
Esas No: 2015/12306
Karar No: 2015/12306
Karar Tarihi: 28/11/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÇAĞDAŞ PETROL ÜRÜNLERİ PAZARLAMA OTOMOTİV
TİC. VE TUR. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/12306) |
|
Karar Tarihi: 28/11/2018 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Eşref Uğur
ŞENOL |
Başvurucu |
: |
Çağdaş
Petrol Ürünleri Pazarlama Otomotiv Tic. ve |
|
|
Tur. Ltd.
Şti. |
Vekili |
: |
Av. Nejat
ADAY |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işyeri açma ve çalışma ruhsatının iptal edilmesi ve
bu ruhsatın talep edilmesine rağmen yeniden düzenlenmemesi nedenleriyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Başvuru Konusu Uyuşmazlığın Arka Planı
6. İstanbul ili Bağcılar ilçesi Kirazlı mahallesi Mahmutbey
caddesi 3236 ada 1 parsel (eski 926 ada 1645 parsel) sayılı taşınmaz üzerinde
akaryakıt istasyonu yapımı için S.K., E.Y, ve E.Y.
isimli kişiler tarafından 21/2/1995 tarihinde Bağcılar Belediye Başkanlığı
(Belediye) İmar Planlama Müdürlüğünden plan tadilatı talebinde bulunulmuştur.
Bu talebe istinaden aynı şahıslar 22/2/1995 tarihli dilekçeyle birtakım
taşınmazlarını bedelsiz olarak Belediyeye devredeceklerini taahhüt etmişlerdir.
Verilen taahhüt gereğince taşınmazlar 15/6/1995 tarihinde bedelsiz olarak
Belediyeye devredilmiştir.
7. Belediye Meclisinin 19/7/1995 tarihli ve İstanbul Büyükşehir
Belediye (Büyükşehir Belediyesi) Meclisinin 16/2/1996 tarihli kararları
sonucunda plan değişikliği yapılarak söz konusu taşınmaz akaryakıt alanına
alınmıştır.
8. Büyükşehir Belediyesi Gayrı Sıhhi Müesseseler İnceleme
Kurulunun (Kurul) 9/2/1999 tarihli kararıyla başvurucu şirkete akaryakıt satış
ve servis tesisi izni verilmiştir. Belediye tarafından 9/11/2004 tarihinde
düzenlenen imar durum belgesinde de taşınmazın niteliği akaryakıt istasyonu
alanı olarak gösterilmiştir. Başvurucu şirket 10/12/2004 tarihinde ikinci ve
üçüncü sınıf gayrisıhhi işyerlerine ait tesis iznini almıştır. 15/12/2004
tarihinde de başvurucu şirkete Belediye tarafından akaryakıt+sıvılaştırılmış
petrol gazları (LPG) otogaz tesisi olmak kaydıyla yer
seçim ve tesis izni verilmiştir. Belediye İmar Müdürlüğünce 29/12/2004
tarihinde proje onaylanmıştır. 17/6/2004 tarihli ve 25495 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği"nin
(Yönetmelik) 45. maddesinde şehir içi yollarda iki akaryakıt ve/veya LPG
istasyonu arasındaki mesafenin bir kilometreden az olamayacağı yönünde
düzenleme yapılmıştır. 14/1/2005 tarihinde de inşaat ruhsatı verilmiştir.
9. Kurulun 22/9/2005 tarihli kararıyla tesisin akaryakıt kısmına
üç ay süreyle deneme izni verilmiştir. Aynı kararda 12/2/2002 tarihli LPG Otogaz Yönetmeliği"nin 17. maddesine istinaden şirketin LPG
(otogaz) kısmının faaliyetten men edilmesi uygun
görülmüştür.
10. Başvurucu şirket 16/1/2006 tarihinde tesise akaryakıt+LPG (otogaz) ruhsatı
verilmesi için yeniden Kurula başvurmuştur. Kurulun 24/2/2006 tarihli kararıyla
inşaat ruhsatının 1/1/2005 tarihinden sonra alındığı ve bir kilometre yakında
ruhsatlı akaryakıt istasyonu bulunduğu gerekçesiyle talebin reddine karar
verilmiştir. Ret işlemine karşı açılan davada İstanbul 1. İdare Mahkemesi
26/5/2006 tarihli kararıyla Kurul işleminin yürütmesinin durdurulmasına karar
verilmiştir. Yürütmenin durdurulması kararında, taşınmazın imar planında
akaryakıt istasyonu olarak ayrıldığı, başvurucunun 1/1/2005 tarihinden önce
ruhsat müracaatında bulunduğu ve bu tarihten önce inşaat projesinin
onaylandığı, gerekli harçların yatırılmaması ve bürokratik işlemler nedeniyle
ruhsatın 14/1/2005 tarihinde verildiği bu bağlamda istemin reddedilmesinde
hukuka uyarlık bulunmadığı vurgulanmıştır.
