Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 8 parsel sayılı taşınmaza komşu davalının, imara aykırı olarak inşaat yapmak suretiyle müdahale ettiğini, ayrıca görüş mesafesini tamamen kapattığını ve doğalgaz tesisatı yaparken de bacasını, balkonuna uzattığını ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ile yapılan muhtesatın yıkımını istemiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, 10 parsel sayılı taşınmazının üzerindeki binanın davacı taşınmazına müdahalesinin bulunmadığını, hatta önceki malikin kendi parsel sınırları içerisinde 2 m2 boşluk bırakarak 2. ve 3. katları inşa ettiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının davacıya ait 8 parsel sayılı taşınmaza hiç bir tecavüzünün bulunmadığı, doğalgaz baca çıkışının da davalıya ait 10 sayılı parselde kalan boşluğa verildiği ve komşuluk hukuku açısından davacıya bir zararının olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım ile komşuluk hukukundan kaynaklanan zararın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 8 parsel sayılı taşınmazın davacıya, buna komşu 10 sayılı parselin ise davalıya ait olduğu, mahkemece yapılan araştırma ve uygulama sonucunda davalının, davacının taşınmazına doğrudan bir tecavüzünün bulunmadığı, ayrıca komşuluk hukukuna aykırılık oluşturacak şekilde görüntünün engellenmediği (bozulmadığı) belirlenmek suretiyle bu konudaki istekler bakımından davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yönlere ilişkin davacının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, davalının kendi mülkiyet alanındaki binasına yapmış olduğu baca nedeniyle buradan çıkan gazlardan dolayı davacının rahatsız olduğuna dair iddiasının mahkemece, inceleme konusu yapılmadığı görülmektedir.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere,
taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olaya gelince; gerçekten de davalının kendi binasında yapmış olduğu doğalgaz bacasından çıkan gazın davacının taşınmazına yayıldığı dosya kapsamıyla sabittir.
Ne var ki, anılan bu durum nedeniyle davacının ne gibi bir zarara uğradığı tespit edilmediği gibi; varsa zararın ya da rahatsız edici durumun hangi önlem ya da önlemlerle giderileceği yönünden yukarıdaki ilkeler gözetilmek ve bu konuda uzman bilirkişilerden doyurucu rapor alınmak suretiyle mahkemece, açıklığa kavuşturulmamıştır.
O halde, yukarıda değinilen hususlarda yeniden araştırma ve inceleme yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken noksan incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.