8. Hukuk Dairesi 2011/6451 E. , 2012/2695 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.10.2010 gün ve 63/472 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesinde kadastro çalışmaları sırasında 167 ada 50 ve 51 sayılı parsellerin vekil edeni adına tespit ve tescil edildiklerini, aynı ada 70 ve 71 sayılı parsellerin ise, hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın ... adına tespit edilip tapuya bağlandıklarını, 60-70 yıldan beri vekil edeninin eklemeli zilyetliğinde olduğunu açıklayarak 160 ada 70 ve 71 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; yapılan tespitlerin doğru olduğunu, taşınmazların nitelikleri gereği şahıs adına tespit ve tescil edilmelerinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 167 ada 70 ve 71 sayılı parsellere ait Hazinenin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 167 ada 70 ve 71 sayılı parseller, 11.09.1991 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında vergi kayıtlarına dayalı olarak çalılık ve çamlık nitelikleri ile Hazine adına tespit ve tescil edilmişlerdir. Kadastro tutanakları 23.07.1992 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı vekili, kadastrodan önceki zilyetlik imar ve ihya koşullarına dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Her ne kadar keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ile tanıklar, dava konusu taşınmazın davacının babası ...’den kaldığını 60-70 yıldan beri ekilip biçildiğini, babasının ne zaman öldüğünü hatırlayamadıklarını, zilyetliğin davacıya ait olduğunu, hiçbir zaman taşınmazı terk etmediğini, aynı keşifte dinlenen uzman bilirkişi ziraat mühendisi de, dava konusu parsellerin komşu parseller ile aynı nitelikte kültür arazisi olduğunu bildirmiş iseler de; dosya arasında raporu bulunan ve keşifte dinlenen Serbest Orman Yüksek Mühendisi..., 10.05.2010 tarihli raporunda; " …sahaların yirmi yılı aşkın süredir işlenmediğini, parsellerin memleket haritasında, hava fotoğraflarında orman tahdit haritasında, amanejman planı paftasında açık saha olarak görünmekte olduğunu..." açıklamışlardır. Uzman bilirkişi ziraat mühendisi ile teknik bilirkişinin ortaklaşa verdikleri 23.06.2010 tarihli raporda; parsel üzerinde üç adet otuz yaşlarında aşılı ve mahsüldar zeytin ağacı bulunduğunu ayrıca bildirmişlerdir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular ile dosya içindeki diğer bilgi ve belgeler, taşınmazlar üzerinde bulunan taşlar, sadece üç adet zeytin ağacının bulunması ve eğim durumları gözönünde bulundurulduğunda, dava konusu parselleri nitelik itibariyle kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya yolu ile kazanmaları mümkün olmadığı gibi uzman bilirkişi yüksek orman mühendisi raporunda açıkladığı gibi yirmi yıl aşkın bir süreden beri parsellerin işlenmediğini bildirdiğine göre, davacının taşınmazlar üzerindeki zilyetliğini bilerek ve iradi olarak terk ettiğinin kabulü gerekir. Açıklanan somut olgu ve ilke karşısında aykırı görüş bildiren bilirkişiler ile takdiri delil niteliğinde bulunan yerel bilirkişiler ve tanıkların beyanlarına üstünlük tanınamaz ve değer verilemez. Bu nedenle her iki parsel açısından davanın reddine karar verilmesi gerekirken taşınmazların niteliği ve iradi terk durumu gözardı edilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA 10.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.