
Esas No: 2015/17204
Karar No: 2015/17204
Karar Tarihi: 28/11/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET ŞAPULU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/17204) |
|
Karar Tarihi: 28/11/2018 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Fatih ALKAN |
Başvurucu |
: |
Ahmet ŞAPULU |
Vekili |
: |
Av. Osman
YAR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetleri sosyal tesislerine girişin yasaklanması işlemi tesis edilmesi
nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının, aleyhe vekâlet ücretine ve karar
düzeltme para cezasına hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Hava Kuvvetleri Komutanlığı
emrinde muvazzaf astsubay statüsünde görev yapan başvurucu hakkında gönderilen
ihbar mahiyetindeki e-postada bulunan birtakım görüntü ve yazılara dayanılarak
idari tahkikat başlatılmıştır. Tahkikat kapsamında 8/11/2013 tarihinde
başvurucunun ifadesi alınmıştır.
9. Başvurucu 2014 yılının Şubat ayında
emekliye ayrılmıştır.
10. Tahkikat neticesinde Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde
oluşturulan Kurul tarafından 12/5/2014 tarihinden geçerli olmak üzere
başvurucunun TSK sosyal tesislerine girişinin süresiz yasaklanmasına karar
verilmiştir. Karara dayanak olarak başvurucunun askerlik haysiyet ve şerefine
dokunan fiilleri gerçekleştirmesi gösterilmiştir.
11. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinde (AYİM) 20/8/2014 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde
başvurucu, herhangi hukuki bir sebebe dayanılmadan genel geçer ifadelerle
sosyal tesislere girişinin süresiz şekilde yasaklandığını belirtmiştir.
Başvurucu, söz konusu Kurul kararının kendisine tebliğ edilmediğini ve savunma
hakkı tanınmadığını, evrensel hukuk ilkeleri dikkate alınmadan işlem tesis
edildiğini ifade etmiştir. Başarılı bir mesleki geçmişinin bulunduğunu dile
getiren başvurucu, hakkında herhangi bir mahkûmiyet kararı bulunmaksızın emekli
olduğu tarihten sonra tesis edilen işlemin haksız olduğunu ileri sürmüştür.
12. AYİM Başsavcılığının işlemin iptaline karar verilmesi
gerektiği yönünde hazırladığı 31/12/2014 tarihli düşünce yazısında, başvurucu
hakkında isnat edilen ve askerlik haysiyetine ve şerefine dokunan fiiller
olarak nitelendirilen cinsel yaşama ilişkin eylemlerin bizatihi sosyal
tesislerde işlenmesinin mevzuat gereğince zorunluluk olduğu vurgulanmıştır.
Görüşte, başvurucunun meslek hayatı boyunca değişik tarihlerde gerçekleştirdiği
iddia edilen eylemlerinin emekliye ayrılmadan önceki döneme ait olduğu ve
sosyal tesislere giriş yasağı uygulanmasının ölçülü bir işlem olmadığı ifade
edilmiştir.
13. AYİM Üçüncü Dairesinin 16/4/2015 tarihli kararıyla davanın
reddine ve 3.000 TL vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye
verilmesine hükmedilmiştir. Kararda, başvurucunun askerlik haysiyet ve şerefine
dokunan fiillerinin somut bulgularla sübuta erdiği ve tedbir mahiyetinde tesis
edilen işlemin ölçülü olduğu şeklinde değerlendirmelere yer verilmiştir.
14. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 9/9/2015 tarihli
kararıyla reddedilmiş ve 248 TL para cezasının başvurucudan alınmasına
hükmedilmiştir.
15. Nihai karar 8/10/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 6/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. Anayasa
Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK"da görev yapan askerî personel hakkında
ahlaki nedenlerle disiplin işlemleri tesis edilmesine dayanak oluşturan
mevzuata ve benzer durumlara ilişkin uluslararası hukuka yer vermiştir (G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016,
§§ 23-30; Tevfik Türkmen [GK], B.
