8. Hukuk Dairesi 2011/4252 E. , 2012/429 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
Abdülhamit Baykara ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Eruh Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.03.2011 gün ve 9/134 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazandırıcı zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak dava konusu 198 ada 32 parselin tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine teknik bilirkişinin 10.03.2011 tarihli krokisinde B harfi ile gösterilen 24.505,72 m2 yerin tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, krokide C harfi ile gösterilen 10.946,70 m2 yer bakımından ise husumet yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Taşınmazın niteliği konusunda duraksama söz konusudur. Bu nedenle, bir arazinin kullanım süresi, niteliği ve zilyetlik süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının dava konusu taşınmazın tespit gördüğü 2009 tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için 2009 olan tespit tarihine göre, 20-30 yıl öncesine ait ( 1979-1989) stereoskopik hava fotoğraflarının istenilmesi ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülebilmesi, taşınmazın sınırlarının açıkça belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece, uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli olan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır. Dava konusu 198 ada 32 sayılı parsel "hali arazi" niteliğiyle Hazine adına belgesizden tespit ve tescil edilmiş olup, 485.466,60 m2 yüzölçümlü büyük bir yerdir. Taşınmazın saptanan bu niteliği karşısında hava fotoğraflarının uzman bilirkişice uygulanması ve gerçek niteliğinin saptanması zorunludur. Bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilebilmesi için, nitelik itibariyle özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olması gerekir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, taşınmaz muristen kalmakla birlikte dava dışı mirasçıların miras paylarını davacıya devrettikleri ve taşınmazın bu yolla davacıya geçtiği anlaşılmış olup dava koşulu bakımından bir eksiklik bulunmamaktadır.
Mahkemece, nizalı taşınmazın tespit tarihine göre 20-30 yıl öncesine ait iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının bulunup bulunmadığının usulüne uygun ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Komutanlığından sorularak getirtilmesi, yapılacak keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen bilirkişisi, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Bundan ayrı, mahkeme, davada tanık dinlemeksizin keşifte mahalli bilirkişilerin zilyetlik konusunda verdiği bilgi ile yetinerek hüküm kurulmuştur. Bu tür davalarda iktisabı sağlayan zilyetliğin ispatı gerekir. Zilyetlik maddi olaylardandır. Maddi olaylar, ancak tanık ile ispat edilebilir. Mahkeme zilyetlik araştırmasında mahalli bilirkişilerin verdiği bilgi ile yetinerek hüküm vermiştir. Usul Kanununda hangi amaçla bilirkişilerin bilgisine başvurulacağı açıklanmıştır. Bundan ayrı, mahkemece, davada tanık dinlemeksizin, keşifte mahalli bilirkişilerin zilyetlik konusunda verdiği bilgi ile yetinilerek hüküm kurulmuştur. Bu tür davalarda iktisabı sağlayan zilyetliğin ispatı gerekir. Zilyetlik maddi olaylardandır. Maddi olaylar, tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. (3402 s.KK.m.14/1) Mahkeme, zilyetlik araştırmasında mahalli bilirkişilerin verdiği bilgi ile yetinerek hüküm vermiştir. 6100 sayılı HMK.nun 266. (HUMK.nun 275) maddesinde hangi amaçla bilirkişilerin bilgisine başvurulacağı açıklanmıştır. Bunun dışında, tanık sözleri ile tespiti gereken bir yön için tanık dinlenmeden bilirkişinin bilgisi ile yetinilemez. Zilyetliğin ilk önce tanık sözleri ile tespiti şarttır. Bu yapılmadıkça mahalli bilirkişi sözleri yalnız başına bir delil olamaz. Mahalli bilirkişinin zilyetlik konusundaki sözleri; ancak, zilyetliğin tespiti maksadı ile dinlenilen tanıkların sözlerinin doğruluğunu gösteren bir bilgi olarak gözönünde tutulabilir. Bu itibarla zilyetlik olaylarının açıklandığı gibi tanık sözleri ile ispat edilebileceğinin gözönünde tutulması, davacı, dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayandığına göre, her ne kadar 25.02.2011 tarihli yargılama oturumunda verilen 3 nolu ara kararı ile "tarafların keşif günü tanık dinletmek istemeleri halinde tanık listesini önceden mahkememize ibraz etmeleri gerektiğinin ihtarı ile dinletmek istedikleri tanıklar için tebligat gideri ve tanık ücretini yatırmalarının ihtaratına ( ihtarat yapıldı)" şeklinde davacı yana tanıklarını liste halinde vermesi için süre verilmiş ise de; bu sürenin kesin süre mahiyetini taşımaması ve davacının açıkça tanık delilinden vazgeçmediği gözetilerek; öncelikle, davacıya tanıklarını liste halinde vermesi için usule uygun kesin süre ve imkan verilmesi, belirlenen yerel bilirkişi listesinde yer alan kişiler ile taraf tanıklarının HMK.nun 240, 243 ve 259. maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılarak, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2. (HUMK 259) maddeleri hükümleri uyarınca ve mümkün olduğunca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilmeleri, beyanları arasında aykırılık çıktığı takdirde aynı Kanunun 261/1. (HUMK 265) maddesi hükmü gözönünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması, bundan ayrı 198 ada 32 parsele komşu 198 ada (101" de olabilir) 1, 3, 5, 6, 7, 9, 10, 15, 16, 26, 28, 29, 30 ve 31 sayılı parsellerin kadastro tutanak ve ekleri ile kadastro sırasında bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, yukarıda açıklandığı biçimde teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, komşu kayıt ve belgelerin dava konusu tescili istenen yer ile 198 ada 32 parsel yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekir. Mahkemece, sadece yerel bilirkişi sözleri ile yetinilip, uyuşmazlığın esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Öte yandan, kural olarak, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/1. maddesine göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisiyle ispatı yoluna gidilmemesi halinde aynı
çalışma alanında zilyetlikle kazanılabilecek miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir. Mahkemece, yapılan miktar araştırması yetersiz olup, muris ..."nın dava dışı diğer mirasçıları bakımından da 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince miktar araştırması yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, bu kimselerin belgesizden taşınmaz edinip edinmedikleri hususunun Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden, zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının ( ayrıca muris ... bakımından da) o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait tapu kayıtları ile kadastro tutanaklarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı olarak açılmış tescil davalarına ait dosyaların ise, bulundukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması gerekmektedir. Bu açıklamalar kapsamında değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.