebir izine rastlanmadığı
tespitleri yapılmıştır.
17. Başvurucunun alınan ifadesi sırasında avukat yardımından
faydalanabileceği, avukatı yoksa devletten avukat talep edebileceği hususları
kendisine hatırlatılmıştır. Başvurucu bu hususu anladığını ancak avukatı
olmadan ifade vermek istediğini belirtmiştir. Başvurucu ifadesinde; yakalanıp
polis aracına bindirildikten sonra araç içinde bir polis memurunun darp ve
hakaretine maruz kaldığını ancak şu an görse de bu şahsı tanıyamayacağını,
polis merkezinde elleri kelepçeli iki saat ayakta bekletildikten sonra N.E.,
D.A., S.T. ve C.A. ile birlikte jandarma nezarethanesine konulduğunu, gözaltı
süreci boyunca sadece akşam saatlerinde bir kez yarım ekmek verildiğini, sigara
içmesine müsaade edilmediğini, hava soğuk olmasına ve nezarethanede battaniye
bulunmasına karşın ne kendisine ne de diğer kişilere battaniye verildiğini,
sabah saat 08:00"de nezarethaneden çıkarılarak doktora götürüldüğünü, burada
doktora bel fıtığı olmasına karşın iki saat ayakta bekletildiğini söylediğini
ancak darba maruz kaldığını söylemediğini, o anda vücudunda darp veya cebir izi
de bulunmadığını, olayın şoku ile Cumhuriyet Başsavcılığındaki savunması ile
Hâkimlik sorgusunda da darba maruz kaldığını ifade etmediğini, kendisine karşı
kötü muamelede bulunan kolluk görevlilerini görse de tanıyamayacağı için
herhangi bir şikâyetinin bulunmadığını belirtmiştir.
18. Başvurucunun iddialarına tanık olarak gösterdiği D.A., C.A,
S.T. ve N.E. kollukta alınan ifadelerinde; başvurucuyu daha önce
tanımadıklarını, nezarethanede tanıştıklarını, toplam beş kişiden üç kişinin
bir hücrede, iki kişinin ise diğer bir hücrede kaldığını, olay tarihinde ilçede
toplumsal olaylar devam ettiği için kendileri ile yeteri kadar
ilgilenilemediğini, yoğunluk nedeniyle yeterli battaniye olmadığı için
kendilerine verilemediğini ancak yakınlarının getirdiği kaban ve kıyafetlerin
verildiğini, yemek verildiğini, herhangi bir kötü muameleye de şahit
olmadıklarını belirtmişlerdir.
19. Başvurucunun yakalanması ve gözaltı işlemlerini
gerçekleştiren kolluk görevlileri İ.K., A.B., E.G., A.Ö., O.K., T.G. ve F.E.
alınan ifadelerinde; ilçede yaşanan toplumsal olaylar sırasında kolluk
kuvvetine saldırı ve kamu malına zarar verme suçlarının soruşturulması
kapsamında kamera görüntüleri ve fotoğraf kayıtlarından başvurucuyu tespit
ettiklerini, 16/10/2014 tarihinde başvurucunun ilçe merkezinde bulunan
öğretmenevine (başvurucunun işyeri) gittiklerini, başvurucunun kimlik
kontrolünü yapıp konu hakkında bilgilendirme yaptıktan sonra gözaltı işlemini
gerçekleştirdiklerini, yakalama işleminin ardından başvurucu için ilçe devlet
hastanesinden adli rapor temin ettiklerini, herhangi bir şekilde darp ya da
hakaret olayının yaşanmadığını belirtmişlerdir.
20. Cumhuriyet Başsavcılığı toplanan deliller sonrasında
28/4/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili
kısmı şöyledir:
"...
Kimlik bilgileri tespit edilemeyen polis
memuru hakkındaki kasten yaralama suçu ile Emniyet ve Jandarma personeli
tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan işkence yapma suçu yönünden
müştekinin salt iddiası haricinde şüpheli hakkında üzerine atılı bulunan suçtan
dolayı dava açılmasını ve soruşturmanın devamını gerektirecek nitelikte ve
yeterlilikte somut bir delilin elde edilemediği,
Kimlik bilgileri tespit edilemeyen Polis
memuru hakkındaki hakaret suçu yönünden müştekinin salt iddiası haricinde
şüpheli hakkında üzerine atılı bulunan suçtan dolayı dava açılmasını ve
soruşturmanın devamını gerektirecek nitelikte ve yeterlilikte somut bir delilin
elde edilemediği, aksi düşünülse dahi TCK 125/1. maddede düzenlenen suçun
soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı suçlardan
olduğu, olay nedeniyle müştekinin şikayetçi olmadığı,
Doktorlar ve sağlık personelinin üzerine atılı
resmi evrakta fikri sahtecilik eylemine yönelik olarak ise müşteki ifade
içeriğine göre doktorlara yaralanma iddiasını bildirmediği gibi vücudunda dadarp cebir izi bulunmadığını beyan ettiği gözetildiğinde
bahsi geçen görevlilerin üzerine atılı bulunan suçtan dolayı dava açılmasını ve
soruşturmanın devamını gerektirecek nitelikte ve yeterlilikte somut bir delilin
elde edilemediği anlaşılmakla
..."
