17. Hukuk Dairesi 2015/7475 E. , 2016/616 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin oğlu ..."ın 01/10/2011 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini, kazada müvekkilinin oğlunun kusuru bulunmadığını, müvekkilinin mirasçı anne olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL maddi tazminatın davalı ... şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, kaza tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi geçmesine rağmen herhangi bir talepte bulunulmadığını, davanın zamanaşımı yönünden ve esastan reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksunluk tazminaı istemine ilişkindir.
1-818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41. (6098 sayılı TBK"nin 49.) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK"nin değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK"nın 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK"nin 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ve bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olduğu ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, BK"nin 60 ve 2918 Sayılı KTK"nin 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK"nin 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun"un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar içinde geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK"nin 10.10.2001 gün 2001/19-652, HGK"nin 16.04.2008 gün ve 2008/4-326-325 ve HGK"nin 29.05.2015 gün ve 2015/17-437-1471 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, kaza sonucu davacıların desteği vefat etmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 Sayılı TCK"nin 66/1-d maddesine göre zamanaşımı süresi 15 yıldır.
Davaya konu trafik kazası 01.10.2011 tarihinde meydana gelmiş, dava ise 16.09.2014 tarihinde açılmıştır.Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davada uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek yargılama yapılıp davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 19/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.