
Esas No: 2013/8778
Karar No: 2013/8778
Karar Tarihi: 15/10/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AZİZ DİNLER BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/8778) |
|
Karar Tarihi: 15/10/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan
ALTAN |
Üyeler |
: |
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Engin
YILDIRIM |
|
|
Celal
Mümtaz AKINCI |
Raportör |
: |
Bahadır
YALÇINÖZ |
Başvurucu |
: |
Aziz
DİNLER |
Vekili |
: |
Av.
Halil ÖZTÜRK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle
Anayasa"nın 2. maddesinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve 10. maddesinde
düzenlenen eşitlik ilkeleriyle 36. maddesinde düzenlenen adil yargılama
hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada 30/6/2011
tarihinde sol elinde şişlik ve ağrı şikâyeti ile birlik revirine müracaat
etmiş; daha sonra Etimesgut Asker Hastanesinin FTR Polikliniğinde tedavisine
devam edilmiş ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Sağlık Kurulunun
28/12/2011 tarihli raporuyla askerliğe elverişli olmadığına karar verilmesinin
ardından terhis edilmiştir.
6. Başvurucu, askerlik hizmetini yerine getirdiği birliğinde
15/6/2011 tarihinde gece uyku sırasında ranzadan düşmesi sonucunda sol elinde
rahatsızlık meydana geldiğini, tedavi sürecinden bir sonuç alınamadığını ve
terhis edildiğini, anılan rahatsızlığı nedeniyle hareket yeteneğinin
kısıtlandığını belirterek uğradığını ileri sürdüğü 200.000 TL maddi ve 50.000
TL manevi zararının tazmini istemiyle dava açmıştır.
7. AYİM İkinci Dairesi, 27/2/2013 tarihli ve E.2013/54, K.2013/294
sayılı kararıyla davayı reddetmiş ve reddedilen maddi ve manevi tazminat
miktarları üzerinden 2/11/2011 tarihli ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki
Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesi uyarınca takdir edilen
16.890 TL avukatlık ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye verilmesine
karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Davacı
vekili, dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin, Gnkur.Bşk.lığı MUBİLDESKOM Ankara Mu.Brl.Kh. ve Kh.Tk.
emrinde askerlik görevini yaptığı sırada, 15.06.2011 tarihinde geceleyin
yatakhanede uyurken sert bir şekilde ranzadan düşmesi sonucu sol elinde ve
kolunda şişme ve ağrılar meydana geldiğini, GATA sağlık Kurulunun 28.12.2011
tarihli raporu ile "Algonörodistrofı, el, sol el
refleks sempatik distrofi" teşhisi ile
"Askerliğe Elverişli Değildir" kararı verildiğini, bu rapora
istinaden terhis edildiğini, sağlam olarak askere alınan müvekkilinin
askerliğin neden ve tesiriyle sakat kaldığını iddia etmiştir.
Davalı
idarenin savunmasında özetle; davacının iddia ettiği ranzadan düşme olayının
kendi beyanları dışında bilgi ve belgeye dayanmadığı, 15.06.2011 tarihinde saat
10:10 sularında kolunun şişmesi dolayısıyla viziteye çıktığında başını kolunun
üzerine koyup uyuduğu için kolunun şiştiğini söylediği, 21.06.2011 tarihinde
tekrar kolunun şişliğinin inmediğini söylemesi üzerine Etimesgut AH FTR
polikliniğine sevk edildiği ve ilaç tedavisi verildiği, 26.06.2011 tarihinde de
Birinci Basamak Muayene merkezi tarafından GATA Romotoloji
Polikliniğine sevk edildiği, bir hafta sonra da 05.07.2011 tarihinde TSK
Rehabilitasyon Merkezine sevk edildiği ve 29.07.2011 tarihinde 2 ay hava
değişimi aldığı, 06.12.2011 tarihinde tekrar TSK Rehabilitasyon Merkezine
başvurarak yattığı, 29.12.2011 tarihinde "Askerliğe Elverişli
Değildir" raporu verildiği belirtilmiştir.
