Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2287
Karar No: 2012/543
Karar Tarihi: 06.02.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/2287 Esas 2012/543 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/2287 E.  ,  2012/543 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

    ... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.01.2011 gün ve 517/9 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar vekili, miras yoluyla intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak davalı Hazine üzerinde kayıtlı bulunan parsel numarası yazılı 10 parça taşınmazın tapu kaydının iptaliyle veraset belgesindeki payları oranında vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve zilyetlikle kazanılmasının mümkün bulunmadığını, bir kısım parsellerin hükmen Hazine adına tescil edilmesi nedeniyle kesin hüküm oluşturduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, dava konusu 10379 parsele ilişkin davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, 6617, 6816, 7573, 8370, 8453, 9988, 10923, 10928 ve 10929 parseller yönünden davacılar yararına kazanma koşulları oluştuğu anlaşıldığından bu parsellere ilişkin davanın kabulüne, tapu kayıtlarının iptaliyle veraset belgesindeki payları oranında davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hükmün, kabule ilişkin bölümü davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Tarla niteliğindeki dava konusu taşınmazlar, 31.07.1963 tarihli tapu kayıtlarına dayanılarak 1991, 1992 ve 1993 yıllarında Hazine adına tespit edilmiş, 7573, 10923, 10928 ve 10929 parsellere ait kadastro tutanaklarının 13.05.1996 tarihinde kesinleşmesi üzerine bu parsellere ilişkin tapu kayıtları oluşmuştur. Dava konusu taşınmazlardan 6617, 6816, 8370, 8453 ve 9988 parseller ise 25.11.1999 ve 22.07.1999 tarihlerinde Kadastro Mahkemesi kararıyla hükmen davalı Hazine adına tescil edilmiştir.
    Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu 6617, 6816, 8370, 8453 ve 9988 parsellerin 4753 sayılı Kanun uyarınca Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları sonucu oluşan 31.07.1963 tarihli tapu kayıtları kapsamında kaldığı açıklanarak Hazine adına tespit edilmiş, davacıların murisi Mahmut Çankaya tarafından 30-40 yılı aşkın zilyetliğe dayanılarak kadastro tespitine itiraz edilmiş, Kayseri Kadastro Mahkemesinin 06.10.1999 tarih 1996/508 Esas ve 1999/331 Karar sayılı ilamı ile davacının verilen kesin süreye rağmen 3402 sayılı Kanunun 36/1.maddesi uyarınca keşif giderlerini yatırmadığı ve kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, taşınmazın tespit gibi Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmediğinden 25.11.1999 tarihinde kesinleşmiştir.
    Davacıların murisi ..., Kadastro Mahkemesindeki tespite itiraz davasında aynı zamanda keşif deliline de dayanmıştır. Esasen, bu tür davalarda keşif yapılmadan ve keşfe dayalı deliller toplanmadan sonuca ulaşmak mümkün değildir. Kadastro Mahkemesince 3402 sayılı Kanunun 36.maddesi gereğince keşfin yapılması için davacı tarafa kesin süre verilmiş ancak kesin sürenin gereği yerine getirilmediği gözetilerek “kesin süreye uyulmadığı ve kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine “denilmek suretiyle davacı... tarafından Kadastro Mahkemesinde açılan davanın reddine karar verilmiştir. Eldeki dosyasının dava dilekçesinde davacılar vekili taşınmazların ortak muris ...ve ... ’dan kaldığını ileri sürerek istekte bulunmuş, taşınmaz başında yapılan 22.10.2010 ve 17.12.2010 tarihli keşifler sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar: taşınmazlardan 6617, 6816, 8453 ve 9988 parsellerin tarafların ortak murisi...’dan kaldığını, dava konusu 8370 parselin ise tarafların annesi ...’dan kaldığını bildirmişlerdir. Bu durum karşısında, Kadastro Mahkemesinin ret gerekçesi usule ilişkin olmayıp davacının iddiasını kanıtlayamamış bulunduğundan davanın esastan reddi niteliğindedir. Dosya arasında bulunan Kayseri Kadastro Mahkemesinin dosyasıyla eldeki dava dosyası birlikte incelendiğinde; her iki davanın tarafları, hukuki sebepleri ve konusu aynı olup 3402 sayılı Kanunun 34 ve HUMK.nun 237.maddesi anlamında (halefiyet kuralı da gözönünde tutulduğunda) taraflar arasında kesin hüküm teşkil ettiğinin kabulü gerekir. O halde 6617, 6816, 8453 ve 9988 parseller hakkındaki davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Ancak, 8370 parsel için kesin hüküm teşkil etmez ise de, tarafların lehine ve aleyhine güçlü delil oluşturacağı kuşkusuzdur.
    Öte yandan, davalı Hazine vekilinin 7573, 8370, 10923, 10928 ve 10929 parsellere yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece bu parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye ve yanlar arasındaki uyuşmazlığı çözümlemeye yeterli olmadığı gibi, 7573 ve 8370 parsellerin sınırındaki eylemli taşlık ve mera niteliğindeki taşınmazlar bulunmasına karşılık usulüne uygun olarak kadim ve tahsisli mera araştırması yapılmamış, mera norm kararı ve haritası getirtilerek taşınmaz başında uygulanmamış, niteliğinin belirlenmesi bakımından hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır. Temel uyuşmazlık; dava konusu taşınmazların niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerindeki zilyetliği en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespitine esas olan tapu kayıtlarının oluştuğu 1963 yılından geriye doğru 20-30 yıl öncesine ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dayanak tapu kayıtlarının oluştuğu 31.07.1963 tespit tarihine göre 20–30 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğraflarının getirtilmesi ve stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
    Diğer yönden; bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumları itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar; yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar; başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK.nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 03.05.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresi ve İl Tarım Müdürlüklerinden veya devredilmiş olması halinde ilgili Belediye Başkanlığı’ndan sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre; belediye sınırları dışında komşu köylerden, belde sınırı içinde ise aynı belde halkı arasından seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ile uzman bilirkişiler aracılığı ile tespiti, Toprak Tevzi Komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellerin tapu kayıtları, kadastro tutanakları, dava konusu 10923, 10928 ve 10929 parsellere komşu taşınmazların belirtmesine esas 1938 tarih 3180 ve 3364 sayılı vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilmesi, ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi veya fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tapu kaydının oluştuğu tarihe göre 20 – 30 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle taşınmaz başında uygulanması, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme ve araştırmalar yaptırılarak taşınmazların niteliği ve kullanım süresinin ne zaman başladığı, meradan elde edilen yerlerden olup olmadığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan uzman bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, taşınmazların tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihlerinin ayrı ayrı belirlenmesi, HUMK.nun 366.maddesi hükmü uyarınca tescil konusu taşınmazlar ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması gerekir.
    Bundan ayrı davacılar, eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak istekte bulunmuş olup miras bırakan ve diğer mirasçılar hakkında 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi uyarınca araştırma yapılmamıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra miras bırakanı ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda zilyetliğe dayalı olarak tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu hususlar araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmiş olması doğru görülmemiştir.
    Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi