8. Hukuk Dairesi 2011/5035 E. , 2012/1559 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin korunması
... ve müşterekleri ile ... aralarındaki zilyetliğin korunması davasının reddine Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.12.2010 gün ve 795/895 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ..., ..., ... ve ... vekili, dava konusu 3983 parselin içerisinde bulunan 500 m2"lik taşınmaz bölümünün zilyetliğinin 30-40 yıl evvel tarafların ortak miras bırakanları ... tarafından üçüncü şahıstan devralındığını, ölümü üzerine mirasçıları olan davacılar ve davalıya kaldığını, bir kısım davacıların ve davalının kendilerine düşen arsa payına gecekondu yapmak suretiyle kullandıklarını, ancak davalının tamamı üzerinde hak iddia etmek suretiyle davacıların zilyetliklerini engellediğini ileri sürerek zilyetliklerinin korunmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, taşınmazın öncesinin tarafların ortak miras bırakanları ... ile ilgisinin olmadığını, vekil edeni tarafından 22.02.1971 tarihli noter senediyle ... adındaki üçüncü kişiden satın alındığını, davacıların üstün haklarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın tarafların müşterek mülkiyetlerinde olduğu, ancak TMK.nun 974. maddesi hükümlerine göre, zilyetliklerinin niteliğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı ve iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 3983 parsel, tarla niteliğinde 49716 m2 yüzölçüme sahip olup, dava dışı ...ve arkadaşları adına paylı mülkiyet şeklinde tapu sicilinde kayıtlıdır. Taraflar ya da murisleri tapuda paydaş değildirler. İddia ve savunma kapsamına göre dava TMK.nun 974 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması niteliğindedir.
Mahkemenin, tarafların zilyetliklerinin niteliğinin resmi kayıtlar karşısında anlaşılmadığından davanın reddine ilişkin önceki hükmünün, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Dairece yapılan inceleme sonunda özetle, zilyetlik davalarında asıl amacın toplumda daha önce teessüs etmiş fiili durumun bozulmasını önlemek, bozulmuş ise, vakit geçirmeden eski hale iadesini sağlamak olduğu, zilyetliğin korunması davalarının kesin hüküm
sonuçlarını doğurmadığı, mahkemenin ret kararının doğru görülmediği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan delillerin tartışılıp değerlendirilerek üstün zilyetliği belirlemek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi, gerekçeleriyle bozulmuştur. Bozmaya uyulmakla yanları için lehte ve aleyhte usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
Somut olayda, mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra, yapılan yargılamalar sonunda yazılı şekilde ret kararı verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, dinlenen tanık beyanlarına göre, tapuda üçüncü kişiler adına kayıtlı olan 3983 parsel üzerindeki dava konusu taşınmaz bölümleri tarafların ortak miras bırakanları ... tarafından üçüncü kişiden satın alınmış, ölümünden sonra herbir mirasçıya düşen bölüm belirlenmiş, davalı ile davacılardan İlhan dışındaki mirasçılar kendilerine düşen arsa payına gecekondu yapmışlar, bir süre kendileri tarafından bizzat zilyet ve tasarruf edildikten sonra bir kısım davacılar tarafından üçüncü kişilere kiraya vermek suretiyle zilyetliklerini devam ettirmişlerdir. Diğer yandan, davalı ... tarafından gecekondu affından yararlanmak amacıyla 1983 yılında Küçükçekmece Belediye Başkanlığına yapılan tapu tahsisi başvuru formunda, kullanıcılar olarak kendisi ile birlikte davacıların tamamını göstermiştir. Her ne kadar, davalı savunmasında dava konusu taşınmaz bölümünü noter senediyle üçüncü kişiden satın aldığını bildirmiş ise de, dosya arasında bulunan söz konusu noter satış senedinin incelenmesinde iki odalı gecekondu enkazına ait olduğu, dava konusu taşınmazların tamamını kapsamadığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmaz bölümünün ve üzerindeki gecekonduların davacılar ve davalı tarafından herkesin kendine ait yeri tasarruf ettikleri mahkemenin de kabulündedir. Dava, zilyetliğin korunması niteliğinde olduğundan zilyetliğin niteliğinin belirlenememiş olması davanın reddine gerekçe olamaz. Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, dosyanın içeriğine, toplanan delillere, uygun düşmeyen gerekçelerle reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 08.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.