
Esas No: 2014/4779
Karar No: 2014/4779
Karar Tarihi: 14/11/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUAMMER YILMAZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/4779) |
|
Karar Tarihi: 14/11/2018 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör Yrd. |
: |
Fatih ALKAN |
Başvurucu |
: |
Muammer
YILMAZ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; üçüncü kişi hakkında verilen iletişimin tespiti,
dinlenmesi ve kayda alınması kararı doğrultusunda telefon görüşmelerinin
dinlenmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin, bu kapsamda elde edilen
delillerin hukuka aykırı olması, disiplin soruşturmasında ve iptal davasında
kullanılması ile savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, başvuru konusu olayların gerçekleştiği tarihlerde
Bursa Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmaktadır.
9. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından 2006
yılında yürütülen bir soruşturma kapsamında N.B. isimli şüpheli hakkında suç
işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş, fuhşa aracılık etme, fuhuş için yer temin
etme ve insan ticareti suçlarından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesi uyarınca iletişimin tespiti, dinlenmesi ve
kayda alınması, aynı Kanun"un 140. maddesi uyarınca da teknik araçlarla izleme
kararları verilmiştir.
10. Görevli mahkeme tarafından verilen söz konusu koruma
tedbirleri gereğince şüpheli N.B.nin iletişimi tespit
edilmiş, dinlenmiş ve kayda alınmıştır. N.B. ayrıca teknik araçlarla
izlenmiştir. Soruşturma sürecinde, N.B.nin sık sık
başvurucuyla telefon görüşmesi yaptığı ve fuhuş için yönlendirilecek kadınların
başvurucu vasıtasıyla götürüldüğü yönünde tespitlerde bulunulmuştur. Bunun
üzerine başvurucu ve örgüt lideri olduğu iddia edilen N.B., Başsavcılığın
20/11/2006 tarihli kararıyla gözaltına alınmışlardır.
A. İdari Yargı Süreci
11. Başvurucu hakkında Bursa Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu
Başkanlığı (İl Disiplin Kurulu) tarafından Bursa Emniyet Müdürlüğünde görev
yaptığı süre zarfında fuhuş ve fuhşa aracılık yapma suçlarından kaydı bulunan
N.B. ile ilişki kurduğu, fuhuş yapmaları amacıyla şahsi aracıyla kadın
götürdüğü ve fuhuş yapılmasına aracılık ettiği iddiasıyla disiplin soruşturması
açılmıştır. Bu doğrultuda başvurucunun savunması alınmıştır.
12. İl Disiplin Kurulunun 28/6/2007 tarihli kararıyla
başvurucunun meslekten çıkarma disiplin cezasıyla cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Kararda, başvurucuya isnat edilen "genelev
ya da tek başına fuhuş yapılan yerlerde, bar, pavyon, gazino ve benzeri
yerlerde çalışan kadınlarla ya da çevresinde iffetsizlikle tanınan kadın ya da
erkeklerle karı-koca gibi yaşamak ya da ilişki kurmak", "yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya
başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye
kullanmak" disiplin suçlarının sübuta erdiğinin anlaşıldığı
belirtilmiştir. Söz konusu karar Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin
Kurulunun (Yüksek Disiplin Kurulu) 19/11/2007 tarihli kararıyla uygun bulunmuştur.
Karar gerekçesinde, başvurucunun aynı disiplin suçundan dolayı 21/8/2006
tarihli İl Disiplin Kurulu kararıyla 24 ay süreyle kademe ilerlemesinin
durdurulması disiplin cezasıyla cezalandırıldığı, bu nedenle bir alt cezanın
verilmesi yoluna gidilmediği belirtilmiştir.
13. Başvurucu bu süreçte Karaman Emniyet Müdürlüğü emrine naklen
atanmış ve Yüksek Disiplin Kurulunun 19/11/2007 tarihli kararının iptal
edilmesi talebiyle 8/3/2008 tarihinde Konya 1. İdare Mahkemesinde (İdare
Mahkemesi) iptal davası açmıştır.
