8. Hukuk Dairesi 2011/7003 E. , 2012/3257 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.08.2011 gün ve 692/367 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili 436 ada 1 parsel ve 479 ada 1 parsel sayılı taşınmazları uzun süre kullanan ve 1980"de ölen dedesinden babasına, babasının da 2004"de ölümüyle davacıya kaldığını, Hazine adına kaydedilen taşınmazların tapularının iptaliyle davacı adına tescilini istemiştir.
Hazine vekili 30.03.2011 tarihli cevap dilekçesinde; taşınmazların adına tescili için davacı tarafından idareye yazılı başvuruda bulunulduğunu, davacının zilyetlik ve hak sahipliğine dair kayda rastlanılmadığından devir talebinin reddedildiğini, davacının bu işleme karşı idari yargıda dava açabilme imkanının olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “taşınmazların davacının dedesinden babasına, babasının ölümü ile davacıya kaldığı davacı zilyetliğinde olduğu birinci grup kültür varlığı veya birinci ve ikinci derece kentsel arkeolojik sit alanında kalmadıklarından davanın kabulüne karar verilmiştir.” Hüküm Davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık konusunun 436 ada 1 ve 479 ada 1 sayılı parsellerin kadastro tespitleri 11.04.2006 ve 17.04.2006 tarihinde yapılmış olup 14.09.2006 tarihinde kesinleşmesiyle Hazine adına tapu kaydı oluşturulmuştur. Tutanakların edinme sebeplerine göre taşınmazlar zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olup Koruma Kurulunun 16.05.2004 tarihli kararı ile kentsel sit alanı olup halen ... oğlu ... tarafından kullanıldığı beyanlar hanesinde belirtilerek Hazine adına tespitine denilmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de bu karara katılma olanağı yoktur. Şöyleki 20.05.2011 tarihinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve davacı tanıkları; taşınmazın kendilerini bildi bileli davacının dedesi Mustafa, ölümüyle de davacının babası ... onun ölümüyle de davacı olan oğluna kaldığını, eklemeli olarak elli yıldan fazla süre kullandıklarını beyan etmişlerdir. Ne var ki intikal şekli (satış, bağış ve sair) açıklatılmamıştır. Mahkemece verilen karar bu yönden hatalıdır. O halde mahkemece yapılması gereken yöntemine uygun bir biçimde keşif ara kararının alınması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK.nun 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, muris Mustafa’dan kalan taşınmazların intikal şekli ve mirasçıları arasında paylaşılıp paylaşılmadığının, paylaşılmış ise, kimlere hangi ada ve parsellerde yer alan taşınmazların düştüğünün, paylaşımın hangi tarihte yapıldığının, yerel bilirkişi listesinde yer alan yerel bilirkişiler ile tarafların gösterdikleri tanıklardan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması, şayet taşınmazlar satış, bağış ya da terekenin paylaşımı sonucu davacıya düşmemiş ise bu takdirde TMK.nun 701 ve 702.maddelerinin gözönünde bulundurulması davanında bir tasarrufi işlem olduğu gözetilerek oybirliği tasarruf ilkesi üzerinde durulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve bozma nedenine göre şimdilik diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, 24.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.