11. Yürütmenin durdurulması kararına istinaden Kurul tarafından 4/7/2006
tarihinde başvurucu şirkete akaryakıt+LPG (otogaz) ruhsatı verilmesi uygun görülmüş ve aynı tarihte
başvurucu şirket adına ikinci sınıf gayrisıhhi müessese çalışma ruhsatı
düzenlenmiştir.
12. Kurul 3/5/2007 tarihli kararıyla İçişleri Bakanlığının
3/4/2006 tarihli görüşü gereğince 1/1/2005 tarihinden önce -15/12/2004
tarihinde- tesis izni alan başvurucu şirketin mesafe kuralından muaf tutulması
gerekirken anılan nedenle başvurusunun reddedildiğini vurgulamıştır. Diğer
taraftan Kurul kararında imar planının iptalinden önce inşaat ruhsatı ve yapı
kullanma izin belgesi alan başvurucu şirketin kazanılmış hakkının korunması
gerektiği belirtilerek çalışma ruhsatının devamı yönünde karar verilmiştir.
13. İstanbul 1. İdare Mahkemesinde görülen davaya, bağlantı
nedeniyle İstanbul 5. İdare Mahkemesinde devam edilmiştir. Mahkeme, bir kilometre mesafeden yakın akaryakıt istasyonu
bulunmaması şartının Yönetmelik"ten önce 4/12/2003 tarihli ve 5015
sayılı Petrol Piyasası Kanunu"nda düzenlendiğini, olayda bu şartın mevcut
olmadığını vurgulamıştır. Kararda, söz konusu yerin akaryakıt istasyonu olarak
ayrılmasına ilişkin 1/1000 ve 1/5000"lik imar planlarına karşı açılan bir
davanın bulunduğu, bu davada İstanbul 4. İdare Mahkemesince 18/4/2006 tarihinde
yürütmenin durdurulmasına karar verildiği ifade edilmiştir. Belirtilen
gerekçelerle 27/2/2007 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir.
14. Yukarıda bahsedilen imar planlarının iptali istemiyle açılan
davada İstanbul 4. İdare Mahkemesince (Mahkeme) 28/9/2006 tarihinde imar
planlarının ilgili kısımlarının iptaline karar verilmiştir.
15. İmar planının iptali üzerine Büyükşehir Belediye Meclisince
kabul edilen 18/4/2008 tarihli 1/5000 ölçekli Bağcılar Revizyon İmar Planı"nda
taşınmazın imar durumu tali iş merkezi
olarak değiştirilmiştir. Başvurucu şirket bu işlemin iptali istemiyle dava
açmıştır. Yargılama sonucunda 23/2/2011 tarihinde revizyon nazım imar planının
şehircilik ilkeleri ve planlama teknikleri ile kamu yararına uygun olduğu
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
16. 26/5/2006 tarihli yürütmenin durdurulması kararı üzerine (§
10), başvurucu şirketin ticari rakip olarak ifade ettiği O.U. ve H.P. Ltd. Şti.
tarafından başvurucu şirketin çalışma izninin ve yapılan işlemlerin geri
alınması talebiyle Büyükşehir Belediyesine başvurulmuştur. Talebin reddi
üzerine anılan kişi ve şirket tarafından ret işleminin iptali istemiyle dava
açılmıştır. Bu davada 31/7/2008 tarihinde, yürütmenin durdurulması kararı
üzerine verilen ruhsatın, yargılamanın sonucunda verilen davanın reddi kararı
üzerine iptal edilmesi gerekirken ruhsatın devamına karar verilmesinin hukuka
aykırı olduğu belirtilerek dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Bu
karar üzerine Kurul tarafından, başvurucu şirkete verilen 4/7/2006 tarihli
ruhsat 6/11/2008 tarihinde iptal edilmiştir. 24/8/2009 tarihinde de akaryakıt
tesisi mühürlenmiştir.