14. İdare Mahkemesinin 31/10/2008 tarihli kararıyla dava konusu
işlemin iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, savunma için en az yedi
günlük hazırlık süresi tanınmadan Yüksek Disiplin Kurulu tarafından
başvurucunun savunmasının alınması nedeniyle söz konusu işlemin hukuka aykırı
olduğu belirtilmiştir.
15. Temyiz incelemesi yapan Danıştay Onikinci
Dairesinin 9/11/2009 tarihli kararıyla söz konusu kararın bozulmasına
hükmedilmiştir. Kararda; İl Disiplin Kurulu tarafından başvurucuya yedi günlük
süre verilerek savunmasının istenmesinin yeterli olduğu, ayrıca Yüksek Disiplin
Kurulundaki görüşmeler esnasında başvurucunun savunmasının alındığı, bu yöndeki
usul eksikliği gerekçe gösterilerek iptal kararı verilmesinde hukuka uygunluk
bulunmadığı ifade edilmiştir.
16. Bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda İdare Mahkemesinin
4/3/2010 tarihli kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Karar
gerekçesinde, Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tanzim
edilen iletişimin tespiti tutanakları ile fiziki takip tutanakları
incelendiğinde başvurucuya isnat edilen suçlamanın sübuta erdiğinin anlaşıldığı
vurgulanmıştır. Kararda; başvurucunun N.B. ile telefonla yaptığı görüşmelerde
fuhuş yapan kadınların götürülmesi için talimat aldığının, başvurucunun N.B. ve
fuhuş yapan kadınlarla birlikte görüldüğünün, başvurucunun kendisine ait
16...plaka sayılı T... marka otomobil ile bu kişileri
taşıdığının ve başvurucunun N.B.nin ikametine gidip
geldiğinin tespit edildiğinin görüldüğü ve bu kapsamda başvurucunun
fotoğraflarının da çekildiği belirtilmiştir.
17. Söz konusu karar Danıştay Onikinci
Dairesinin 4/4/2013 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme talebi ise
aynı Dairenin 5/11/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18.Nihai karar 10/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
B. Ceza Yargılaması Süreci
19. Başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında suç işlemek amacıyla
örgüt kurma, fuhşa teşvik ve aracılık etme suçlamalarıyla Bursa 7. Asliye Ceza
Mahkemesinde (Asliye Ceza Mahkemesi) kamu davası açılmıştır.
20. Asliye Ceza Mahkemesinin 9/5/2011 tarihli kararıyla üzerine
atılı suçlardan başvurucunun beraatine karar
verilmiştir. Karar gerekçesinde, bir örgütte bulunması gereken devamlılık,
otorite, disiplin gibi unsurların mevcut olmadığı ve başvurucunun üzerine atılı
suçların yasal unsurlarının oluşmadığı ifade edilmiştir. Kararda; mahkûmiyete
yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
belirtilmiştir.
21. Söz konusu karar Başsavcılık tarafından temyiz edilmiş ve
Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 30/10/2017 tarihli kararıyla başvurucu hakkında
kurulan hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma kararında, başvurucunun
N.B. ile birlikte yerli ve yabancı kadınların fuhuş yapmalarına aracılık ederek
müşteri bulduğunun ve fuhuş yapan kadınları müşterilere bizzat getirip
götürdüğünün iletişimin tespitine ve fiziki takibe ilişkin kayıtlardan
anlaşıldığı vurgulanmıştır. Kararda, söz konusu delillere hangi gerekçeyle
itibar edilmediği hususu tartışılmadan eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle
başvurucunun beraatine karar verilmesinde hukuka
uygunluk bulunmadığı ifade edilmiştir.
22. Bozma sonrası yargılamaya devam eden Asliye Ceza
Mahkemesinin 10/7/2018 tarihli kararıyla kamu davasının zaman aşımı nedeniyle
düşmesine hükmedilmiştir. Anılan karara karşı temyiz kanun yoluna
başvurulduğundan kamu davası Yargıtay nezdinde hâlen derdesttir.
23. 1/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Fuhuş" kenar başlıklı 227.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun
yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun
fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu
suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi
cezalandırılır.
(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu
kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki
yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî
para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından
yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.
...
(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların
eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici,
bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da
kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak
suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil
edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara
göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. ..."
