
Esas No: 2017/21274
Karar No: 2017/21274
Karar Tarihi: 28/11/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
EROL YÜKSEL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/21274) |
|
Karar Tarihi: 28/11/2018 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Ömer MENCİK |
Başvurucu |
: |
Erol YÜKSEL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması,
tutukluluğun bağımsız ve tarafsız hâkim güvencelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince
karara bağlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltı ve
tutukluluk süreçlerindeki bazı uygulamalar nedeniyle kötü muamele yasağının;
sınavlara girişin yasaklanması nedeniyle eğitim hakkının; meslekten çıkarma
kararının Resmî Gazete ve internet sitelerinde yayımlanması nedeniyle masumiyet
karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/01/2018, § 12).
9. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Haber ve Spor Yayınları
Dairesi Başkanlığında başkan yardımcısı olarak görev yapmakta olan başvurucu,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Fetullahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantılı suçlardan yürütülen
bir soruşturma kapsamında 11/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
10. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 18/8/2016 tarihinde
başvurucuyu silahlı terör örgütü (FETÖ/PDY) üyesi olma suçundan tutuklanması
istemiyle Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Ankara 4. Sulh Ceza
Hâkimliğince 18/8/2016 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.
11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 8/2/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde
kamu davası açılmıştır.
12. Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 21/2/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş
ve E.2017/45 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
13. Mahkeme tarafından başvurucunun tutukluluk durumu 17/3/2017
tarihinde dosya üzerinden değerlendirilmiş ve "üzerine
yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren, dosya kapsamında somut delillerin bulunması,
yakın ve somut bir tehdidin halen devam ediyor olması, sanığınkaçma
ve delilleri karartma ihtimalinin bulunduğu, bu nedenle adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı" gerekçesiyle başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
14. Başvurucu anılan kararı 18/3/2017 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
15. Başvuru formu ve eklerinde, Mahkemenin 17/3/2017 tarihli
tutukluluk hâlinin devamıyla ilgili kararına karşı itiraz yoluna gidildiğine
dair bilgi ve/veya belge sunulmamıştır.
16. UYAP üzerinden yapılan incelemede, Mahkemenin E.2017/45
sayılı dosyası ile yürütülen yargılama kapsamında hakkında verilen tutukluluğun
devamı kararlarına karşı bireysel başvuruda bulunduğu tarihten önce
başvurucunun itiraz ettiğine dair bir kayda rastlanmamıştır. Başvurucu,
tutukluluğun devamı kararlarına ilişkin ilk itirazını 12/4/2017 tarihli celsede
verilen tutukluluğun devamı kararına karşı 19/4/2017 tarihinde yapmıştır.
17. Başvurucu 13/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. Mahkeme 6/7/2017 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar
vermiştir.
19. Devam eden yargılama sonunda Mahkeme 20/12/2017 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
20. Hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın istinaf incelemesi devam
etmektedir.
21. Diğer taraftan başvurucu -1/9/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren- 15/8/2016 tarihli
ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan
Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden
çıkarılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Gözaltı" kenar başlıklı 91.
maddesinin (1), (3) ve (5)numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Yukarıdaki maddeye göre yakalanan
kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için
gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama yerine en
yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama
anından itibaren yirmidört saati geçemez. Yakalama
yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz.
...
(3)
Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli
sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her
defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak
emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl
tebliğ edilir.
...
(5)
Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin
Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafii
veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı,
hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. Sulh
ceza hâkimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhâl ve nihayet yirmidört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır.
Yakalamanın veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu
kanısına varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhâl soruşturma
evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir."
23. 5271 sayılı Kanun"un "Tutuklama
nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2)
Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
..."
24. 5271 sayılı Kanun"un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re"sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2)
Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin
reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
25. 5271 sayılı Kanun"un "Şüpheli
veya sanığın salıverilme istemleri" kenar başlıklı 104.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2)
Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim
veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir."
26. 6/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Silâhlı örgüt" kenar
başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci
bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya
yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(2) Birinci
fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası
verilir."
27. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun
"Terör suçları" kenar
başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315
ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır."
28. 3713 sayılı Kanun"un "Cezaların
artırılması" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi şöyledir:
"3 ve 4 üncü
maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin
edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak
hükmolunur."
29. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu"nun "Amaç ve kapsam" kenar başlıklı
1. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Bu kanun, ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya
bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve
kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz
hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsar."
30. 4675 sayılı Kanun"un "İnfaz
hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
" (1) İnfaz hâkimliklerinin görevleri
şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz
kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri,yerleştirilmeleri,
barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin
sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve
tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem
veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak,
...
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan
konulara ilişkin hükümler saklıdır."
31. 4675 sayılı Kanun"un
"İnfaz hâkimliğine şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde
hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili
faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı
olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren
on beş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet
yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz
hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz kurumu
ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında
yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir.
Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.
...
Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem
veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi
güç veya imkânsız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka
aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya
faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
32. 4675 sayılı Kanun"un
"İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar"
kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi,
duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek
gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında
resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca
ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı
görüşünü alır. Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü
veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp
değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya tutuklu, savunmasını,
hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte
veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda
hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti
yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da
faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltının Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası
34. Başvurucu, somut bir delil olmamasına rağmen gözaltına
alınmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
35. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
37. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
38. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl davanın
sonuçlanmadığı durumlarda dahi -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak-
5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davasının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, §§ 92-100).
39. Somut olayda başvurucu hakkında verilen gözaltı kararının ve
gözaltında tutulmanın hukuka uygun olup olmadığı 5271 sayılı Kanun"un 141.
maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Nitekim Yargıtay uygulaması
(Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 1/10/2012 tarihli ve E.2012/21752, K.2012/20353
sayılı kararı; Günay Dağ ve diğerleri,
§ 145) da bu kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın esasının
sonuçlanmasına gerek olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak dava
yoluyla gözaltına ilişkin bir hukuka aykırılık tespit edildiğinde başvurucu
lehine tazminata da hükmedilebilecektir.
40. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun gözaltında tutulmasıyla
ilgili olarak idari ve/veya yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
42. Başvurucu; suç işlediğine dair somut herhangi bir delil
olmamasına rağmen tutuklanmasına karar verildiğini, okumuş olduğu bir gazete
haberinin suç olarak kabul edildiğini, somut bir delil olmadan sekiz aydır
tutukluluğunun devam ettirildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile
etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
43. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, §§ 16, 17).
44. Somut olayda başvurucu tarafından başvuru formuna ek olarak
sunulan ve bu itibarla ihlal iddiasına dayanak olarak gösterilen Mahkemenin
17/3/2017 tarihli ara kararı ile dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Anılan karara karşı
itiraz yolu açık olup bu husus, kararda açıklanmış ve karara karşı tebliğ
tarihinden itibaren yedi gün içinde Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz
yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir.
45. Başvurucu tarafından tutukluluğun devamına ilişkin bu karara
itiraz edilmeden bireysel başvuruda bulunulduğu görülmektedir (bkz. § 15).
46. Tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olması
yanında telafi kabiliyetini haiz olması ve tüketildiğinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla
mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da
etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının kanıtlanmamış
olması gerekir (Ramazan Aras, B.
No: 2012/239, 2/7/2013, § 29). Özellikle daha önce birçok kez tutukluluğun
devamı kararlarına itiraz edilmiş ve sonuç alınamamışsa somut olayın koşulları
gözetilerek en son verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmediği,
dolayısıyla başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle başvurunun
reddedilmemesi de mümkündür (Serdar Ziriğ [GK], B. No: 2013/7766, 2/7/2015, § 27).
47. Başvuru konusu olay dikkate alındığında yargılamayı yapan
Mahkemece hakkında verilen tutukluluğun devamı kararlarından hiçbirine karşı
-bireysel başvuruda bulununcaya kadar- itiraz yoluna gitmeyen başvurucu
yönünden (bkz. § 16) başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna
tanınmasını gerektiren bir durumun olmadığı görülmektedir.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
3. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Bağımsız ve Tarafsız Hâkim İlkelerine Aykırı Olduğuna İlişkin
İddia
a. Başvurucunun İddiaları
49. Başvurucu; tutukluluğa ilişkin kararı veren sulh ceza
hâkimliğinin özel bir amaçla kurulduğunu, bağımsız ve tarafsız mahkeme
olmadığını ve kanuni hâkim güvencesini sağlamadığını belirterek Anayasa"nın 37.
maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının
Anayasa"nın 19. maddesi bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
incelenmesi gerekir.
51. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim
güvencesini sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı ve tutukluluğa
itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun
bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine
ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2),
B. No: 2015/7231, §§ 64-78, 94-97).
52. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
54. Başvurucu; 10 m2 genişliğindeki bir
nezarethanede 16 kişi ile birlikte kaldığını, beton zemin üzerinde yatmak
zorunda bırakıldığını, insani olmayan bir muamele ve baskıya maruz
bırakıldığını, gözaltı sürecinde verilen gıdaların yetersiz olduğunu belirterek
işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
55. Başvurucu ayrıca tutuklu olarak kaldığı ceza infaz kurumunda
7 kişinin kalabileceği şekilde tasarlanan koğuşta 40-46 kişi ile birlikte
kaldığını, yeterli yatak olmadığı için bazı günlerde yerde yatmak zorunda
kaldığını, koğuşta yeterli tuvalet ve duş olmadığı için banyo imkânından
haftada iki kez yararlanabildiğini, kutsal kitabı olan Kur"an-ı Kerim"in altı
ay sonra kendisine verildiğini, ailesiyle ve avukatıyla olan görüşmesinin kayıt
altına alındığını, ailesiyle yaptığı görüşlerin kısıtlı bir şekilde
yaptırıldığını iddia etmiş ve ceza infaz kurumu şartları nedeniyle sağlığının
bozulduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
56. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, § 17).