21. Başvurucunun söz konusu karara itiraz etmesi üzerine
Hâkimlik 8/6/2015 tarihli kararıyla itirazı reddetmiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dosya içindekiMağdur
Mahmut Nuri Tural"ın [başvurucu] Muradiye Cumhuriyet
Başsavcılığınca anılan 18/03/2015 tarihli beyanları ile; mağdur ile aynı veya
yan nezarethanelerde olay günü bulunan şahıslar ile görevli polis memurlarının
alınan beyanları ile mağdur hakkında düzenlenmiş bulunan olay tarihine ilişkin
darp-cebir raporu içeriğibirlikte
değerlendirildiğinde atılı suçlardan şüphelinin cezalandırılması için kamu
davası açmaya yeterli şüpheyi oluşturacak delillerin dosyada bulunmadığıanlaşılmış olmakla başvuru sahibinin itirazının
reddine dair karar vermek gerekmiş
..."
22. Anılan ret kararı, başvurucuya 15/10/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
23. Başvurucu 16/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1)
Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin
bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki
etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması
halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir
yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
(3)
Kasten yaralama suçunun;
…
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi
nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz
kötüye kullanılmak suretiyle,
…
işlenmesi halinde şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında
artırılır."
25. 5237 sayılı Kanun"un "Zor
kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" kenar başlıklı
256. maddesi şöyledir:
"(1) Zor kullanma yetkisine sahip kamu
görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği
ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin
hükümler uygulanır."
26. 5237 sayılı Kanun"un "Hakaret"
kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur,
şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu
isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına
saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile
cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin
en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
...
(4)
Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
..."
27. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet
Kanunu"nun 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Polis,
A) Suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca
bulunan diğer hallerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair
haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri,
E) Polisin kanunlara uygun olarak aldığı
tedbirlere karşı gelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri,
eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alır, uzaklaştırır ya da
yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar.
Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda
bulunmasının önlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecek şekilde
her türlü tedbir alınabilir.
..."
28. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
"Bir suçun işlendiğini öğrenen
Cumhuriyet savcısının görevi"
kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:
“(1)
Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini
veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar
vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2)
Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın
yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin
lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve
şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."
29. 5271 sayılı Kanun"un "Kamu
davasını açma görevi" kenar başlıklı 170. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Kamu davasını açma görevi,
Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2)
Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli
şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 29/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu, kolluk kuvvetince yakalanmasının ardından
kendisine herhangi bir hakkı hatırlatılmadan kaçma ihtimali olmamasına rağmen
ellerinin arkadan kelepçelendiğini belirtmiş; ayrıca polis merkezine götürülmek
üzere araca bindirildiği sırada bir kolluk görevlisinin sırtına yumrukla
vurduğundan ve sövgü içerikli sözlerle de kendisine hakaret ettiğinden
yakınmıştır. Bunun dışında başvurucu, polis merkezinde yaklaşık iki saat duvara
karşı, elleri arkadan kelepçeli şekilde ayakta bekletildiğini, daha sonra polis
nezarethanesi yerine jandarma nezarethanesine konulduğunu, nezarethanenin soğuk
olmasına ve battaniye bulunmasına rağmen kendisine battaniye verilmeyerek
soğukta bekletildiğini iddia etmiştir. Başvurucu; nezarethanede kendisine
yeterli gıda verilmediğini, sigara içmesine müsaade edilmediğini de şikâyetleri
arasında saymıştır. Yakalanmasından yaklaşık 1-2 saat sonra ilk kez doktor
kontrolüne götürüldüğünü, polislerin de doktor muayenesi sırasında yanında
olduğunu, doktora bel fıtığı rahatsızlığı olduğunu ve buna rağmen uzun süre
ayakta bekletildiğini söylemesine rağmen bu hususu adli rapora yansıtmadığını