17. Başvurucu şirket 25/3/2009 tarihinde yeniden ruhsat
verilmesi talebinde bulunmuştur. Talebin reddi üzerine ret işleminin iptali
istemiyle açılan davada İstanbul 1. İdare Mahkemesi 30/11/2010 tarihinde, meri
imar planında akaryakıt alanında olmayan, ayrıca geçerli yapı kullanma izni
bulunmayan ve geçerli mesafe şartını taşımadığı açık olan akaryakıt istasyonuna
ilişkin olarak yapılan işyeri açma ve çalışma ruhsatı talebinin reddedilmesinin
hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
B. Ruhsatın İptali ve
Yeniden Ruhsat Verilmesi Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Açılan Tam Yargı
Davası
18. Başvurucu şirket, faaliyetteki akaryakıt istasyonunun
ruhsatının iptal edilmiş olması ve yeniden ruhsat verilmesi talebinin reddi
nedeniyle uğramış olduğu maddi ve manevi zararların tazmini amacıyla tam yargı
davası açmıştır.
19. İstanbul 4. İdare Mahkemesi 9/7/2014 tarihinde, başvurucu
şirketin yeniden ruhsat verilmesi yönündeki talebinin reddi işlemine karşı
açmış olduğu davanın aleyhine sonuçlanarak kesinleştiği, ruhsat için gerekli
şartları taşımadığı açık olan tesise yeniden ruhsat verilmemesinin hukuka
aykırı olmadığı, idarelere atfedilebilecek kusur bulunmadığı, dolayısıyla
tazminata ilişkin şartların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar
vermiştir.
20.İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulu 16/1/2015
tarihinde kararın onanmasına hükmetmiştir. İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin
21/5/2015 tarihli kararıyla karar düzeltme isteminin reddi üzerine hüküm
kesinleşmiştir.
21. Nihai karar başvurucu şirket vekiline 19/6/2015 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
22. Başvurucu şirket 20/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23.6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun "İptal ve tam yargı
davaları" kenar başlıklı 12. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“İlgililer
haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya
ve idare ve vergi mahkemele-rine doğrudan doğruya tam
yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi
ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki
kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği
veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden
itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de
ilgililerin 11 nci madde
uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.”
24. 13/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun "Tanımlar" kenar başlıklı 5.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Nazım
İmar Planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır
haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu
işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini,
başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını,
gerektiğinde yapı yoğunluğu-nu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri
ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları
göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere
düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan
plandır.
Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır
haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş
olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı
adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar
uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri
ayrıntıları ile gösteren plandır.”
25. 3194 sayılı Kanun’un "Planların
hazırlanması ve yürürlüğe konulması" kenar başlıklı 8.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“İmar
Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise
bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye
sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili
belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Beledi-ye meclisince onaylanarak
yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013-6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye
başkanlığınca tespit edilen ilan yerle-rinde ve ilgili idarelerin internet
sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir.Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz
edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve
planları belediye meclisi onbeş gün içinde
inceleyerek kesin karara bağlar.
Belediye ve mücavir alan dışında kalan
yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır.
Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden
düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013-6495/73 md.) Onay
tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin
internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık
ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır,
valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde
inceleyerek kesin karara bağlar.
Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler
de yukarıdaki usullere tabidir.”
26. 5015 sayılı Kanun"un "Bayiler"
kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Akaryakıt ve LPG istasyonları
arasındaki mesafeler, aynı yönde olmak üzere, şehirler arası yollarda on
kilometreden, şehir içi yollarda bir kilometreden az olmamak üzere Kurul
tarafından çıkarılacak ve 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe girecek yönetmelikle
düzenlenir."
27. Yönetmelik"in 45. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İki akaryakıt ve/veya LPG istasyonu
arasındaki mesafe, aynı yönde olmak üzere;
a) Şehirlerarası yollarda on,
b) Şehir içi yollarda bir,
kilometreden az olamaz."
