4. Hukuk Dairesi 2010/2965 E. , 2011/1777 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve diğerleri aleyhine 04/05/2005 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 28/04/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili, davalılardan ... ve ... vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin olup yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” biçiminde güvence altına alınmış olup kişiler, yargı yerleri ile yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptirler.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Yasası"nın 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmış; 25.maddesinde ise, kişilik haklarına saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş; Borçlar Yasası"nın 49. maddesinde de saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir.
Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Davalılar, Cumhuriyet Savcılığına başvurarak, davacıdan faizle aldıkları borç para nedeniyle açık senet imzaladıklarını, borcun ödenmesine karşın davacının senetleri geri vermediğini, tefecilik yaptığını belirterek, şikayetçi olmuşlardır. Suçlamayı kabul etmeyen davacının iş yerinde yapılan aramada, altmış dört adet "değişecekler" yazılı, bazılarında tarih, borç tutarı ve alacaklısı yazılı olmayan imzalı ve pullu senetler, altmış dört adet "tahsile verilecekler" yazılı aynı nitelikte senetlerle belgelerin ele geçirildiği, arabasında yapılan aramada ise kuru sıkı mermi atan bir adet tabanca bulunduğu; davacı hakkında Ödünç Para Verme İşleri Yasası"na aykırı davranmak suçundan açılan kamu davası sonunda yüklenen suçun yasal öğesi bulunmadığı gerekçesi ile beraet kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Davalılar, faiz karşılığı ödünç para vererek bunun için aldığı imzalı boş senetleri geri vermediğini belirterek hakkında şikayetçi oldukları davacının iş yerinde yapılan aramada ele geçen senetlerin yasal olarak bulunması gereken unsurları içermediği, yalnız borçlusunun isim ve imzasının bulunduğu, görüşüne başvurulan bilirkişinin bu senetlerin mal alışverişi karşılığında alınmış olmaları halinde davacının ticari belgelerinde karşılığının bulunması, faturalarının olması gerektiğini, oysa bu senetlerdeki bedellere ilişkin faturaları bulunmadığını bildirdiği anlaşıldığına göre davalıların bazı belirtilere dayanarak konunun araştırılmasını istemiş olmaları yasal şikayet hakları kapsamındadır.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davacının manevi tazminat isteminin bir bölümünün kabul edilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalılar yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/02/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.