No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 23-39; Yaşar
Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 20-33; Mehmet Çakır, B. No: 2014/5121, 16/2/2017,
§§ 19-27).
18.4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunu"nun 98. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin
sosyal ve moral ihtiyaçlarını karşılamak, dayanışmayı artırmak, mesleki, sosyal
gelişmelerini mümkün kılacak imkânları hazırlamak maksadıyla ve Genelkurmay
Başkanlığının izni ile;
a) Orduevi ve bağlısı şubeler,
b) Askerî gazinolar, kışla gazinoları ve
vardiya yatakhaneleri, kurulabilir..."
19.211 sayılı Kanun"un 99. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Belirli zamanlarda özel askerî
eğitimlerin yapılması, personelin moral ve motivasyonuna katkı sağlanması
maksadıyla Genelkurmay Başkanlığının izni ile özel, yerel veya kış eğitim
merkezleri kurulabilir ..."
20.211 sayılı Kanun"un 100. maddesi şöyledir:
"Ordu evleri, askeri gazinoları ve kışla
gazinoları askeri bina olup askeri mahal vasıf ve mahiyetini haizdir."
21. 6/9/1961 tarihli ve 10899 sayılı Resmî Gazete"de
yayımlanan Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği"nin "2- Ordu evleri ve askeri gazinolar:"
kenar başlıklı 664. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Bunlar askerî binalar olup askerî mahal
vasıf ve mahiyetini haizdir.
...
4 - Subaylar, askeri memurlar ve astsubaylar ile bunların emeklileri
orduevlerinin ve askeri gazinoların tabii üyeleridirler.
Tabii üyeler ile orduevleri, askeri gazino ve
öteki askeri sosyal tesislerden yararlanma hakkına sahip diğer kişilerin (…);
b) Söz atma, sarkıntılık, ırz ve iffete
tecavüz, askerlik haysiyet ve şerefine dokunan fiilleri işlemeleri veya
orduevleri, askerî gazino ve öteki askerî sosyal tesislerde uyulması öngörülen
kurallara uymamakta ısrar etmeleri halinde bunlar hakkında gerektiğinde yasal
işlem yaptırılmakla birlikte bu tesislere girişleri Genelkurmay Başkanlığınca
yasaklanabilir. Yapılan yasal işlem sonucunda bu fiilleri işlemedikleri
anlaşılanlar hakkında, daha önce alınmış olan yasaklama kararı Genelkurmay
Başkanlığınca kaldırılır. ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayatın Gizliliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, geçmişte gerçekleştirdiği bir eylemden yola
çıkılarak mevcut aile yaşantısı ve yaşam tarzı araştırılmadan soyut bir
gerekçeyle sosyal tesislere girişinin süresiz şekilde yasaklanmasının ölçülü
olmadığını belirtmiştir. Başvurucu, hakkında tesis edilen söz konusu işlem
hakkında kendisine bilgi verilmediğini ve savunmasının alınmadığını dile
getirerek masumiyet karinesinin ve savunma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ...saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz."
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve eklerine göre, başvurucunun
temel iddiasının dayanağını özel hayat alanına ilişkin olan ve hukuka aykırı
yöntemler kullanılarak elde edilen birtakım bilgilere dayanılarak TSK sosyal
tesislerine girişinin yasaklanması işlemi oluşturmaktadır. Bu nedenle
başvurunun yukarıda belirtilen iddialara ilişkin kısmının özel hayatın
gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
27. Özel hayata ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek askerlik
haysiyet ve şerefine dokunan fiiller sebebiyle başvurucunun TSK sosyal
tesislerine girişinin yasaklanması işlemi tesis edilmesinin özel hayatının
gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., § 43).
28. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa"nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından
öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma,demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
ölçütlerine uygun olması gerekir.
29. Başvuruya konu işleme dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu, askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin
sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı
anlaşılmaktadır.
30. Tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin hukuka
uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel hayatlarına
ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki etkilerinin
açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi üzerindeki
etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki
değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca
tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları
dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).