B. Uluslararası Hukuk
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol"ün "Mülkiyetin korunması" kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında,
mülkiyet hakkının kapsamı konusunda mevzuat hükümlerinden ve derece
mahkemelerinin bunlara ilişkin yorumundan bağımsız olarak özerk bir yorum esas alınmaktadır (Depalle/Fransa [BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010,
§ 62; Anheuser-Busch Inc./Portekiz [BD], B. No: 73049/01, 11/1/2007, §
63; Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99,
30/11/2004, § 124; Broniowski/Polonya [BD], B. No: 31443/96, 22/6/2004,
§ 129).
30. Bir işin yürütülmesi için verilen çalışma ruhsatları, Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma
alanında yer alan mülkiyet hakkının konusunu oluşturur. AİHM"e
göre, verilen ruhsat ve izinlerin sona erdirilmesi, ilgili şirketin veya
işyerlerinin ticari itibarına ve değerine olumsuz etkide bulunduğundan olup
mülkiyet hakkına müdahale niteliğindedir. Bununla birlikte AİHM; ruhsat veya
izinlerin sona erdirilmesini, Sözleşme"ye ek 1 No.lu
Protokol"ün 1. maddesinin birinci paragrafının ikinci cümlesi anlamında mülkiyetten yoksun bırakma kapsamında
değil anılan maddenin ikinci paragrafı anlamında mülkiyetin kontrolü kapsamında bir müdahale olarak
incelemektedir (Tre Traktörer
Aktiebolag/İsveç, B. No: 10873/84,
7/7/1989, §§ 53, 55; Rosenzweig
And Bonded Warehouses Ltd./Polonya, B. No: 51728/99,
28/7/2005, § 49; Capital Bank AD/Bulgaristan, B. No: 49429/99,
24/11/2005, §§ 130, 131; Bimer S.A./Moldova, B. No: 15084/03, 10/7/2007,
§§ 49-51; Megadat.com SRL/Moldova,
B. No: 21151/04, 8/4/2008, §§ 62, 63, 65).
31. Sud Fondi SRL ve
diğerleri/İtalya (B. No: 75909/01, 20/1/2009) kararına konu olayda
başvurucular, bir ormanın yakınında binalar inşa ettirmek üzere belediyeye
başvurmuşlardır. Belediye bu imar ıslah planını onaylamış ve binaların
yapılması için gerekli izinleri vermiştir. Ancak bakanlık kararıyla bu orman
sonradan koruma altına alınmış ve bu bölgede yapılaşma bakanlık iznine
bağlanmıştır. Bunun üzerine başvurucu tarafından yaptırılan yapıların izinsiz
olduğu gerekçesiyle açılan ceza davasında derece mahkemeleri, kanuna aykırı
oldukları gerekçesiyle bu alanda yapılan binaların belediye yararına müsadere
edilmesine karar vermiştir. AİHM mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin hukuka
dayalı olmadığını ve keyfî olduğunu kabul etmiştir. Ancak şikâyet edilen
müdahalenin ağırlığını dikkate alan AİHM, ölçülülük yönünden de değerlendirme
yaparak mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Sud
Fondi SRL ve diğerleri/İtalya, §§
130-142). Daha sonraki bir tarihte verilen Varvara/İtalya kararında da aynı sonuca varılmış
ancak kararda ayrıca bir ölçülülük incelemesi yapılmayacağı belirtilmiştir (Varvara/İtalya, B. No: 17475/09, 29/10/2013, §§
83-85).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu şirket, meri imar planlarına göre idare tarafından
taşınmazın akaryakıt satış ve servis
istasyonu olarak ayrılmasının ve çalışma ruhsatı verilip dört yıl
faaliyet gösterilmesinin ardından yapılan plan değişikliğiyle taşınmazın imar
durumunun tali iş merkezi olarak
değiştirilmesinden ve buna bağlı olarak çalışma ruhsatının iptal edilmesinden
yakınmıştır. Başvurucu şirkete göre idare, mahkeme kararlarını uygulamak adına
anılan işlemleri tesis etmiş olsa bile hukuki veya fiilî duruma göre tesis
etmiş olduğu idari işlemler sebebiyle oluşan zararı karşılamak durumundadır.
Başvurucu şirket sonuç olarak bu gerekçelerle mülkiyet ve adil yargılanma
hakları ile hukuki belirlilik ve kazanılmış haklara saygı ilkelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
34. Anayasa’nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu şirket mülkiyet hakkı dışında adil
yargılanma hakkı, hukuki belirlilik ve kazanılmış haklara saygı ilkelerinin
ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak somut olayda başvurucu şirketin asıl
şikâyetinin ruhsat iptali nedeniyle oluşan zararın tazminine yönelik olduğu
anlaşıldığından, başvurucu şirketin bütün şikâyetleri mülkiyet hakkının ihlali
iddiası kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
i. Genel İlkeler
37. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No:
2013/1178, 5/11/2015, §§ 49-54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa"nın
35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaatinin
olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, §
26; İhsan Vurucuoğlu,
B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).