57. Somut olayda başvurucu, gözaltı sürecindeki kötü muamele
iddialarına ilişkin olarak gözaltında iken kamu görevlileri tarafından
genellikle kötü muameleye maruz bırakıldığını ve insani olmayan gözaltı
koşullarında kasti bir şekilde tutulduğunu ileri sürmektedir. Bu bölümdeki
iddialar bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun yakalandığı andan
itibaren kamu görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğundan şikâyetçi
olduğu görülmektedir. Başvurucu, gözaltında tutma koşullarının yetersizliğinden
bahsetmişse de bu kapsamda maruz kaldığını ileri sürdüğü kötü muamelenin kamu
görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden mi yoksa salt tutulma koşullarından mı
kaynaklandığını açıkça belirtmemiştir. Dolayısıyla söz konusu iddiaların
Anayasa Mahkemesince doğrudan incelenebilmesi için yeterli bilgi ve belge
bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda somut olayın koşulları ile başvurucunun
anılan iddialarının kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden kaynaklanıp
kaynaklanmadığına dair adli ve/veya idari bir soruşturmayla ortaya konması
gerekmektedir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Mehmet Hasan Altan (2), § 249).
58. Ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin
şikâyetler yönünden ise ilgili mevzuat (bkz. §§ 29-32) gereğince başvurucunun
iddialarını iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü muameleye derhâl son
verilmesini isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin bulunduğu
görülmektedir. İlgili hükümler kapsamında başvurucu, şikâyetlerini öncelikle
yetkili yargısal mercilere iletip tutulma yeri ve koşulları sebebiyle kötü
muameleye maruz bırakıldığını ileri sürebilecek ve bu koşulların en kısa
zamanda uygun hâle getirilmesini isteyebilecekken bu yollara başvurmamıştır
(benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Mehmet
Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, §
30). Başvurucunun şikâyetleri dikkate alındığında iddiasının aksine mevcut
başvuru yollarının ulaşılabilir, şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve
bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir
sebep bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna
tanınmasını gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir (benzer yöndeki
bir değerlendirme için bkz. Didem Tütenk, B. No: 2013/7525, 10/6/2015, §§ 40, 41).
59. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini, varsa bu konudaki
kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve
çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak idari ve/veya yargısal başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Masumiyet Karinesinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
61. Başvurucu; 672 sayılı KHK ile ihraç edilirken adının
internet sitelerinde ve Resmî Gazete"de yayımlanması
nedeniyle hakkında bir yargılama yapılmaksızın terör örgütü mensubu olarak
gösterildiğini, kendisi ile ailesinin hayatının ve geleceğinin tehlikeye
atıldığını belirterek masumiyet karinesine aykırı hareket edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
62. Başvurucunun 30/9/2016 tarihinde, aynı konuya ilişkin olarak
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu; Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunun 24/7/2017 tarihli ve 2016/20426 başvuru numaralı kararıyla başvurunun
bu yönüyle kabul edilemez olduğuna kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru niteliğinde olması
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
D. Eğitim Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
64. Başvurucu; ceza infaz kurumunda tutuklu olduğu süre boyunca
sınavlara girmesinin yasaklandığını ve eğitim hayatını sürdüremediğini dile
getirerek eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
65. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru
konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak
başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde
belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014,
§§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No:
2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).
66. Somut olayda başvurucu, soyut olarak ceza infaz kurumunda
sınavlara giremediğini ve yüksek lisans eğitimine devam edemediğini ifade etmiş
ancak ihlal edildiğini iddia ettiği hakka ilişkin ihlal gerekçelerini
açıklamadığı gibi hangi sınava giremediğine ilişkin hiçbir açıklamada
bulunmamıştır. Başvurucu ayrıca hangi sınava gireceğine ve yüksek lisans
öğrencisi olduğuna dair hiçbir belge ya da delili de bireysel başvuru dosyasına
sunmamıştır.
67. Bu itibarla başvurucu, soyut şekilde dile getirdiği bu
bölümdeki ihlal iddialarıyla ilgili olarak delillerini sunma ve bireysel
başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğine
ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun eğitim hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddialarının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltına almanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız hâkim
ilkelerine aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
C. Adli yardım talebinin kabulü ile geçici olarak muaf tutulan
257,50 TL harçtan ibaret yargılama giderinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca
başvurucudan TAHSİLİNE 28/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.