31. Somut olayda, başvurucunun TSK sosyal tesislerine girişinin
süresiz şekildeyasaklanması işleminin gerekçesinin
temelinde, internet üzerinden gönderilen ancak nasıl ve kimler tarafından elde
edildiği belirsiz olan ve özel hayata ilişkin detayların yer aldığı birtakım
kayıtlar bulunmaktadır. Kişilerin her türlü teknik araçlarla gözetlenmesi,
izlenmesi, ses ve görüntülerinin kayıt altına alınması özel hayatın gizliliğine
yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu"nun 133. ve 134. maddeleri uyarınca kişiler arasındaki aleni
olmayan konuşmaların taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle
dinlenmesi ve/veya kaydedilmesi suç olarak düzenlenmiştir (Onur Gökdağ, B.
No: 2015/3236, 20/9/2017, § 32).
32. Somut olayda, AYİM kararında da belirtildiği üzere başvurucunun
mahremiyetine ilişkin hususların isimsiz bir e-postayla TSK"ya gönderildiği ve
bu suretle kamusal makamlar tarafından öğrenildiği anlaşılmaktadır.
33. Söz konusu ihbarda belirtilen özel hayata ilişkin eylem ve
davranışların idari veya yargısal süreçlerle hukuka uygun şekilde
ispatlanmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla gerçekliği şüpheli olan ve özel
hayat alanı kapsamında kaldığı anlaşılan birtakım isnatlara dayanılarak
başvurucunun sosyal tesislere girişinin yasaklanmasının demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırılık oluşturduğu değerlendirilmektedir. Öte yandan söz konusu
isnatlar dışında sicili olumlu olan başvurucu hakkında tesis edilen süresiz
olarak sosyal tesislere girişin yasaklanması şeklindeki işlemin ölçülü olmadığı
ve anılan idari yaptırımın gerekçelerinin idari ve yargısal makamlar tarafından
ilgili ve yeterli şekilde açıklanmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiası Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu, aleyhine 3.000 TL vekâlet ücretine ve 248 TL para
cezasına hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
36. Başvurucunun, Anayasa"nın 20. maddesinde güvence altına
alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılarak
uyuşmazlık hakkında yeniden yargılama yapılmak üzere karar örneğinin ilgili
yargı mercine gönderilmesine karar verilmiş
olduğundan (bkz. § 44) başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
yönündeki iddiasının kabul edilebilirlik ve esas açısından ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
37.6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
39. Mehmet Doğan
kararında özetle; uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).
40. Mehmet Doğan
kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece
mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece
mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna
göre Anayasa Mahkemesinin, tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden
yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde, ilgili usul kanunlarında düzenlenen
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi
sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece
mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı
verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği
doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla
yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
41. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır.
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir
işlemden veya yerine getirilmeyen usule ilişkin bir eksiklikten kaynaklanıyorsa
söz konusu usul işleminin, hak ihlalini giderecek şekilde yeniden (veya daha
önce hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap etmektedir. Buna karşılık
ihlalin, idari işlem veya eylemin kendisinden ya da (derece mahkemesince
yapılan veya yapılmayan usul işlemlerinden değil de) derece mahkemesi kararının
sonucundan kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği
hâllerde derece mahkemesinin, usule dair herhangi bir işlem yapmadan doğrudan
mümkün olduğunca dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde karar vererek ihlalin
sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir (Mehmet
Doğan, § 60).
42. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesini, yargılamanın
yenilenmesine ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
43. Somut başvuruda özel hayatın gizliliği hakkı yönünden
ulaşılan ihlal sonucunun AYİM tarafından verilen ret kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
44. Bu durumda başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkına
yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama
ise 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece
mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme
kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere ilgili yargı mercine gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
45. Öte yandan başvurucu tarafından tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla birlikte, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa"nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ
İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
Üçüncü DairesininE.2014/1183, K.2015/622 sayılı dosyasıyla ilgilidir),
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.