25. 5237 sayılı Kanun’un başvuru konusu olayın gerçekleştiği
tarihte yürürlükte olan "Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma" kenar başlıklı 220. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek
amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye
sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması
hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak,
örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte
üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır...
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç
işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına
suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil
olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi
olarak cezalandırılır..."
26. 5271 sayılı Kanun’un başvuru konusu olayın gerçekleştiği
tarihte yürürlükte olan "İletişimin
tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" kenar başlıklı 135.
maddesinin (1), (2) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Bir suç dolayısıyla yapılan
soruşturmalarda, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve
başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli
veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir
ve kayda alınabilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan
çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma
gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl
yok edilir. ...
(6) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan
suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda
yer alan; …
8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi
ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
9. Fuhuş (madde 227, fıkra 3), …"
27. 5271 sayılı Kanun’un "Kararların
yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi" kenar
başlıklı 137. maddesi şöyledir:
"(1) 135 inci maddeye göre verilecek
karar gereğince Cumhuriyet savcısı veya görevlendireceği adlî kolluk görevlisi,
telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin
tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla
cihazların yerleştirilmesini yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine
getirilir; yerine getirilmemesi hâlinde zor kullanılabilir. İşlemin başladığı
ve bitirildiği tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla saptanır.
(2) 135 inci maddeye göre verilen karar
gereğince tutulan kayıtlar, Cumhuriyet Savcılığınca görevlendirilen kişiler
tarafından çözülerek metin hâline getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman
aracılığı ile Türkçe"ye çevrilir.
(3) 135 inci maddeye göre verilen kararın
uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmesi ya da aynı maddenin birinci fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması
halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl son verilir.
Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet
savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek, durum bir
tutanakla tespit edilir.
(4) Tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok
edilmesi halinde soruşturma evresinin bitiminden itibaren, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, tedbirin nedeni,
kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir."
28. 5271 sayılı Kanun"un "Tesadüfen
elde edilen deliller" kenar başlıklı 138. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(2)
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta
olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin
altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini
uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve
durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir."
29. 5271 sayılı Kanun"un "Teknik
araçlarla izleme" kenar başlıklı 140. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"(1) Aşağıdaki suçların işlendiği
hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi
hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri
teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir:
a) Türk Ceza Kanununda
yer alan; ...
5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi
ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
6. Fuhuş (madde 227, fıkra 3) ...
(2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim,
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar
verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmidört
saat içinde hâkim onayına sunulur.
(3) Teknik araçlarla izleme kararı en çok dört
haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak
üzere uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/19 md.)
Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli
görülmesi halinde, hâkim bir haftadan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit
defalar uzatılmasına karar verebilir.
(4) Elde edilen deliller, yukarıda sayılan
suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza
kovuşturması bakımından gerekli olmadığı taktirde Cumhuriyet savcısının
gözetiminde derhâl yok edilir..."
30. 5271 sayılı Kanun"un "Delillerin
ortaya konulması ve reddi" kenar başlıklı 206. maddesinin (2)
numaralı fırkası şöyledir:
"Ortaya konulması istenilen bir delil
aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:
a) Delil, kanuna aykırı olarak elde
edilmişse..."
31. 5271 sayılı Kanun"un "Delilleri
takdir yetkisi" kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:
"(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya
getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller
hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2)
Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat
edilebilir."
2. İlgili Yargı Kararları
32. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/6/2007 tarihli ve E.2006/5.MD-154,
K.2007/145 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık hakkındaki soruşturma izni,
iddianame ve son soruşturmanın açılması kararına konu olan suçlar rüşvet ve
görevde yetkiyi kötüye kullanma suçlarıdır. Rüşvet suçu 5271 sayılı CYY"nın 135/6. fıkrasında yer aldığından, bu suç yönünden
iletişimin tespiti suretiyle elde edilen kanıt, CYY"nın
138/2. maddesi fıkrası uyarınca, hakkında iletişimin tespiti kararı bulunmayan
kişi için de kanıt olarak değerlendirilir. Özel Dairece isnat edilen eylemlerin
bir kısmından beraat bir kısmından ise suç niteliğinin değişmesi suretiyle
görevi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyet kararı tesis edilmiş ise de,
başlangıçtaki iddia rüşvet suçuna yönelik olup, görevi kötüye kullanma suçunun
özel bir biçimi olan rüşvet suçunun da çoğu zaman görevi kötüye kullanma suçuna
dönüşmesi olanağı bulunduğundan, nitelik değiştirmesi olanağı bulunan suçlar
yönünden de, elde edilen kanıtlar hukuka uygun delil olarak
değerlendirilmelidir."
33. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/12/2013 tarihli ve
E.2013/10-483, K.2013/599 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...5271 sayılı CMK"nun
138. maddesinin ikinci fıkrası göz önünde bulundurulduğunda, 01.06.2005
tarihinden sonra yapılacak olan iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, yapılan
soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat anılan kanunun 135.
maddesinin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği
şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilmesi halinde, tesadüfen elde
edilen delil olarak adlandırılan bu delilin belirtilen suçun soruşturulması ve
kovuşturulmasında kullanılması mümkündür.
Anılan kanunun 138. maddesinin ikinci
fıkrasındaki düzenleme ile, iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, yapılan
soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat 135. maddenin altıncı
fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği şüphesini
uyandırabilecek bir delilin elde edilmesi durumunda, bu delilin
kullanılabileceğinin kabul edilmiş olması, tedbirin uygulanması sonucu elde
edilen delillerin 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlarla sınırlı
olmak kaydıyla aynı soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olan suçlar yönüyle
evleviyetle kullanılabileceğinin kabulünü gerektirmektedir. Aksi halde,
özellikle örgütlü suçlulukla etkin bir şekilde mücadele amacıyla iletişimin
denetlenmesi koruma tedbirini düzenleyen kanun koyucunun amacına aykırı hareket
edilmiş olmakla birlikte, örgütlü suçlulukla mücadelenin zorlaştırılması gibi
bir sonuca neden olunması da söz konusu olacaktır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi de Tuncay Özkan/Türkiye kararında ... kanuni düzenlemelerin özellikle
örgütlü suçlarla mücadeleyi zorlaştıracak şekilde uygulanmaması gerektiğini
önemle vurgulamıştır.
Kaldı ki 135. maddenin altıncı fıkrasında
sayılan suçlardan birisi yönüyle uygulanan iletişimin denetlenmesi koruma
tedbiri sonucu elde edilen delillerin, fıkrada sayılan ve aynı soruşturma veya
kovuşturmanın konusunu oluşturan bir diğer suç yönüyle kullanılmasını
yasaklayan bir düzenlemeye telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin
denetlenmesi tedbirinin düzenlendiği maddelerde de yer verilmemiştir."
34. Danıştay Beşinci Dairesinin 25/10/2017 tarihli ve
E.2016/18730, K.2017/21649 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...ceza hukukunun temel ilkelerinin
disiplin hukuku açısından da geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. Dava
konusu meslekten çıkarma cezasına esas alınan ve davacıya isnat edilen fiilin, ..... Mahkemesince verilen ... iletişimin tespiti,
dinlenmesi ve kayda alınması kararının uygulanması sonucunda elde edilen tapelerden tespit edildiği görüldüğünden, öncelikle bu tapelerin davacıya verilen meslekten çıkarma cezası
açısından delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunun irdelenmesi
gerekmektedir.
...Bu bağlamda, telekomünikasyon yoluyla
yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen ve Ceza Muhakemesi
Kanunu"nun 135. maddesinde yer alan suçlar kapsamında bulunmayan bir fiile
ilişkin olan ses kayıtlarının, tek başına delil olarak kullanılamayacağı ve
hukuka uygun olarak elde edilmiş başka delil ve belgeler olmaksızın sadece bu
delillere dayanılarak disiplin cezası verilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır.
..."
B. Uluslararası Hukuk
1. Haberleşme Hürriyeti Yönünden
35. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"1. Herkes ... haberleşmesine saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik,
kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel
sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amacıyla, hukuka uygun olarak yapılan ve demokratik bir toplumda
gerekli bulunan müdahaleler dışında, kamu makamları tarafından hiçbir müdahale
yapılamaz."
36. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına göre gizli
tedbirlere ilişkin kanun hükümlerinin barındırması gereken asgari unsurlar
bulunmaktadır. Bu kapsamda izleme kararı verilmesine yol açabilecek suçların
niteliği, iletişimleri izlenecek kişi kategorisi, izleme sürelerinin sınırları,
elde edilen verilerin inceleme, değerlendirme ve saklanmalarına ilişkin
esaslar, verilerin başkalarıyla paylaşılmasına ilişkin önlemler ve elde edilen
verilerin ortadan kaldırılmasına ilişkin koşulların kanunda açık bir şekilde düzenlenmesi
gereklidir (The Association For European Integration And Human Rights ve Ekimdzhiev/Bulgaristan, B. No: 62540/00,
28/6/2007, § 76).
37. AİHM, Sözleşme’nin 8. maddesinde yer alan "hukuka uygun olarak"
ifadesinden tedbirin iç hukukta bir temele dayanması gerektiğini ve kanunun
niteliğine göre uygulanmasını yükümlü kıldığının anlaşılması gerektiğini
belirtmektedir. AİHM"e göre ilgili kişiler söz konusu tedbire erişebilmeli ve
tedbirin kendisi yönünden doğuracağı sonuçların hukukiliğini öngörebilmelidir (Bykov/Rusya [BD], B. No: 4378/02, 10/3/2009, §§
76-78; Lambert/Fransa, B. No: 23618/94, 24/8/1998, § 23; Murat Özdemir/Türkiye, B. No: 60225/11,
15/4/2014, § 54).
38. AİHM"e göre kamu makamları tarafından uygulanan gizli
denetlemelerde kişilerin keyfî müdahalelerden Sözleşme’nin 8. maddesi
bağlamında korunması için iç hukukta imkân tanınmalıdır. Bu doğrultuda yerel
mevzuatta, kötüye kullanımlara karşı uygun koruma yöntemlerini sunabilmesinin
güvence altına alınabilmesi için bu türden bir yetkinin icra yöntemleri ve
kapsamının genişliği yeterli açıklıkta belirlenmelidir. Örneğin yerel mevzuat,
ses kayıtlarının hâkim ve savunma tarafından denetlenebilmesi amacıyla adli
dinlemeye tabi tutulması muhtemel kişilerin kategorisini belirlemelidir ve
hâkimi bu türden bir tedbir almaya, tedbirin uygulandığı süreyi belirlemeye
zorunlu kılan suçların niteliğini, ele geçirilen konuşmaları kaydeden
tutanakların düzenlendiği koşulları, alınan kayıtları bütünüyle ve el değmemiş
bir şekilde iletmek için alınacak önlemleri belirlemelidir. Ayrıca söz konusu
mevzuat, özellikle takipsizlik veya tahliye kararları sonrasında kayıt
dayanaklarının silinebileceği, yok edilebileceği ya da silinmesi veya yok
edilmesi gerektiği koşulları belirtmelidir (Murat
Özdemir/Türkiye, § 54).
2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden
39. Sözleşme"nin "Adil
yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci
fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes
davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai
alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan,
yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık
olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. ..."
40. AİHM, bariz bir şekilde keyfî olmadıkça belirli bir kanıt
türünün -iç hukuk açısından hukuka aykırı olarak elde edilmiş kanıtlar da dâhil
olmak üzere- kabul edilebilir olup olmadığına veya aslında başvurucunun suçlu
olup olmadığına karar vermenin kendi görevi olmadığını kararlarında ifade
etmektedir. AİHM, kanıtların elde edilme yöntemi de dâhil olmak üzere
yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını ve Sözleşme’deki
bir hakkın ihlali söz konusu ise tespit edilen ihlalin niteliğini inceleme
konusu yapmaktadır (Jalloh/Almanya [BD], B. No: 54810/00,
11/07/2006, § 95; Ramanauskas/Litvanya [BD], B. No: 74420/01, 5/2/2008,
§ 52; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya,
B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 699).
