Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, paydaşı oldukları 2510 parsel sayılı kadastral parsele ilişkin olarak yapılan imar uygulama işleminin idare mahkemesinde iptal edildiğini ve kesinleştiğini, imar uygulaması sonucu davalı belediye adına tescil edilen çekişme konusu imar parsellerini satış suretiyle edinen diğer davalıların bina yapmak suretiyle taşınmazlarda tasarruf ettiklerini, davalılar adına oluşan tescilin yolsuz olduğunu geçerliliğin bulunmadığını ileri sürerek, tapu iptal-tescil ve elatmanın önlenmesi isteklerinde bulunmuşlardır.
Davalı Belediye, davanın reddini savunmuş, diğer davalılar iyiniyetle çekişme konusu imar parsellerini davalı belediyeden satın aldıklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı belediyeden çekişme konusu taşınmazı satın almak suretiyle edinen diğer davalıların iyiniyetli oldukları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik İlgün’ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacılar, kayden kendilerine ait 2510 sayılı kadastro parselinin imar uygulamasına tabi tutulduğunu, bunun sonucu olarak oluşan dava konusu imar parsellerinin davalı belediye tarafından diğer davalılara temlik edildiğini, imar uygulamasının ise idari yargı yerinde iptal edildiğini ileri sürerek, tapu iptal, tescil ve elatmanın önlenmesi isteklerinde bulunmuşlardır.
İddianın açıklanan bu içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle, davada kadastral parselin ihyası suretiyle yeniden davacılar adına tescil ve elatmanın önlenmesi isteğinde bulunulduğu kuşkusuzdur.
Her nekadar, dosya içeriği ve toplanan delillere göre; çekişmeli 12, 16, 18 sayılı imar parsellerinin belediye personeli olan davalılara, 10 sayılı parselin maliklerinden davalı Hüseyin’in ise bu kişilerle aynı soyadını taşıyan kişilerden olduğu, bu durumda, davalıların durumu bilen ve bilmesi gereken konumunda olabilecekleri, diğer bir deyişle, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayabilecekleri düşünülebilir ise de, 2510 sayılı kadastro parselinin kısmen ihyası, dolu pafta sistemi ve doğru sicil oluşturma ilkesi ile bağdaştırılamayacağından , anılan kadastro parselinin gittiği tüm imar parsellerinin dava konusu edilmesi ve davaya dahil edilmesi zorunludur.
O halde, çekişmeye konu imar parselleri dışındaki diğer imar parsel malikleri aleyhine de aynı sebeple dava açmaları için davacılara önel verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra taraf delilleri değerlendirilmek suretiyle işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.