
Esas No: 2013/7971
Karar No: 2013/7971
Karar Tarihi: 15/10/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET KARAKISA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/7971) |
|
Karar Tarihi: 15/10/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan
ALTAN |
Üyeler |
: |
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Engin
YILDIRIM |
|
|
Celal
Mümtaz AKINCI |
Raportör |
: |
Bahadır
YALÇINÖZ |
Başvurucu |
: |
Mehmet
KARAKISA |
Vekili |
: |
Av.
Halil ÖZTÜRK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle
Anayasa"nın 2. maddesinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve 10. maddesinde
düzenlenen eşitlik ilkeleriyle 36. maddesinde düzenlenen adil yargılama
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, askerlik hizmeti esnasında verilen temizlik görevini
yerine getirmek için içtima alanından koğuşlar bölgesine gittiği sırada, buzlu
merdivenlerden çıkarken ayağının kayması sonucu sol kolunun üzerine sertçe
düştüğünü ve merdivenlerden aşağı yuvarlandığını, düşme sonrası birkaç gün
beklediğini, bu süre içinde şişlik ve morluklar oluştuğunu ifade etmiştir.
6. Başvurucu 8/3/2011 tarihinde revire çıkarılmış, devam eden
tedavi süreci sonunda Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Sağlık Kurulunun
17/10/2011 tarihli raporuyla ""B 58/F 10
askerliğe elverişli değildir."" kararı verilerek terhis edilmiştir.
7. Başvurucu, askerlik hizmeti sırasında kaygan olan merdivenler
için kaymayı engelleyici tedbir almadığı ve kazaya sebebiyet verdiği
gerekçesiyle, uğradığını ileri sürdüğü 200.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi
zararının tazmini istemiyle idare aleyhine dava açmıştır.
8. AYİM İkinci Dairesi, 27/2/2013 tarihli ve E.2013/139, K.2013/352
sayılı kararıyla davayı reddetmiş ve reddedilen maddi ve manevi tazminat
miktarları üzerinden 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel
Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname’nin (KHK) 14. maddesi uyarınca takdir edilen 13.690 TL avukatlık
ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye verilmesine karar vermiştir.
Karar gerekçesi şöyledir:
"Dava
dosyası, tıbbi kayıtlar, K.K.K.lığı
As. Savcılığının KYOK ve tanık ifade tutanakları dikkate alındığında; K.K.K.lığı As.Sav.lığının
22.08.2012 tarihli, AS.SAV.:2012/183 MÜT (240750) sayılı ve "Maddi ve
manevi tazminat" konulu yazısında davacının talimat yoluyla alınan
ifadesinde "... 06.03.2011 tarihinde hava kar yağışlı olduğundan koğuşlar
bölgesinde merdivenden çıkarken kaydım ve sağlam olan sol kolumun üzerine
düştüm. Bu olay üzerine kolumda şişlik ve morluk oldu. Olay olurken tektim,
yanımda kimse yoktu, daha sonra ağrılarım çok olduğundan dolayı olaydan bir gün
sonra Nöbetçi Amirini bulamadığımdan dolayı P.Çvş.