38. Anayasa"nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet
hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal
varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu
bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve
gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve
fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet
hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve
diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
39. Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen
mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu
alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı
içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge,
B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31; Mustafa
Ateşoğlu ve diğerleri, § 51).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
40. Somut olayda başvurucu şirkete akaryakıt satış ve servis
tesisi izni, akabinde proje onaylanarak inşaat ruhsatı verilmiştir.
Başvurucunun akaryakıt ve otogaz ruhsatı verilmesi
için yaptığı başvurunun idarece reddedilmesi sebebiyle açtığı davada alınan
yürütmenin durdurulması kararı üzerine verilen ruhsatın, yargılamanın sonucunda
verilen davanın reddi kararı üzerine iptal edilmesi gerekirken ruhsatın
devamına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin 31/7/2008 tarihli
mahkeme kararı üzerine Büyükşehir Belediyesince 6/11/2008 tarihinde ruhsat
iptal edilmiştir.
41. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, işyeri açma ve
çalışma ruhsatının düzenlenmesi için gerekli hukuki prosedürlerin yerine
getirilmesi neticesinde başvurucu şirket adına ruhsat düzenlenmiştir. Başvurucu
şirket kendisine verilen ruhsat kapsamında belirtilen tarihler arasında iki
yıldan fazla bir süre ticari faaliyette bulunmuştur. Bu durumda müşteri çevresi
ve ticari itibar sağladığı açık olan işyeri açma ve çalışma ruhsatının,
başvurucu şirket yönünden ekonomik bir değerinin olduğu ve bu ekonomik değerin
mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususunda tereddüt
bulunmamaktadır.
b. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
42. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence
altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve
kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği
gibi kullanma ve üzerinde tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma imkânı
verir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B.
No: 2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, mülkün
semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden
herhangi birinin sınırlanması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No:
2014/1546, 2/2/2017, § 53).
43. Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden
diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa"nın mülkiyet hakkına
müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa"nın
35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu
belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl
yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten
barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin
ikinci fıkrasında, genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda
sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten
yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir.
Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına
aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını
kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa"nın diğer bazı
maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel
hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma
ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, §§ 55-58).
44. Başvurucu şirketin mülkiyetinde bulunan işyeri açma ve
çalışma ruhsatının iptal edilmesinin Anayasa’nın 35. maddesi anlamında mülkiyet
hakkına müdahale oluşturduğunu belirtmek gerekir. Somut olayda olduğu gibi
akaryakıt ve otogaz sektörünün düzenlenmesi
kapsamında ruhsat verilmesi veya iptalinin kamu makamlarının kontrol ve
düzenleme yetkisi kapsamında olduğu açıktır. Bu sebeple başvurunun mülkiyetin
kullanımını düzenleme ve kontrole ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi
gerekir.
c. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
45. Anayasa"nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
46. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa"nın 13. maddesinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa"ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep
Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).
i. Kanunilik
47. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit
edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç
hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir
kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye
İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company,
B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye
Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55).
48. Somut olayda kamu makamlarınca mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin 5015 sayılı Kanun"un 8. maddesi ve 3194 sayılı Kanun’un ilgili
hükümlerine dayandırıldığı görülmektedir. Bu bağlamda müdahalenin kanuni dayanağının
mevcut olduğu değerlendirilmiştir.
ii. Meşru Amaç
49. Anayasa"nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı
ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı,
mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılmasına
imkân vermekte ve bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının
kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir
sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır. Kamu
yararı kavramı, devlet organlarının takdir yetkisini de beraberinde getiren bir
kavram olup objektif bir tanıma elverişli olmayan bu ölçütün her somut olay
temelinde ayrıca değerlendirilmesi gerekir (benzer yöndeki karar için bkz. Nusrat Külah,B.
No: 2013/6151, 21/4/2016, §§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No: 2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29).
