8. Hukuk Dairesi 2012/1070 E. , 2012/2170 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Yumrutaş Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair 01.12.2010 gün ve 185/945 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında taşlık niteliğiyle tapulama harici bırakıldığını, vekil edeni tarafından imar ve ihya edilerek kültür arazi haline getirildiğini, 20 yıldan beri tasarruf ettiğini açıklayarak vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, cevap dilekçesinde; taşınmazın taşlık niteliğinde bulunduğunu, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, kazanılmayı sağlayacak zilyetlikle edinilecek yerlerden olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Yumrutaş Köy Tüzel Kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişiler Vahit Hazar ve arkadaşının dosyaya sunduğu 12.4.2010 tarihli rapora ekli krokide B harfiyle gösterilen 54572,38 m2 ve A harfiyle gösterilen 44202,02 m2’lik yüzölçümlü taşınmazlar hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmaz 1962 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakılan bir yerdir. Davacı vekili de dava dilekçesinde; dava konusu yerin taşlık olduğunu ve vekil edeni tarafından imar ve ihya edilerek kültür arazisi haline getirildiğini açıklamıştır. Taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde açıklanan imar ve ihya koşullarının araştırılıp belirlenmesi gerekmektedir. Bundan ayrı çifte tapunun önlenmesi açısından hükme esas alınan teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenerek dava konusu yapılan yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden
sorulması, tesciline karar verilen ve krokide A ve B harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümünü kapsar biçimde birleşik paftanın Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, Dairenin bugüne kadarki uygulaması göz önünde tutularak davanın açıldığı 9.3.2009 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1970-1990 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları bulunduğu yerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, komşu parseller ile getirtilecek birleşik pafta üzerinde yapılacak inceleme sonucu komşu diğer kadastro parsellerine ait kadastro tutanakları ve ekleriyle, kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtları ilgili yerlerden getirtilmek suretiyle eldeki dosya arasına konulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258, 259 (HMK. m. 243, 244, 259 ve 290/2) maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle adı geçenlerin keşif yerinde dinlenilmeleri, hava fotoğrafları ile komşu parsellere ait tapu ve vergi kayıtlarının daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi jeodezi ve fotoğrafmetri uzmanı mühendis, teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak uzman bilirkişice incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı veya hangi nitelikte bulunduğu konusunda gerekçeli, denetime açık rapor alınması, dava konusu yerin her iki hava fotoğrafı üzerindeki yerlerinin işaretlenmesi, komşu parsellere ait tapu ve vergi kayıtlarının taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, davacının hangi tarihte taşınmazın imar ve ihyasına başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü, emek ve para sarfını ne biçimde yaptığı hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, bu konuda davacının 1960 doğumlu olduğu, 1985 yılında imar ve ihyaya başladığı ve tek başına imar ve ihyayı 1987 yılında tamamladığı, yapılan keşif tutanaklarının kapsamlarından anlaşıldığından, imar ve ihyaya başladığı tarihte henüz 25 yaşında olan bir kişinin tek başına yaklaşık 98000 m2’lik yeri imar ve ihya etmesinin hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği, bunu yapacak mali güce sahip olup olmadığı hususunda yerel bilirkişi ve tanıkların bilgilerine başvurulması, mahkemece de bu hususların değerlendirilmesi ve görüşünün ortaya koyulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir.
Öte yandan, TMK.nun 713/1. maddesine dayalı olarak açılan tescil davalarında davalı Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisi aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yasal hasım durumunda olup her türlü yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulamazlar. Bu tür davalarda davanın olumlu veya olumsuz sonuçlanması sonuca etkili olmayıp, davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, eksik nispi harcın davacıdan alınmasına, davacı yararına vekalet ücretine taktirine yer olmadığına karar verilir. Bu nedenle yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesi şeklinde kurulan hüküm kanuna aykırıdır. Kaldı ki, davalılar Hazine ve köy olup, sadece davalıdan alınması şeklinde kurulan hüküm de usule aykırıdır. Hangi davalıdan vekalet ücretiyle yargılama giderinin alınması gerektiğinin hüküm fıkrasında açıkça belirtilmesi gerekir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.3.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.