Dava
dosyası, tıbbi kayıtlar ve tanık ifade tutanakları dikkate alındığında;
davacının sağlık problemi ile ilgili kayıtlarında travma öyküsü ile herhangi
bir başvurusunun olmadığı, davacının değişik yer ve zamanlarda iddia ettiği
olayla ilgili farklı ifadelerde bulunduğu, BI.K. olan amirine BI.Astsb. ile birlikte oldukları bir ortamda BI.K.nın kolunun nasıl şiştiğini sorduğunda ve viziteye
çıktığında başını kolunun üzerine koyup uyuduğu için kolunun şiştiğini
söylediği, kolundaki rahatsızlıkla ilgili olarak sıralı üstlerine düşme
vakasından hiç söz etmediği gibi "Askerliğe Elverişli Değildir"
raporu aldıktan sonra birliğine geldiği ve BI.Astsb.dan
kendisinden yataktan düştüğüne dair bir tutanak verilmesini istediği, davacının
zararın kaynağı olarak ileri sürdüğü "ranzadan düşme" vakıasını varit
olduğunu kabule elverişli delil ve emare bulunmadığı ve BI.Astsb.
tarafından da böyle bir tutanak tanzim edilmediği, davacının soyut beyanı
dışında askerliğe elverişsiz hale gelmesine sebep olan rahatsızlığının ortaya
çıkması ile askerlik hizmetinin sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet
bağının bulunmadığı, davacının maruz kaldığı zarara idarenin hizmet kusurunun
yol açtığının veya bu zararın idarenin kusursuz sorumluluğu kapsamında
kaldığının kabulünün mümkün olmadığı, dolayısıyla idarenin meydana gelen zararı
tazminle sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılarak, davanın reddine karar
verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”
8. Başvurucu, AYİM kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri
sürerek kararın düzeltilmesini talep etmiş, AYİM İkinci Dairesinin 6/11/2013
tarihli ve E.2013/1348, K.2013/1228 sayılı kararıyla talebin reddine karar
verilmiş ve karar 29/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucu 5/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
10. 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile
4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 46.
maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle şöyledir:
“Ancak,
tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul
kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek
suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına
ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ
edilir.”
11. 659 sayılı KHK’nın 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile
icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar
tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine
neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde
ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine
vekalet ücreti takdir edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 15/10/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 5/12/2013 tarihli ve 2013/8778 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
13. Başvurucu, söz konusu rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında
ranzadan düşme sonucunda meydana geldiğini, bu nedenle idarenin sorumluluğu
olduğu hâlde tazminata hükmedilmemesi nedeniyle Anayasa"nın sosyal hukuk
devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; kararın
kaldırılarak maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
14. Başvurucu, 6/5/2014 tarihinde sunduğu ek beyan dilekçesinde ise
davanın reddedilmesi sonucunda idareye 16.890 TL avukatlık ücreti ödemeye
mahkûm edildiğini, davayı açtığı 13/7/2012 tarihinde askerî idari yargıda henüz
ıslah müessesesi bulunmadığından olası hak kayıplarının önüne geçmek için
tazminat miktarının yaklaşık bir değer üzerinden belirlendiğini, söz konusu
meblağın çok yüksek olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ve dolayısıyla
adil yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek mahkûmiyetinin iptalini
talep etmiştir.
B. Değerlendirme
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin, adil yargılanma hakkı
çerçevesinde yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı ve mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği başlıkları altında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Yargılamanın
Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
16. Başvurucu, açtığı davanın reddedilmesinin adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel
başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
20. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
21. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde
dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu
durumun bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri kendiliğinden ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe
Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
22. Başvurucu, söz konusu rahatsızlığının askerlik hizmeti sırasında
ranzadan düşme sonucunda meydana geldiğini, bu nedenle idarenin sorumluluğu
olduğu hâlde tazminata hükmedilmemesi nedeniyle Anayasa"nın sosyal hukuk
devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. AYİM İkinci Dairesi ise başvurucunun zararın kaynağı olarak
ileri sürdüğü "ranzadan düşme" vakasının varit olduğunu kabule
elverişli delil ve emare bulunmadığı ve bölük astsubayı tarafından da böyle bir
tutanak tanzim edilmediği, başvurucunun soyut beyanı dışında askerliğe
elverişsiz hâle gelmesine sebep olan rahatsızlığının ortaya çıkması ile
askerlik hizmetinin sebep ve tesiri arasında herhangi bir illiyet bağının
bulunmadığı, başvurucunun maruz kaldığı zarara idarenin hizmet kusurunun yol
açtığının veya bu zararın idarenin kusursuz sorumluluğu kapsamında kaldığının
kabulünün mümkün olmadığı, dolayısıyla idarenin meydana gelen zararı tazminle
sorumlu tutulamayacağı kanaatine vararak davanın reddine karar vermiştir.
24. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın
değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı
verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin
incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı
gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller
ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya
da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının
oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da
açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş
olması gerekir (Nadi Karakoç, B.
No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
25. Somut olayda başvurucu, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı
olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamıştır. Ancak mahkemece delillerin
değerlendirilmediği ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığı yönündeki
şikâyetlerini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının
bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik de
içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Mahkemeye
Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası
27. Başvurucu, aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin mahkemeye
erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
28. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
29. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
30. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan
başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her
aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).
31. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği
tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu yönüyle başvuru yollarının
tüketilmesi ile başvuru süresine ilişkin koşullar arasında yakın bir bağlantı
bulunmaktadır. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları
ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekir. Olağan başvuru yollarının tamamının
tüketilmesi ibaresinin katı bir şekilde yorumlanması, birtakım başvurular
açısından bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmayan neticelere yol
açabilecektir. Bu nedenle olayın özel şartları içinde etkisiz ve yetersiz olan
bir kanun yolunun tüketilmesi şartı aranmaksızın her bir başvuru yolunun somut
başvurular açısından etkili olup olmadığının ayrı ayrı denetlenmesi gerekmektedir
(Taner Kurban, § 20).
32. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmeyen durumlarda,
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmekle
birlikte başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi noktasında
başvurucunun ihlal oluşturan işlem, eylem veya kararla ilgili yeterince bilgi
sahibi olması şartı aranacaktır. Bu kapsamda, ilgili nihai kararın tebliğinin
öngörüldüğü hâllerde tebliğ tarihinin, tebliğ öngörülmeyen hâllerde ise
başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması
gerekir (Taner Kurban, § 21).
33. Somut olayda başvurucu, 5/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine
sunduğu başvuru formunda; askerlik hizmeti sırasında ranzadan düşme sonucunda
uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açtığı davanın reddine
karar verildiğini, bu karara yaptığı karar düzeltme talebinin AYİM İkinci
Dairesinin 6/11/2013 tarihli kararıyla reddedildiğini ve kararın 29/11/2013
tarihinde kendisine tebliğ edildiğini belirtmiş ve tazminat davasının reddedilmesi
nedeniyle Anayasa"nın 2. ve 10. maddelerinde düzenlenen sosyal hukuk devleti ve
eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Başvurucu, daha sonra 6/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine
sunduğu dilekçesinde, AYİM kararında hüküm altına alınan ve davalı idareye
ödenmesine karar verilen 16.890 TL avukatlık ücreti nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir.
35. Görüldüğü üzere aleyhine hükmedilen avukatlık ücreti nedeniyle
başvurucu tarafından mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik
şikâyet, AYİM İkinci Dairesinin nihai kararının tebliğ tarihi olan 29/11/2013
tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılmamıştır. Diğer yandan 5/12/2013
tarihli başvuru formunda da aleyhe hükmedilen avukatlık ücretinden şikâyet
edilmemiş, açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle sosyal hukuk
devleti ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği şikâyetinde bulunulmuştur.
36. Açıklanan nedenlerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkin olarak otuz gün içinde şikâyette bulunulmadığından başvurunun
bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurunun,
1.
Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması,
2.
Mahkemeye erişim hakkının ihlali iddiasının süre
aşımı
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
15/10/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.