50. Başvuru konusu olayda taşınmazın imar planındaki akaryakıt
servis ve satış istasyonu fonksiyonunun iptali üzerine başvurucu şirketin
işyeri açma ve çalışma ruhsatının iptal edildiği görülmektedir. İmar
planlarının amacının, yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına
uygun olarak teşekkülünü sağlamak amacı taşıdığını belirtmek gerekir. Bu
bağlamda imar planlarında yapılan değişiklik nedeniyle gerçekleşen müdahalede
kamu yararının bulunduğu kabul edilmiştir.
iii. Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
51. Son olarak kamu makamlarınca başvurucu şirketin mülkiyet
hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı
gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük
ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
52. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin
ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç
bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale
ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul
bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111,
K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127,
22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri,
§ 38).
53. Ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Anayasa Mahkemesi; müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirkenbir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini ve diğer taraftan müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını da gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate
alacaktır (Arif Güven, B. No:
2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).
54. Anayasa"nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden söz
etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi
bakımından bu madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade
edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul
olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar
önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini
kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak
yapılmalıdır (Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, §
36; Bekir Yazıcı [GK], B. No:
2013/3044, 17/12/2015, § 71).
55. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler
arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü
olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz
konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine
getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu
ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu
zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle
birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin
temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde
değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı
Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No:
2015/12563, 24/5/2018, § 53).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
56. Somut olayda başvurucu şirket tarafından imar planı
değişikliğiyle akaryakıt alanına alınan taşınmaz üzerinde işyeri açma ve
çalışma ruhsatı başvurusunda bulunulmuştur. Bu talebin reddi üzerine açılan
davada verilen yürütmenin durdurulması kararı üzerine başvurucu şirkete işyeri
açma ve çalışma ruhsatı verilmiştir. Akabinde imar planı değişikliğinin iptali
için açılan dava sonucunda plan tadilatının iptaline karar verilmiştir. İptal
kararı sonrasında taşınmazın imar durumu tali
iş merkezi olarak değiştirilmiştir. Bu karar üzerine başvurucu
şirkete verilen ruhsat iptal edilmiş ve şirketin faaliyetine son verilmiştir.
Başvurucu şirket, yeniden ruhsat verilmesi talebinde bulunmuş ise de bir sonuç
elde edememiştir. Başvurucu şirket bunun üzerine maddi ve manevi zararının
tazmini amacıyla tam yargı davası açmıştır. Mahkemenin 9/7/2014 tarihli
kararıyla davanın reddine hükmedilmiştir. Kararda, ruhsat için gerekli şartları
taşımadığı açık olan tesise yeniden ruhsat verilmemesinin hukuka aykırı olmadığı,
bu bağlamda tazminata ilişkin şartların mevcut olmadığı vurgulanmıştır.
57.Bununla birlikte olayda başvurucu şirketin mülkiyet hakkının
ihlaline ilişkin olarak yargılama makamları önünde dile getirdikleri
şikâyetleri tek başına yeniden ruhsat verilmesi talebinin reddedilmesine
ilişkin değildir. Hâlbuki aynı yargılama sırasında başvurucu şirket, daha önce
kendisine verilen ruhsatın iptal edilmesine rağmen idarenin işlemleri nedeniyle
oluşan zararının karşılanmamasından yakınmıştır. Başvurucu şirketin ruhsat
verilmesi istemi idare tarafından reddedilmiş ise de mahkemenin yürütmenin
durdurulması kararına istinaden başvurucu şirkete ruhsat verilmiş, sonrasında
da ruhsat verilmemesi yönündeki idari işlemin İçişleri Bakanlığı görüşüne
aykırı olduğu gerekçesiyle ruhsatın devamına karar verilmiştir.
58. Buna göre idare tarafından ruhsatın iptal edilmesine rağmen
başvurucunun muhtemel zararlarının karşılanıp karşılanmadığına yönelik olarak
bir değerlendirme yapılmaması, başvurucunun mülkiyet hakkının korunmasının
gerekliliklerine uygun düşmez. Dolayısıyla olayda başvurucu şirket tarafından
Belediye aleyhine açılan tazminat davasında derece mahkemelerince bu iddiaların
açıklığa kavuşturulması mülkiyet hakkının korunması bakımından önem
taşımaktadır.
