10. Hukuk Dairesi 2015/151 E. , 2016/6289 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın davalı ... yönünden reddine, diğer davalı ... yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 05.09.2007 tarihli iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan masraflardan oluşan Kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
Anılan maddede düzenlenmiş bulunan rücu davaları, kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığı sorumludur. Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeniyle daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza dosyaları varsa, bu dosyalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir.
Maddi olguyu tespit ederken, Borçlar Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca (TBK madde 74.) hukuk hakimi, ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı olmayıp, kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlı olduğu dikkate alınmalı, 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesinde düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporunun, rücu davasında bağlayıcı nitelikte değilse de güçlü delil niteliğinde bulunduğu hususu gözetilmelidir.
Öte yandan, 506 sayılı Yasanın işveren ve vekilinin tanımının yapıldığı 4. maddesinde; işverenin sigortalıyı çalıştıran kişi, işveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimselerin "İşveren vekili" olduğu, kanunda geçen işveren deyiminin işveren vekilini de kapsadığı, işveren vekilinin bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı aynen işveren gibi sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, davalılardan ..."ye ait olan arsa üzerinde bulunan ev inşaatının dam kısmında demir bağlama işi yapan sigortalı ..., eline aldığı inşaat demirini kalıba yerleştirmek üzere dik vaziyette havaya kaldırdığında damın üstünden geçen yüksek gerilim hattına demiri temas ettirmesi nedeniyle elektrik çarpması sonucu yaralanmıştır.
Davaya konu iş kazası nedeniyle ...ne açılan ve ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/802 Esas numarası üzerinden yargılaması yapılan tazminat davasında alınan 06.03.2012 tarihli kusur raporunda, işverenin ... olduğu kabul edilerek olayda ..."ın %35,...nin %35, ..."nin %20 ve kazalı sigortalının ise %10 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, buna karşın, iş bu davada alınan 18.05.2013 tarihli kusur raporu ile 15.03.2014 tarihli ek raporda ise işverenin ... olduğu kabul edilerek olayda davalı ..."ye %80, kazalı sigortalıya ise %20 oranında kusur izafe edildiği, Mahkemece bu çelişkiler giderilmeden ve işverenlik sıfatının kime ait olduğuna ilişkin yeterli araştırma da yapılmadan 18.05.2013 ve 15.03.2014 tarihli raporlar hükme esas alınarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, öncelikle davaya konu iş kazası nedeniyle ...aleyhine açılan tazminat dosyası getirtilip, saptanan maddi olgular da gözetilerek, olayın oluşu ve işverenin kim olduğu tereddütsüz belirlenmeli, aynı olay nedeniyle tarafların kusur oran ve aidiyetleri bakımından çelişkili kararların verilmesi olasılığının ortadan kalkması, hak ve adalet kurallarına aykırı bir sonuç ortaya çıkmaması, yargıya olan güvenin sarsılmaması yönü gözetilerek, açılan tazminat davasında tarafların kusur oran ve aidiyetlerinin kesinleşip kesinleşmediği belirlenerek, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip, iş kazasındaki kusur oran ve aidiyetleri konusunda oluşan çelişkinin giderilmesi hususunda, konusunda uzman olan bilirkişi heyetinden oluşa uygun kusur raporu alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve kararı temyiz etmeyen davalı ... yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.