41. AİHM’e göre iç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya
hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada
kanıt olarak kullanılması, kural olarak -başvurucuya gerekli usule ilişkin
güvencelerin sağlanmış olması ve materyalin baskı, zorlama ve tuzak gibi
yargılamayı lekeleyebilecek yöntemlerle elde edilmemiş olması şartıyla-
Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma
standartlarına aykırılık oluşturmaz (Chalkley/Birleşik Krallık (k.k.), B. No:
63831/00, 26/9/2002).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 14/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesinde düzenlenen
iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri kapsamında hakkında
verilen bir mahkeme kararı bulunmaksızın telefon görüşmelerinin dinlenip kayda
alındığını belirterek haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
44. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Haberleşme hürriyeti” kenar başlıklı 22.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz
saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar ...”
45. Anayasa Mahkemesi iletişimin tespiti tedbirinin uygulanması
konusundaki başvuruları Anayasa"nın 22. maddesi kapsamında incelemektedir (Yasemin Çongar ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7054, 6/1/2015, § 49;
Mehmet Seyfi Oktay [GK], B. No: 2013/6367, 10/12/2015, § 28;
Rıdvan Bayram, B. No: 2013/1171, 9/9/2015, § 29; Veysel Demirtaş, B. No: 2013/1222,
20/4/2016, § 37; Yılmaz Öner, B.
No: 2013/7535, 14/4/2016, § 32).
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez
olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği,
iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu,
temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu
açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013,
§ 24).
47. Somut olayda öncelikle belirtilmelidir ki başvurucunun
iletişimi doğrudan tespit edilmemiş, telefonu doğrudan dinlenmemiş veya kayda
alınmamıştır. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş, fuhşa aracılık etme,
fuhuş için yer temin etme ve insan ticareti suçları kapsamında mahkeme kararına
dayanılarak N.B. isimli şüphelinin fiziki takibe alınmasına, iletişiminin
tespit edilmesine ve kayda alınmasına karar verilmiştir. N.B. ile iletişim kurması
üzerine başvurucunun iletişimi bu kapsamda tespit edilerek kayda alınmıştır.
Söz konusu tedbirin uygulanması nedeniyle başvurucunun haberleşme hürriyetine
yönelik dolaylı şekilde bir müdahalede bulunulduğu değerlendirilmiştir.
48. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
49. Anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesini ihlal
edecektir.
50. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında haberleşme
hürriyetine yapılan müdahalelerin değerlendirilmesine ilişkin temel ilkeler
belirlenmiştir. Gizli uygulanmaları nedeniyle kötüye kullanılma riski
barındıran, haberleşmenin gizliliğine yönelen tedbirlerin uygulama alanı ve
usulünün açık kanun hükümleri ile düzenlenmesi şarttır. Buna göre haberleşme
hürriyetine yapılan müdahale öncelikle kanunla
öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli,
bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir
olması gerekir. İkinci olarak söz konusu sınırlandırma meşru bir amaca dayalı olmalıdır. Bunun
yanı sıra müdahale demokratik bir toplumda gerekli
ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015,
§§ 28-34; Rıdvan Bayram, § 40; Yasemin Çongar ve diğerleri, §§ 56, 57).
51. Somut olayda başvurucunun haberleşme hürriyetine yönelik
müdahalenin dayanağı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. ve 137.
maddeleridir. Müdahale tarihi itibarıyla yürürlükteki haliyle 135. maddeye göre
sadece sınırlı sayıda sayılan suç türleri bakımından yapılan soruşturmalarda,
suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle
delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde
sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın
telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespit edilebileceği, dinlenebileceği ve
kayda alınabileceği düzenlenmiştir. Aynı maddede, hâkim kararında, yüklenen
suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının
türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu,
tedbirin türü, kapsamı ve süresinin belirtileceği, tedbir kararının en çok üç
ay için verilebileceği, hangi koşullarda bu tedbirin uzatılacağı düzenlenmiştir
(Veysel Demirtaş, § 59; Yılmaz Öner, § 51). Bu kapsamda 5271
sayılı Kanun’un anılan maddelerinin kanunilik
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
52. Somut olayda suç işlenmesinin önlenmesi ve suç kanıtlarının
elde edilmesi amacına yönelik olarak 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesi uyarınca
ve mahkeme kararıyla iletişimin tespiti gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla
müdahale Anayasa’nın 22. maddesinde gösterilen meşru bir amaca dayalıdır.
53. Başvuruya konu olayda belirtilen amaca yönelik olarak N.B.
isimli şüpheli hakkında 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesi uyarınca ilgili
mahkemece iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararları
verilmiştir. Başvurucunun, hakkında usulüne uygun şekilde iletişimin
denetlenmesi kararı verilmiş diğer şüpheliyle yaptığı telefon görüşmeleri
dinlenerek kayda alınmıştır.
54. 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesi telefonların dinlenmesi
tedbirleri karşısında kişilerin özel hayatları ve haberleşme hürriyetlerinin
korunması bağlamında yeterli güvenceleri düzenlemekte olup somut olayda da anılan
Kanun hükmüyle getirilen güvencelere uyulmuştur. Anılan Kanun"un 135.
maddesinde sınırlı sayıda sayılmış olan suçlar kapsamında (suç işlemek amacıyla
örgüt kurma ve fuhuş) iletişimin denetlenmesi tedbiri gerçekleştirilmiş ve
başvurucunun görüşmeleri de dinlenmiştir. Buna göre kamu düzenini tehdit eden
nitelikte bir suçun işlenmesinin önlenmesi ve suç kanıtlarının elde edilmesi
amacına yönelik olarak hakkında dinleme kararı verilmiş süphelilerle
başvurucunun yaptığı telefon görüşmelerinin dinlenip kayda alınmasının
demokratik bir toplumda gerekli olmadığı söylenemez. Öte yandan bu şekilde elde
edilen deliller üzerine kısa süre içinde şüphelilerin göz altına alındığı, bu
bakımdan dinleme işlemlerinin süreklilik arz etmeyecek şekilde ve verilen yasal
süreler içinde tamamlandığı, delillerin elde ediliş şeklinde herhangi bir
takdir hatası veya keyfîlik bulunmadığı ve isnat
edilen suçun ağırlığı hususları da dikkate alındığında müdahalenin hedeflenen
amacın sınırlarını aşmadığı, dolayısıyla orantılı olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlalin
bulunmadığı değerlendirilmiştir.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
56. Başvurucu, üçüncü kişi hakkında verilen iletişimin tespiti
kararı kapsamında elde edilen delillerin kendisi hakkında açılan disiplin
soruşturmasında kullanıldığını ve söz konusu delillere dayanılarak meslekten
çıkarıldığını belirterek bu kapsamda elde edilen delillerin hukuka aykırı
olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, söz konusu hukuka aykırı delillerin açtığı
iptal davasında kullanılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca, Yüksek Disiplin Kurulunda savunma
yapmak istemesine rağmen kendisine mevzuatta öngörülen şekilde yeterli bir süre
verilmediğini ve savunması alınmadan disiplin cezası işlemi tesis edildiğini
belirterek savunma hakkının, eşitlik ilkesinin ve suç ve cezaların kanuniliği
ilkesinin ileri sürmüştür. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın
yenilenmesine ve lehine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
2. Değerlendirme
57. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
58. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddiaları, adil yargılanma
hakkı kapsamında güvence altında olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı
çerçevesinde incelenmiştir.
59. Anayasa"nın 36. maddesine adil
yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye"nin
tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim
Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hakkaniyete uygun yargılanma
hakkı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
değerlendirme yaptığı birçok kararında, kanuni bir temele dayanmadan veya
hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin yargılamada kullanılmasıyla ilgili
olarak ileri sürülen iddiaları -AİHM gibi- adil yargılanma hakkının
güvencelerinden olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında
incelemektedir. Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında yapılan değerlendirmelerde,
Anayasa’nın 38. maddesinin altıncı fıkrası da dikkate alınmaktadır (Orhan Kılıç, B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 43).
60. Ancak bireysel başvuruya konu davadaki eylemlerin
kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, delillerin kabul
edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından
getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru
incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Dolayısıyla somut başvuruyla
ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin rolü, derece mahkemelerince yapılan
değerlendirmelerin ve varılan sonuçların hukuka uygunluğunu denetlemek
değildir. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi
esasen derece mahkemelerine aittir (Orhan
Kılıç, § 44).
61. Bu konuda değerlendirme yapılırken delillerin elde edildiği
koşulların, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup
doğurmadığının da dikkate alınması gereklidir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, § 60). Hakkaniyete uygun
bir yargılama, delillerin gerçekliği ve güvenilirliği konusundaki kuşkuların
giderilmesini ve delillerin güvenilirliğine ve gerçekliğine etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatının tanınmış olmasını zorunlu kılmaktadır (Orhan Kılıç, § 47).
62. Anayasa Mahkemesi; delillere yönelik hukuka aykırılık
iddialarıyla ilgili olarak başvuruculara delillerin gerçekliğine itiraz etme ve
kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediğini, bu konuda
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip
gözetilmediğini, savunmanın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler
sağlanıp sağlanmadığını incelemektedir (Orhan
Kılıç, § 48).
63. Kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş
yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece
mahkemelerince hukuka aykırı oldukları tespit edilen delillerin kabul
edilmesinin yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediğinin Anayasa"nın
36. ve 38. maddeleri açısından değerlendirilmesinde -yargılamanın bütünlüğü
içinde- somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alınmalıdır (Orhan Kılıç, § 51).
64. Somut olayda suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş, fuhşa
aracılık etme, fuhuş için yer temin etme ve insan ticareti suçlarından Bursa
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında mahkeme
kararına dayanılarak şüpheli N.B. hakkında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve
kayda alınması ile teknik araçlarla izleme tedbiri uygulanmıştır. Bu doğrultuda
anılan şüpheli ile iletişim vasıtalarıyla ve fiziken
görüştüğü anlaşılan başvurucu hakkında da söz konusu tedbirler uygulanmıştır.
65. Başvurucunun hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği ve
hakkındaki disiplin soruşturması ile iptal davasında delil olarak
kullanıldığını belirttiği telefon görüşmelerine ve teknik izlemeye ilişkin
tutanakların, adli soruşturma kapsamındaki diğer şüpheliyle ilgili iletişimin
denetlenmesi ve teknik araçlarla izlenmesi tedbirlerinin uygulanması sonucu
elde edildiği görülmektedir.
66. Konya 1. İdare Mahkemesinde açılan iptal davasında verilen
kararın gerekçesinden de anlaşıldığı üzere söz konusu deliller, bir suç
soruşturması kapsamında mahkeme kararına dayanılarak telekomünikasyon yoluyla
yapılan iletişimin denetlenmesine ve teknik araçlarla izlemeye ilişkin
tedbirlerin icrasından sonra usulüne uygun şekilde elde edilmiştir. Öte yandan
bu delillerin kanuni düzenlemelere uygun şekilde elde edilmediği ve elde ediliş
yöntemi açısından hukuka aykırı mahiyette olduğu hususunda derece
mahkemelerince bir tespitte bulunulmadığı görülmektedir. Zira Danıştay Beşinci
Dairesinin 25/10/2017 tarihli kararından da anlaşıldığı üzere, iletişimin
denetlenmesi tedbiri şayet 5271 sayılı Kanun"un 135. maddesinde yer alan suçlar
kapsamında mevzuatta öngörülen şekilde gerçekleştirilmişse, bu suretle elde
edilen deliller hukuka uygundur ve bu delillere dayanılarak idari işlemler
tesis edilebilir (bkz. § 34).
67. Bu durumda -belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri
değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla
birlikte- somut olayda elde edilen delillerin iptal davasında kullanılmasının
bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca delillerin değerlendirilmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir bulguya rastlanmamıştır. Diğer
taraftan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak
başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun
olanakların sağlanmadığına ya da kendisini savunma imkanının tanınmadığına
ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Tüm bu hususlar birlikte
değerlendirildiğinde, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını
ihlal eder nitelikte bir durumun bulunmadığı açıktır.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
14/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.