59. Başvurucu şirket somut olayda, idare tarafından taşınmazın
meri imar planlarına göre akaryakıt alanı olarak ayrılması üzerine kendisine
işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilip belirli bir süre çalışmasına müsade edilmesine rağmen sonradan yapılan plan
değişikliğiyle parselin imar durumunun değiştirilmesi ve buna bağlı olarak
çalışma ruhsatının iptal edilmesinden yakınmaktadır. Derece mahkemesinin karar
gerekçesine bakıldığında yeniden ruhsat verilmesi talebinin reddedilmesinin
hukuka aykırı olmaması nedeniyle tazminat hakkı doğmadığına yönelik olduğu
görülmektedir. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulunun kararın
onanmasına ve karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararlarında da derece
mahkemesinin karar gerekçesine atıf yapılmakla yetinilmiştir. Netice olarak
başvurucu şirketin mülkiyet hakkının ihlaline yönelik şikâyetinin özünü teşkil
eden plan iptali sebebiyle oluşan zararlarının tazminine dair bir değerlendirme
yapılmadığı anlaşılmaktadır.
60. Halbuki somut olayda mahkemece verilen yürütmenin durdurulması
kararı üzerine başvurucu şirkete 4/7/2006 tarihinde idare tarafından ruhsat
verilmiştir. Aynı zamanda idare, başvurucu şirketin ruhsat talebinin
reddedilmesine yönelik kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek 3/5/2007
tarihinde de ruhsatın devamı yönünde karar vermiştir. Başvurucu şirket,
kendisine verilen ruhsat üzerine birtakım yatırımlar yaparak dört yıllık süre
zarfında faaliyetine devam ettiğini öne sürmektedir. Ne var ki yapılan
yargılama neticesinde bu hususlar açıklığa kavuşturulamamıştır. Dolayısıyla
mülkiyet hakkına ilişkin yargılamanın sonucu bakımından bu kadar önemli bir
iddia yönünden derece mahkemelerince yapılan değerlendirmenin yeterli olmadığı
anlaşılmaktadır.
61. Sonuç olarak derece mahkemelerinin kararlarının başvurucu
şirketin mülkiyet hakkına ilişkin davanın sonucuna etkili olabilecek
mahiyetteki iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe
içermediği tespit edilmiştir. Bu sebeple mülkiyet hakkının korunmasında usule
ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla müdahalenin taşıdığı meşru amacın dayandığı kamu yararı ile
başvurucu şirketin mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil
denge başvurucu şirket aleyhine bozulmuş olup müdahale ölçülü değildir.
62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
63. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesi"nin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
64. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
65. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
66. Mehmet Doğan
kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece
mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece
mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna
göre Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden
yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi
sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece
mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı
verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir,
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan,
§ 59).
67. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır.
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir
işlemden veya yerine getirilmeyen usule ilişkin bir eksiklikten kaynaklanıyorsa
söz konusu usul işleminin hak ihlalini giderecek şekilde yeniden -veya daha
önce hiç yapılmamışsa ilk defa- yapılması icap etmektedir. Buna karşılık
ihlalin idari işlem veya eylemin kendisinden ya da -derece mahkemesince yapılan
veya yapılmayan usul işlemlerinden değil de- derece mahkemesi kararının
sonucundan kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği
hâllerde derece mahkemesinin usule dair herhangi bir işlem yapmadan, doğrudan,
mümkün olduğunca dosya üzerinden, önceki kararının aksi yönünde karar vererek
ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir (Mehmet Doğan, § 60).
68. Başvurucu şirket yeniden yargılama yapılması talebinde
bulunmuştur.
69. Somut olayda başvurucu şirketin ruhsatının iptal edilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetine yönelik olarak derece
mahkemelerince verilen kararların başvurucunun davanın sonucuna etkili
olabilecek mahiyetteki iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli
bir gerekçe içermediği tespit edilmiştir.
70. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Dolayısıyla kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
İstanbul 4. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Buna göre
ihlalin sonuçlarının giderilmesi için yeniden yapılacak yargılamada mülkiyet
hakkının ihlaline yol açan uyuşmazlığın çözümüne etkili, ayrı ve açık yanıt
gerektiren başvurucunun iddialarının derece mahkemelerince yeterli ve makul bir
gerekçe ile karşılanması gerekmektedir.
71. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul
4. İdare Mahkemesine (E.2013/2070, K.2014/1381) GÖNDERİLMESİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.