belirterek kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
32. Öte yandan başvurucu; şikâyetleri ile ilgili olarak
Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada
delillerin süratle toplanmadığını, ifadesinin bile uzun zaman sonra alındığını,
ifadesinin hukuka uygun şekilde alınmadığını, ifade alımı sırasında avukat
hakkının kullandırılmadığını, şikâyetine konu kolluk görevlilerinin tespiti
için gerekli özenin gösterilmediğini ve şüphelisi faili meçhul şekilde
soruşturmanın sonuçlandırıldığını, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek
Komiserliği, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya
Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El
Kılavuzu’na (İstanbul Protokolü) uygun şekilde adli raporunun düzenlenmediğini,
olaya ilişkin tanıkların tespit edilerek dinlenmediğini, kendisine kolluk
görevlilerinin teşhisi işleminin yaptırılmadığını, olay anına ilişkin kamera
kaydı araştırması yapılmadığını ve bu suretle etkin soruşturma yapma
yükümlülüğünün ihlal edildiğini belirterek kötü muamele yasağının usul
boyutunun da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde; kolluk kuvvetince başvurucunun yasa dışı
gösteriye katılarak kolluk kuvvetine ve kamu malına saldırıda bulunduğuna
ilişkin tespitler yapılması nedeniyle hakkında gözaltı işlemi yapıldığı
belirtilmiştir. Başvurucunun yakalanmasından on iki saat sonra değil kısa bir
süre sonra (yaklaşık 1,5 saat) hakkında adli rapor tanzim edildiği,
başvurucunun iddialarını makul deliller ile ispatlayamadığı, başvurucunun
kelepçe takılması ve ayakta bekletilmesi iddialarına ilişkin kötü muamele
yasağı incelemesinde aranan asgari eşiğin aşılmadığı, ilçe genelindeki
toplumsal olaylar nedeniyle başvurucunun polis nezarethanesinde yer bulunmadığı
için jandarma nezarethanesine konulduğu, başvurucunun nezarethane koşullarına
ilişkin iddialarının ise dinlenen tanıklarca doğrulanmadığı ifade edilmiştir.
Bunun dışında Cumhuriyet Başsavcılığınca polis memurlarının, olaya dair görgüsü
bulunan tanıkların ve başvurucunun ifadesine müracaat edildiği, başvurucunun
ifadesinde doktor muayenesinde ve sonraki yaklaşık iki aylık sürede herhangi
bir darp ya da hakaretten bahsetmeyerek üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine
getirmediği, başvurucu hakkında toplam üç kez adli rapor alınmasına rağmen bu
muayenelerde söz konusu darp iddiasının başvurucu tarafından doktorlara
söylenmediği vurgulanarak yapılan adli soruşturma sonucu verilen kovuşturmaya
yer olmadığı kararının hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
34. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında; katılmış olduğu
toplantının Bakanlıkça yasa dışı olarak nitelendirilmesinin hukuki olmadığını,
hakkındaki adli raporun usulüne uygun şekilde düzenlenmediğini, nezarethane
koşullarına ilişkin iddialarının dinlenen tanıklar tarafından aslında
doğrulandığını, iki ay sonra adli makama şikâyette bulunulmasının özen
yükümlülüğünü ihlal anlamında yorumlanamayacağını, adli soruşturmada iddiaları
konusunda yeterince delil toplanma gayretinin gösterilmediğini belirtmiştir.
B. Değerlendirme
35. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
"Herkes, … maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
36. Başvurucu, kolluk görevlilerince darbedildiğini
ve hakarete uğradığını, bu eylemi gerçekleştirenler hakkında kovuşturmaya yer
olmadığı kararı verilerek etkili bir soruşturma yapılmadığını iddia edip kötü
muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 3. maddesi istisna öngörmemekte ve işkence,
insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak
mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa"nın
15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka
bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme"nin
15. maddesi kapsamında da benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına
ilişkin herhangi bir istisna öngörülmemiştir (Ali
Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 74).
38. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmesine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi
Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
39. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının Anayasa"nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve devlete yüklediği pozitif
yükümlülüklerden yararlanması beklenmez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar
uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit
etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı
gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık, tutarlı emarelerden ya
da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar
değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95).
40. Öte yandan bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması
gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate
alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve
ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır.
Muamelenin gerginlik ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip
gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).
