8. Hukuk Dairesi 2012/1306 E. , 2012/1582 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Sarız Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 29.11.2010 gün ve 60/163 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili ve davalı ... taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 222 ada 2 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, Hazinenin bu yeri ihale ile diğer davalı ...’a sattığını, bu ihalenin henüz kesinleşmediğini, dava konusu yerin kendisine ait olduğunu açıklayarak, davalı Hazine ya da ihale alıcısı ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile kendi adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., dava konusu taşınmazı ihale sonucunda Hazineden satın aldığını, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Hazine, dava dilekçesinin tebliğine rağmen oturumlara katılmamış ve yanıt vermemiştir.
Mahkemece, davacı lehine zilyetlikle kazanma koşulları gerçekleştiğinden bahisle davanın kabulüne, davalı Hazine adına olan 222 ada 2 nolu parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, diğer davalı ...’a ilişkin davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hüküm, süresi içerisinde Hazine vekili ile davalı ... tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu 222 ada 2 nolu parsele ilişkin kadastro tutanağı ve tapu kaydı getirilmiştir. 650 m2 yüzölçümünde ham toprak niteliğinde olan bu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesine göre, Hazine adına 5.7.2007 tarihinde tespit görmüş, itirazsız olarak 27.9.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen tapu kaydında dahi, dava konusu taşınmaz halen Hazine adına tescilli bulunmaktadır. Mahallinde keşif yapılmıştır. Dinlenen yerel bilirkişiler özetle; dava konusu yerin davacıya ait olduğunu, davacının 30 – 40 yıldan beri zilyetliği altında bulunduğunu, tarımsal faaliyet yapılmadığını, boş arazi niteliğinde olduğunu, davacının hayvanlarını otlatarak kullandığını açıklamışlardır. Davalı tanıkları da, benzer açıklamalarda bulunmuşlardır. Davacı tanığı ise, bu yerin bitişiğinde davacının adına kayıtlı parselinin bulunduğunu, buranın da normalde davacıya ait olduğunu, davacının bu yeri kendi mülkü gibi uzun zamandır kullandığını açıklamıştır. Ziraatçi bilirkişi, taşınmazın köy içinde olması nedeniyle arsa niteliğinde bulunduğunu, üzerinde işlemeli tarımsal faaliyet yapılmadığını rapor etmiştir. Fen bilirkişisi, 1/1000 ölçekli krokili raporunu dosyaya sunmuştur. Sarız Kaymakamlığı, Mal Müdürlüğünün Tapu Sicil Müdürlüğüne yazmış olduğu 22.6.2010 tarihli yazı kapsamına göre, dava konusu parselin ihale sonucunda ...’a satıldığını, satış bedelinin tahsil edildiğini, adı geçen kişi adına tescil yapılması için gereği istenmiştir. Komşu parsellere ilişkin kadastro tutanakları ve tapu kayıtları dosya içerisindedir. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık kadastro çalışmalarında “ham toprak” niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilen bilahare 2886 sayılı Yasanın 45. maddesi uyarınca ihale ile satışı yapılan taşınmazın zilyetlikle iktisabının mümkün olup olmayacağı, ihale ile mülkiyetin alıcısına geçip geçmediği, ihale alıcısının iyi niyetli olup olmadığında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere ve kural olarak, ham toprak niteliğinde tespit ve tescili yapılan bir yerin koşulları gerçekleştiğinde zilyetlikle iktisabı olanaklıdır. Bunun için tespit tarihinden önceki en az 20 yıllık sürenin aralıksız ve çekişmesiz olarak ilgilisi lehine gerçekleşmesi gerekir. Bundan ayrı, TMK. nun 705. maddesine göre, cebri ihale ile mülkiyetin alıcısına geçeceği yasa gereğidir. Bu durumda, TMK.nun 1023. maddesinin araştırılıp araştırılmaması konusu gündeme gelecektir. Ayrıca, ihalenin 2886 sayılı Yasanın 1, 35, 37, 45 ve devamı maddelerine göre yapılıp yapılmadığı ya da ihalenin iptali için dava açılıp açılmadığı araştırma konusu değildir.
Hal böyle olunca, davacının iddiaları açısından mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, taşınmazın davacı adına tespit ve tescil edilen dava dışı parselin ön kısmında ve kadastral yollar arasında kaldığı, normalde bu yerin davacıya ait olması gerektiği, üzerinde herhangi bir tarımsal faaliyetin yapılmadığı boş olan bu yerin önceleri davacının hayvanlarını otlatarak sahiplendiğini söylemişlerdir. Dinlenen davalı tanıkları ile davacı tanığı da, bu yönde beyanda bulunmuşlardır. Ziraatçi bilirkişi ise, taşınmaz üzerinde herhangi bir tarımsal faaliyetin yapılmadığını, ancak çevrede evlerin bulunması nedeniyle arsa niteliğinde olduğunu bildirmiş ise de, yukarıda açıklanan beyanlar dikkate alındığında davacının, dava konusu yer üzerinde ekonomik amaca uygun bir zilyetliği yoktur. Bu somut olgular dikkate alındığında, TMK.nun 1023. maddesi gereğince araştırma ve inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. İhalenin TMK.nun 705. maddesi kapsamındaki ihale türünden olup olmadığının da araştırılmasına gerek görülmemiştir. Tüm bu veriler dikkate alındığında davacının davasının reddine karar vermek gerekirken, maddi olay, hukuki niteleme ve delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davalı Hazine vekilinin ve davalı ..."ın temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 8,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."a iadesine 08.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.