Hasan BAŞAR"a ulaştım ve rahatsızlığımı
söyledim." şeklinde ifadesini verdiği, davacının 06.03.2011 tarihinde
düşmesine rağmen 08.03.2011 tarihinde revire gidene kadar Tk.K.na bilgi
vermediği, bu tarihte yoklamaya katılması gerekirken amirlerine bilgi vermeden
vizite sorumlusu personel ile birlikte revire gittiği, düşme olayının olduğu
gün saat 12.45 sularında içtima alanına gitmek üzere koğuş merdivenlerinden
çıkarken düştüğünü beyan etmesine rağmen, davacının görevli olduğu Komutanlık
Hizmet Tk. içtima alanında gitmek için merdivenden
çıkmak gerekmediği, aksine Tb. Binasının 2"nci katındaki koğuşundan içtima
alanına gitmek için merdiven inmek gerektiği, iddia edilen olayın meydana
geldiği 06.03.2011 tarihinde Güvercinlik Havalimanı Meydan Meteoroloji
Müdürlüğünden alınan ve Kr.HvcI.K.lığının da içinde
bulunduğu Güvercinlik/Ankara bölgesinin meteorolojik verilerine göre anılan
bölgede kar yağışı olmadığı, hafif yağmur olduğu, sıcaklığın saat 11.50
itibariyle 7 derece, saat 12.50 itibariyle de 8 derece olduğu, davacı iddialarına
göre Pazar günü olduğu tespit edilen olay tarihinde davacıya amirleri ya da BI.Nöb-Astsb. tarafından temizlik görevi verilmediği,
davacının koğuşlar bölgesinin birinci katında kaldığı ve bu kata çıkan
merdivenin bina içerisinde olduğu ve nedenle buzlanma olmasının mümkün
olmadığı, davacının kullandığı koğuş binası çevresinde merdiven bulunmadığı,
koğuşa gitmek için kullanılan güzergahlarda da merdiven bulunmadığı, tanık
ifadelerine göre olay bölgesinin bina içinde olması nedeniyle hiç buzlanma
olayı yaşanmadığı, aksine koğuşlar bölgesinde kaloriferler yanması nedeniyle
kış boyunca ortalama 17 derece sıcaklık olduğu, olay günü davacıyı gören
tanıkların ifadelerine göre davacının kolunu çok sıkı bir şekilde bandajladığı,
arkadaşlarının ikazlarına rağmen bandajı gevşetmediği, hatta revir görevlisinin
ikazlarıyla bandajı çıkardığı, aynı akşam tekrar aynı şekilde kolunu
bandajladığı ve tanıklara "hava değişimi alıp buradan gitmem lazım"
şeklinde beyanlarda bulunduğu, bir başka tanığa da "eğer askerde kalırsa büyük
maddi zararlar edeceğini, hava değişimi aldığı takdirde büyük paralar
kazanacağını" ifade ettiği anlaşıldığından davacının askerliğe elverişsiz
hale gelmesine sebep olan rahatsızlığının ortaya çıkması ile askerlik
hizmetinin sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığı,
iddia edilen olayın olduğu koğuşlar bölgesinin bina içinde olduğu, bu nedenle
buzlanmaya sebep olabilecek herhangi bir nedenin bulunmadığı, davacının iddia
ettiği kendisine temizlik görevi verildiği emrini kanıtlayabilecek herhangi bir
delil, tanık beyanı olmadığı, davacının iddia ettiği düşerek kolunun
yaralanması olayına kimsenin sebep olmadığı, dolayısıyla idarenin meydana gelen
zararı tazminle sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılarak, davanın reddine
karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”
9. Başvurucu, AYİM kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri
sürerek kararın düzeltilmesini talep etmiş; AYİM İkinci Dairesinin 18/9/2013
tarihli ve E.2013/1176, K.2013/999 sayılı kararıyla talebin reddine karar
verilmiş ve karar 10/10/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu 6/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
11. 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile
4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdari Mahkemesi Kanunu’nun 46.
maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle şöyledir:
“Ancak,
tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul
kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek
suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına
ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ
edilir.”
12. 2/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile
icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar
tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine
neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde
ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet
ücreti takdir edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 15/10/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvurucunun 6/11/2013 tarihli ve 2013/7971 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, söz konusu rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında
kendine tevdi edilen temizlik görevini icra etmek üzere merdivenlerden çıkarken
kayarak düşmesi sonucunda meydana geldiğini belirtmiştir. Kendini askerliğe
elverişsiz hâle getirmek suçlamasıyla yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya
yer olmadığı kararı verildiğini iddia eden başvurucu, aleyhine olan tanık
ifadelerinin idarenin baskısıyla alınmış olabileceğini, yaşanan kazadan idare
sorumlu olduğu hâlde tazminata hükmedilmemesi dolayısıyla Anayasa"nın sosyal
hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Kararın
iptali ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
15. Başvurucu, bireysel başvuru süresi geçtikten sonra 6/5/2014
tarihinde sunduğu ek beyan dilekçesinde ise ilave olarak davanın reddedilmesi
sonucunda idareye 13.690 TL vekâlet ücreti ödemeye mahkûm edildiğini, davayı
açtığı 3/7/2012 tarihinde askerî idari yargıda henüz ıslah müessesesi
bulunmadığından olası hak kayıplarının önüne geçmek için tazminat miktarının
yaklaşık bir değer üzerinden belirlendiğini, söz konusu meblağın çok yüksek
olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkını, dolayısıyla adil yargılama hakkını
ihlal ettiğini ileri sürerek bu mahkûmiyet kararının iptalini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı
çerçevesinde yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı ve mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği başlıkları altında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Yargılamanın
Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
17. Başvurucu açtığı davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
20. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel
başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
21. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
22. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde
dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
23. Başvurucu, söz konusu rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında
meydana geldiğini, bu nedenle idarenin sorumluluğu bulunmasına rağmen tazminata
hükmedilmemesinden dolayı Anayasa"nın sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. AYİM İkinci Dairesi ise başvurucunun askerliğe elverişsiz hâle
gelmesine neden olan rahatsızlığının ortaya çıkması ile askerlik hizmetinin
sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığı, dolayısıyla
idarenin zarardan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat
isteminin reddine karar verilmiştir (bkz. § 8).
25. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın
değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı
verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin
incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı
gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller
ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz
etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının
oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya
da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge
sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B.
No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
26. Somut olayda başvurucu, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı
olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamıştır. Başvurucunun sadece Mahkemece
delillerin değerlendirilmesini istediği ve verilen kararın içeriğinin adil
olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermediği
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Mahkemeye
Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası
28. Başvurucu, aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin mahkemeye
erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
29. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
30. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
31. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan
başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her
aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).
32. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca bireysel başvurunun;
başvuru yollarının tüketildiği veya başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu
yönüyle başvuru yollarının tüketilmesi ve başvuru süresine ilişkin koşullar
arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Ancak belirtilen hükümlerde yer
verilen “olağan başvuru yolları” ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından
makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte,
kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekir. Olağan
başvuru yollarının tamamının tüketilmesi ibaresinin katı bir şekilde
yorumlanması, birtakım başvurular açısından bireysel başvurunun amacıyla
bağdaşmayan neticelere yol açabilecektir. Bu nedenle olayın özel şartları
içinde etkisiz ve yetersiz olan bir kanun yolunun tüketilmesi şartı
aranmaksızın her bir başvuru yolunun somut başvurular açısından etkili olup
olmadığının ayrı ayrı denetlenmesi gerekmektedir (Taner Kurban, § 20).
33. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmeyen durumlarda,
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmekle
birlikte başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi noktasında,
başvurucunun ihlal oluşturan işlem, eylem veya kararla ilgili yeterince bilgi
sahibi olması şartı aranacaktır. Bu kapsamda ilgili nihai kararın tebliğinin
öngörüldüğü hâllerde tebliğ tarihinin, tebliğ öngörülmeyen hâllerde ise
başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması
gerekir (Taner Kurban, § 21).
34. Somut olayda başvurucu, 6/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine
sunduğu başvuru formunda askerlik hizmeti sırasında düşme sonucunda uğradığı
maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açtığı davanın reddine karar
verildiğini, bu karara yaptığı karar düzeltme talebinin AYİM İkinci Dairesinin
18/9/2013 tarihli kararıyla reddedildiğini ve kararın 10/10/2013 tarihinde
kendisine tebliğ edildiğini belirtmiş ve tazminat davasının reddedilmesi
nedeniyle Anayasa"nın 2. ve 10. maddelerinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve
eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Başvurucu daha sonra 6/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine
sunduğu dilekçesinde, AYİM kararında hüküm altına alınan ve davalı idareye
ödenmesine karar verilen 13.690 TL avukatlık ücreti nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Görüldüğü üzere aleyhine hükmedilen avukatlık ücreti nedeniyle
başvurucu tarafından mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik
şikâyet, AYİM İkinci Dairesinin nihai kararının tebliğ tarihi olan 10/10/2013
tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılmamıştır. Diğer yandan 6/11/2013
tarihli başvuru formunda da aleyhe hükmedilen avukatlık ücretinden şikâyet
edilmemiş, açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle sosyal hukuk devleti
ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği şikâyetinde bulunulmuştur.
37. Açıklanan nedenlerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkin olarak otuz gün içinde şikâyette bulunulmadığından başvurunun
bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurucunun,
1.
Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması,
2. Mahkemeye
erişim hakkının ihlali iddiasının süre aşımı
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
15/10/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.