41. Başvurucu, kolluk kuvvetince yakalanması sırasında bir polis
memurunun sırtına yumrukla vurması ve sinkaflı
sözlerle kendisine hakaret etmesinden yakınmaktadır. Ayrıca gerekmediği hâlde
ellerinin arkadan kelepçelenerek polis merkezinde ayakta iki saat bekletildiğini,
nezarethane soğuk olmasına karşın kendisine battaniye ve yeterli gıda
verilmediğini de ileri sürmektedir.
42. Somut olayda, başvurucunun yakalama sırasında darba maruz
kaldığına ilişkin iddiasını doğrulayacak şekilde hakkında düzenlenen üç adli
rapordan herhangi birine yansıyan tıbbi bir tespit bulunmamaktadır (bkz. § 16).
Başvuru formunda; adli raporun yakalama anından yaklaşık on iki saat sonra ve
bir kez alındığı, alınan bu raporun da İstanbul Protokolü"ne uygun şekilde
düzenlenmediğinden yakınıldığı görülmektedir. Ancak soruşturma dosyasında tarih
ve saatleri belirli, başvurucu hakkında düzenlenen, darp veya cebir izi
bulunmadığı tespitlerini içeren üç farklı adli raporun bulunduğu hususunda
herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Kaldı ki başvurucu; Cumhuriyet
Başsavcılığında alınan ifadesinde olay sonrası vücudunda darp veya cebir izi
bulunmadığını, muayene işlemini yapan doktora bu yönde bir şikâyeti dile
getirmediğini de kabul etmektedir. Başvurucu her ne kadar bu ifadesinin avukatı
olmaksızın alındığını ileri sürse de ifadenin alındığı tarihte serbest olan ve
çağrı kâğıdı ile ifadeye davet edilen başvurucunun avukatı ile ifade verme
işlemine gitmesi hususunda kendisine imkân tanındığı açıktır. Düzenlenen adli
raporlar dışında ayrıca başvurucu yakalama işlemi üzerinden yirmi dört saat
geçmeden Cumhuriyet Başsavcılığında ve Hâkimlikte şüpheli sıfatıyla hakkındaki
iddialarla ilgili olarak savunma yapmıştır. Bu ifade verme işlemleri sırasında
da kolluk kuvvetinin kötü muamelesine maruz kaldığını ifade edebilme imkânı
bulmasına rağmen böyle bir şikâyet ileri sürmemiştir. Söz konusu iddialarını
başvurucunun ilk kez yakalama ve gözaltı işlemlerinden yaklaşık iki ay sonra
vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış olduğu suç duyurusunda
belirtmiştir.
43. Başvurucunun ellerinin gerekli olmadığı hâlde arkadan
kelepçelendiği ve bu şekilde polis merkezinde iki saat ayakta bekletildiği
yönünde de bir iddiası bulunmaktadır. Başvurucu doktor muayenesi sırasında bel
fıtığı rahatsızlığı bulunduğunu ve buna rağmen iki saat ayakta bekletildiğini
doktora söylediğini, ancak adli rapora bu hususun yansıtılmadığını da iddiasına
eklemektedir. Başvurucu, Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde de bu
iddiasını yinelemiştir (bkz. §17). Ancak başvurucu söz konusu bu iddialarıyla
ilgili olarak ceza soruşturması yapılmasını gerektirecek adli rapor, tanık
beyanı ya da kamera kaydı gibi bazı makul delillerle iddiasını
destekleyememiştir. Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan adli soruşturma
kapsamında toplanan deliller arasında da başvurucunun iddialarını doğrulayacak
bilgi ya da belge bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucu bel fıtığı rahatsızlığı
olmasına karşın iki saat ayakta bekletilmesi sonucunda yaşadığını iddia ettiği
acı ve elem nedeniyle tutuklu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu idaresinden herhangi
bir doktor tedavisi talep ederek bu durumu bir adli rapora bağlama imkânını da
kullanmamıştır. Başvurucu Ceza İnfaz Kurumundan bu yönde bir talepte
bulunmasına karşın talebinin karşılanmadığını da başvuru formu ve/veya
eklerinde ileri sürmemektedir.
44. Öte yandan nezarethane tutma koşulları ile ilgili olarak
başvurucunun ileri sürdüğü iddialarına tanık olarak gösterdiği dört kişinin
ifadeleri yapılan adli soruşturma kapsamında alınmıştır. Söz konusu tanıklar
başvurucunun iddialarını çürütür nitelikte ifade vermişler, gözaltında
tutuldukları süre boyunca herhangi bir kötü muameleye şahit olmadıklarını
belirtmişlerdir (bkz. § 18). Başvurucu bu durumun aksini başkaca bir delille de
destekleyememiştir. Dolayısıyla iddialarını makul delillerle ortaya koyamayan
başvurucunun nezarethane tutma koşulları nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığı
sonucuna varılamayacaktır.
