Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2013/8778
Karar No: 2013/8778
Karar Tarihi: 15/10/2015

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AZİZ DİNLER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8778)

 

Karar Tarihi: 15/10/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Aziz DİNLER

Vekili

:

Av. Halil ÖZTÜRK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle Anayasa"nın 2. maddesinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkeleriyle 36. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada 30/6/2011 tarihinde sol elinde şişlik ve ağrı şikâyeti ile birlik revirine müracaat etmiş; daha sonra Etimesgut Asker Hastanesinin FTR Polikliniğinde tedavisine devam edilmiş ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Sağlık Kurulunun 28/12/2011 tarihli raporuyla askerliğe elverişli olmadığına karar verilmesinin ardından terhis edilmiştir.

6. Başvurucu, askerlik hizmetini yerine getirdiği birliğinde 15/6/2011 tarihinde gece uyku sırasında ranzadan düşmesi sonucunda sol elinde rahatsızlık meydana geldiğini, tedavi sürecinden bir sonuç alınamadığını ve terhis edildiğini, anılan rahatsızlığı nedeniyle hareket yeteneğinin kısıtlandığını belirterek uğradığını ileri sürdüğü 200.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi zararının tazmini istemiyle dava açmıştır.

7. AYİM İkinci Dairesi, 27/2/2013 tarihli ve E.2013/54, K.2013/294 sayılı kararıyla davayı reddetmiş ve reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden 2/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesi uyarınca takdir edilen 16.890 TL avukatlık ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye verilmesine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Davacı vekili, dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin, Gnkur.Bşk.lığı MUBİLDESKOM Ankara Mu.Brl.Kh. ve Kh.Tk. emrinde askerlik görevini yaptığı sırada, 15.06.2011 tarihinde geceleyin yatakhanede uyurken sert bir şekilde ranzadan düşmesi sonucu sol elinde ve kolunda şişme ve ağrılar meydana geldiğini, GATA sağlık Kurulunun 28.12.2011 tarihli raporu ile "Algonörodistrofı, el, sol el refleks sempatik distrofi" teşhisi ile "Askerliğe Elverişli Değildir" kararı verildiğini, bu rapora istinaden terhis edildiğini, sağlam olarak askere alınan müvekkilinin askerliğin neden ve tesiriyle sakat kaldığını iddia etmiştir.

Davalı idarenin savunmasında özetle; davacının iddia ettiği ranzadan düşme olayının kendi beyanları dışında bilgi ve belgeye dayanmadığı, 15.06.2011 tarihinde saat 10:10 sularında kolunun şişmesi dolayısıyla viziteye çıktığında başını kolunun üzerine koyup uyuduğu için kolunun şiştiğini söylediği, 21.06.2011 tarihinde tekrar kolunun şişliğinin inmediğini söylemesi üzerine Etimesgut AH FTR polikliniğine sevk edildiği ve ilaç tedavisi verildiği, 26.06.2011 tarihinde de Birinci Basamak Muayene merkezi tarafından GATA Romotoloji Polikliniğine sevk edildiği, bir hafta sonra da 05.07.2011 tarihinde TSK Rehabilitasyon Merkezine sevk edildiği ve 29.07.2011 tarihinde 2 ay hava değişimi aldığı, 06.12.2011 tarihinde tekrar TSK Rehabilitasyon Merkezine başvurarak yattığı, 29.12.2011 tarihinde "Askerliğe Elverişli Değildir" raporu verildiği belirtilmiştir.

Dava dosyası, tıbbi kayıtlar ve tanık ifade tutanakları dikkate alındığında; davacının sağlık problemi ile ilgili kayıtlarında travma öyküsü ile herhangi bir başvurusunun olmadığı, davacının değişik yer ve zamanlarda iddia ettiği olayla ilgili farklı ifadelerde bulunduğu, BI.K. olan amirine BI.Astsb. ile birlikte oldukları bir ortamda BI.K.nın kolunun nasıl şiştiğini sorduğunda ve viziteye çıktığında başını kolunun üzerine koyup uyuduğu için kolunun şiştiğini söylediği, kolundaki rahatsızlıkla ilgili olarak sıralı üstlerine düşme vakasından hiç söz etmediği gibi "Askerliğe Elverişli Değildir" raporu aldıktan sonra birliğine geldiği ve BI.Astsb.dan kendisinden yataktan düştüğüne dair bir tutanak verilmesini istediği, davacının zararın kaynağı olarak ileri sürdüğü "ranzadan düşme" vakıasını varit olduğunu kabule elverişli delil ve emare bulunmadığı ve BI.Astsb. tarafından da böyle bir tutanak tanzim edilmediği, davacının soyut beyanı dışında askerliğe elverişsiz hale gelmesine sebep olan rahatsızlığının ortaya çıkması ile askerlik hizmetinin sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığı, davacının maruz kaldığı zarara idarenin hizmet kusurunun yol açtığının veya bu zararın idarenin kusursuz sorumluluğu kapsamında kaldığının kabulünün mümkün olmadığı, dolayısıyla idarenin meydana gelen zararı tazminle sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”

8. Başvurucu, AYİM kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın düzeltilmesini talep etmiş, AYİM İkinci Dairesinin 6/11/2013 tarihli ve E.2013/1348, K.2013/1228 sayılı kararıyla talebin reddine karar verilmiş ve karar 29/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

9. Başvurucu 5/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

10. 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 46. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle şöyledir:

“Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.”

