
Esas No: 2009/5449
Karar No: 2009/6523
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2009/5449 Esas 2009/6523 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KARABURUN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2006
NUMARASI : 2002/91-2006/107
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı Hazine, tapuda davalılar adına kayıtlı 7 sayılı parselin bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, tapunun iptali ile tescil harici bırakılmasını istemiştir.
Davalıların bir kısmı davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın 63 m2 lik bölümünün keşfen saptanan kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve terkin isteğine ilişkindir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı, kabul kapsamına giren bölüm yönünden temyiz etmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitlerinin 25.11.1976 tarihinde kesinleştiği, asıl davanın 6.8.2002 ve birleşen davanın 16.1.2003 tarihlerinde açıldıkları anlaşılmaktadır.
Her nekadar, çekişmeli taşınmazların kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 25.11.1976 ile davaların açıldığı tarihler arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re"sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir.
Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.