45. Başvurucu; adli soruşturmada tanık beyanı, kamera kaydı gibi
gerekli delillerin toplanmadığını, soruşturmanın süratle yürütülmediğini,
şüpheli tespiti çalışmasına gidilmediğini, adli raporun İstanbul Protokolü"ne
uygun olarak düzenlenmediğini, bu nedenle etkili bir soruşturma yapılmadığını
ileri sürmektedir.
46. İşkence ve kötü muameleye ilişkin ceza soruşturmasının
etkili olması için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele
iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün
delilleri tespit etmeleri gerekir. Yetkililer şikâyet yapılır yapılmaz harekete
geçmeli, bir şikâyet olmasa bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren
yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 114, 116).
47. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka
aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye
tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde
Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç
ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle
birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını
gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu olanaklı olmazsa bu madde,
sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet
görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan
kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
25).
48. Kötü muameleye ilişkin bir soruşturmanın olabildiğince
süratle ve özenle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın
ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi
yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun
üstünlüğüne olan inancın korunması, hukuka aykırı eylemlere müsamaha
gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından büyük öneme
sahiptir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 119).
49. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun
Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili
idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip
olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir (İsmail Buğra İşlek, B.
No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
50. Başvurucunun şikâyeti sonrası yapılan adli soruşturmaya bir
bütün olarak bakıldığında Cumhuriyet Başsavcılığının başvurucunun ifadesini
almak için gereken çabayı gösterdiği, olaya dair tanıklarını dinlediği, olayın
faili olduğu iddia edilen kişilerin kimlik tespitlerinin yapıldığı ve
ifadelerinin alındığı, olay anına ilişkin kamera kayıtlarının elde edilmesi
için gereken çabanın gösterildiği ve ilçe devlet hastanesi kamera kayıtlarının
soruşturma dosyasına alındığı, başvurucunun iddiasının aksine hakkında farklı
zamanlarda toplam üç kez adli rapor düzenlendiği (bkz. §§ 14-19), bu suretle özensiz
ve/veya etkisiz denemeyecek bir soruşturma yürütüldüğü görülmektedir.
51. Başvurucunun iddialarını makul delillerle desteklemeksizin
soyut bir şikâyetle suç duyurusunda bulunmuş olması nedeniyle soruşturmada
ifadelerine başvurulan kolluk görevlileri hakkında şüpheli nitelendirmesi
yapılmamasının etkili bir soruşturma yapılmadığı anlamına geldiği
söylenemeyecektir. Kaldı ki Cumhuriyet Başsavcılığı şüpheli olma ihtimali olan
kişilerin kimlik tespitlerini yapmış olaya dair bilgilerini de tutanağa bağlamıştır.
Ancak haklarında şüpheli olarak vasıflandırılmaları için gereken makul birtakım
deliller elde edilemediği kanaati ile Cumhuriyet Başsavcılığınca kolluk
görevlilerinin şüpheli olarak nitelendirilmedikleri görülmektedir. Yürütülen
soruşturmada başvurucunun şikâyetine konu ettiği olaya dair kamera kayıtlarının
ideal olan düzeyde toplanamadığı açıktır. Ancak başvurucu söz konusu
iddialarını yaklaşık iki ay sonra adli makam önüne götürerek özensiz bir tavır
sergilemiştir. Bu özensizlik nedeni ile kamera kayıtları gibi ilk anda
toplanması yüksek olasılık taşıyan delillerin toplanmasında güçlük yaşanmıştır.
Ayrıca adli raporların usulüne uygun şekilde düzenlenmediği iddialarını ise
başvurucu vermiş olduğu ifadesinde olay sonrası vücudunda darp veya cebir izi
bulunmadığını söyleyerek kendisi çürütmüştür (bkz. § 17). Dolayısıyla
soruşturmanın etkisiz olması nedeniyle kötü muamele yasağının usul boyutunun
ihlal edildiği sonucuna da varılamayacaktır.
52. Sonuç olarak başvurucunun yakalama anında kolluk kuvvetinin
darp ve cebirine maruz kaldığına, nezarethanede kötü
şartlar altında tutulduğuna ilişkin iddialarını destekleyecek makul kanıtlar
sunmadığı, soruşturmada gerekli delillerin toplanmadığı iddialarının bir
kısmının aksinin kanıtlandığı, bir kısmının ise başvurucunun özensiz tavrından
kaynaklandığı görülmüştür.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddiasının açıkça
dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.