11. 659 sayılı KHK’nın 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

12. Mahkemenin 15/10/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 5/12/2013 tarihli ve 2013/8778 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

13. Başvurucu, söz konusu rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında ranzadan düşme sonucunda meydana geldiğini, bu nedenle idarenin sorumluluğu olduğu hâlde tazminata hükmedilmemesi nedeniyle Anayasa"nın sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; kararın kaldırılarak maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

14. Başvurucu, 6/5/2014 tarihinde sunduğu ek beyan dilekçesinde ise davanın reddedilmesi sonucunda idareye 16.890 TL avukatlık ücreti ödemeye mahkûm edildiğini, davayı açtığı 13/7/2012 tarihinde askerî idari yargıda henüz ıslah müessesesi bulunmadığından olası hak kayıplarının önüne geçmek için tazminat miktarının yaklaşık bir değer üzerinden belirlendiğini, söz konusu meblağın çok yüksek olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ve dolayısıyla adil yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek mahkûmiyetinin iptalini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin, adil yargılanma hakkı çerçevesinde yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği başlıkları altında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

16. Başvurucu, açtığı davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

19. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

20. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

21. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri kendiliğinden ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

22. Başvurucu, söz konusu rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında ranzadan düşme sonucunda meydana geldiğini, bu nedenle idarenin sorumluluğu olduğu hâlde tazminata hükmedilmemesi nedeniyle Anayasa"nın sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. AYİM İkinci Dairesi ise başvurucunun zararın kaynağı olarak ileri sürdüğü "ranzadan düşme" vakasının varit olduğunu kabule elverişli delil ve emare bulunmadığı ve bölük astsubayı tarafından da böyle bir tutanak tanzim edilmediği, başvurucunun soyut beyanı dışında askerliğe elverişsiz hâle gelmesine sebep olan rahatsızlığının ortaya çıkması ile askerlik hizmetinin sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığı, başvurucunun maruz kaldığı zarara idarenin hizmet kusurunun yol açtığının veya bu zararın idarenin kusursuz sorumluluğu kapsamında kaldığının kabulünün mümkün olmadığı, dolayısıyla idarenin meydana gelen zararı tazminle sorumlu tutulamayacağı kanaatine vararak davanın reddine karar vermiştir.

24. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

25. Somut olayda başvurucu, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamıştır. Ancak mahkemece delillerin değerlendirilmediği ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığı yönündeki şikâyetlerini dile getirdiği anlaşılmaktadır.

26. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası

27. Başvurucu, aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

28. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

29. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

30. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).

31. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu yönüyle başvuru yollarının tüketilmesi ile başvuru süresine ilişkin koşullar arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekir. Olağan başvuru yollarının tamamının tüketilmesi ibaresinin katı bir şekilde yorumlanması, birtakım başvurular açısından bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmayan neticelere yol açabilecektir. Bu nedenle olayın özel şartları içinde etkisiz ve yetersiz olan bir kanun yolunun tüketilmesi şartı aranmaksızın her bir başvuru yolunun somut başvurular açısından etkili olup olmadığının ayrı ayrı denetlenmesi gerekmektedir (Taner Kurban, § 20).

32. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmeyen durumlarda, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmekle birlikte başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi noktasında başvurucunun ihlal oluşturan işlem, eylem veya kararla ilgili yeterince bilgi sahibi olması şartı aranacaktır. Bu kapsamda, ilgili nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hâllerde tebliğ tarihinin, tebliğ öngörülmeyen hâllerde ise başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Taner Kurban, § 21).

33. Somut olayda başvurucu, 5/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunduğu başvuru formunda; askerlik hizmeti sırasında ranzadan düşme sonucunda uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açtığı davanın reddine karar verildiğini, bu karara yaptığı karar düzeltme talebinin AYİM İkinci Dairesinin 6/11/2013 tarihli kararıyla reddedildiğini ve kararın 29/11/2013 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini belirtmiş ve tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle Anayasa"nın 2. ve 10. maddelerinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Başvurucu, daha sonra 6/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunduğu dilekçesinde, AYİM kararında hüküm altına alınan ve davalı idareye ödenmesine karar verilen 16.890 TL avukatlık ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir.

35. Görüldüğü üzere aleyhine hükmedilen avukatlık ücreti nedeniyle başvurucu tarafından mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyet, AYİM İkinci Dairesinin nihai kararının tebliğ tarihi olan 29/11/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılmamıştır. Diğer yandan 5/12/2013 tarihli başvuru formunda da aleyhe hükmedilen avukatlık ücretinden şikâyet edilmemiş, açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği şikâyetinde bulunulmuştur.

36. Açıklanan nedenlerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak otuz gün içinde şikâyette bulunulmadığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun,

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması,

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlali iddiasının süre aşımı

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına

15/10/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi