8. Hukuk Dairesi 2018/7298 E. , 2019/2361 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı ile birlikte paydaşı bulunduğu 880, 881, 882 ve 886 parsel sayılı taşınmazları davalının istediği gibi kullandığını, yapı yaptığını, kendisinin kullanımına engel olduğunu ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemiştir.
Davalı,dava konusu parsellerde rızai taksim yapıldığını, rızai taksime uygun olarak her ikisinin de kendi inşaatlarını yaptığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen (ilk) karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince; "mahkemece yapılan soruşturmanın taşınmazlarda paydaşların tümünü kapsayan rızai taksim ya da fiili bir paylaşımın bulunup bulunmadığını açıklığa kavuşturacak içerikte ve hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağının bulunmadığı" gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, (ikinci kararda) davanın reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince, ""mahkemece önceki bozma ilamı doğrultusunda hükme elverişli araştırma yapılmadığı, paydaş olan taraflar arasındaki uyuşmazlığın TMK"nin 688 vd maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümleri gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulması gerektiği, her taşınmaz ayrı ayrı ele alınarak tüm paydaşların katılımı ile aynı taşınmaz için gerçekleştirilen bir harici taksim olgusunun bulunup bulunmadığı veya dışarıda paydaş kalmayacak şekilde uzunca süre fiili bir kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde durulması, şayet bu olguların bulunduğu tespit edilemez ise, o takdirde davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği açığa kavuşturularak çekişmenin giderilmesi gerektiği, taksim olgusunun parsel bazında değerlendirilmesi olgusu benimsenmek suretiyle davanın reddedilmiş olmasının TMK"nin paylı mülkiyet hükümlerine uygun düşmediğine"" değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde(üçüncü kararda), 882 ve 880 sayılı parselleri tarafların birlikte kullandıkları, 881 sayılı parselin davacı, 886 sayılı parselin davalı tarafından kullanıldığı, intifadan men olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23.06.2014 tarihli ve 2013/21916 Esas, 2014/12289 Karar sayılı ilamında belirtilen “.... dava konusu 880 parselin üzerinde yapı olmadığı, taraflarca gübre dökülmek suretiyle müştereken kullanıldığı, 881 parsel üzerinde ev, odunluk, garaj, ahır vs. yapıların bulunduğu, bunlardan ahır ve kuruluğu davalının, ev ve diğer müştemilatları davacının kullandığı, 882 parseldeki garaj ve ahırı davalının kullandığı, 886 parselde ise ev ve müştemilatların tamamının davalı tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, çekişme konusu 880 ve 881 sayılı parsellerde davacının da kullandığı bölümler bulunması sebebiyle bu taşınmazlar yönünden elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin dinlenemeyeceği dikkate alındığında mahkemece verilen ret kararı, bu gerekçeyle sonucu itibariyle doğrudur. Ancak, yapılan keşiflere, yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre, 886 parselde davacının kullandığı bir yer olmadığı sabit olup, "kullanabileceği bir bölüm" olup olmadığı araştırılmamış; 882 parselde ise, ahır ve garajı davalının kullandığı belirlenmiş olduğu halde, taşınmazda davacının kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığı açıklığa kavuşturulmamıştır. Hal böyle olunca; 882 ve 886 parseller yönünden mahallinde yeniden keşif yapılarak davacının kullandığı ya da kullanabileceği bir bölüm olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, davacının kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olduğunun tespit edilmesi halinde bu parseller bakımından da davanın reddine karar verilmesi, aksi takdirde elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri yerine getirilmeden noksan soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirme yapılarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçeleriyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde verilen dördüncü kararda, 882 parselde davacının kullanabileceği veya kullandığı bölümün olmadığı, 886 parselde ise 10.09.2015 tarihli raporda gösterilen yeşil renk ile taralı (888 parsel ile bitişik) alanın 885 parsel sahibi davacı tarafından yol olarak kullandığına değinilerek “ Davanın 886 880 ve 881 nolu parseller bakımından reddine, Dörtdivan İlçesi Gücükler Köyü 882 parsele yönelik talebin kabulü ile bu parsele yönelik müdahalenin meni üzerindeki yapıların yıkımına..” karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, bozmaya uyulmakla tarafları yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, bozmada işaret edilen ilkeler doğrultusunda inceleme yapılarak davanın sonuca bağlanmasından ibarettir.
Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Tüm dosya kapsamından; temyiz konusu 882 parsel sayılı taşınmaza davacı ve davalının paylı mülkiyet üzere malik oldukları, tüm paydaşları kapsayan fiili kullanım biçimi ve harici taksim sözleşmesi bulunmadığı sabit olup, bu durumda uyuşmazlığın Türk Medeni Kanununun 688 ve devamı maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümleri gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Anılan yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; temyiz konusu (120 m2 büyüklüğünde olan) 882 parselde davacı 1/16 hisse sahibi olup davalının kullanımında olan garaj ve ahırın taşınmazın büyük bir kısmını kapladığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, bir önceki bozma ilamında da değinildiği üzere davalının kullanımında bulunan garaj ve ahır dışında kalan kısımda davacının kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığı hususunun tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Hal böyle olunca her ne kadar mahkemece, 882 parselde davacının kullanabileceği veya kullandığı bölümün olmadığı belirtilmiş ise de (davalının kullandığı alan dışındaki kısım yönünden davacının kullanımına engel olunduğuna dair bir iddia da bulunmadığına göre) mahallinde yeniden keşif yapılarak davacının ( davalının kullandığı alan dışında) kullandığı ya da kullanabileceği bir bölüm olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, davacının kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olduğunun tespit edilmesi halinde bu parsel bakımından da davanın reddine karar verilmesi, aksi takdirde elatmanın önlenmesi ve yıkım istekleri yönünden dosya kapsamı ve paylı mülkiyet ilkeleri doğrultusuna bir karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri yerine getirilmeden noksan soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirme yapılarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de, elatmanın önlenmesi isteminin kabulü halinde çekişmeli taşınmazda davalının da paydaş olduğu gözönüne alınarak paya vaki elatmasının önlenmesine karar verilmesi gerekirken, mutlak elatmanın önlenmesine karar verilmesi de isabetsizdir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 06/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.