8. Hukuk Dairesi 2012/4112 E. , 2012/3815 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.02.2011 gün ve 364/78 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, 03.10.2000 tarihli harici satış senedi ile 1000 m2 yüzölçümlü olarak satın ve devraldığı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 244 m2 miktarıyla 171 ada 2 parsel altında vekil edeni adına tespit ve tescil edildiğini, eksik yazılan bölümlerin ise davalı adına tespit edilen aynı ada 1 parsel sayılı taşınmaza dahil edildiğini açıklayarak, bu bölümlere ilişkin tapu kaydının 171 ada 1 parselden iptal edilerek vekil edeni adına bulunan 2 sayılı parsele eklenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın miras bırakanından kaldığını, davacının hakkının bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 171 ada 1 parsel sayılı taşınmaz belgeye dayanılmaksızın bahçe niteliğiyle, 303 m2 yüzölçümlü olarak, 26.07.2001 tarihinde, dava dışı Selahattin Özmen adına tespit edilmiş, 04.01.2002 tarihinde kesinleşen tutanağa istinaden tapu oluşmuş, 05.08.2009 tarihinde tapudan yapılan satış ve devirle taşınmaz davalı adına tescil edilmiştir. Davacıya ait aynı ada 2 parsel sayılı taşınmaz ise senetsizden, tarla niteliğiyle, 244 m2 yüzölçümlü olarak, kadastro yoluyla davacı adına tespit ve tescil edilmiştir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye elverişli değildir. Şöyleki davacı adına kayıtlı bulunan 171 ada 2 parsel sayılı taşınmaz, dava konusu taşınmazın sınır komşusudur. Davacı, maliki bulunduğu anılan taşınmazı 03.10.2000 tarihinde 1000 m2 olarak dava dışı 3. kişilerden satın ve devraldığını, istinat duvarı ile çevirerek sınırlarını belirlediği halde, kadastro çalışmaları sırasında eksik tespit edildiğini, eksik kalan bölümlerin ise, dava konusu taşınmaz sınırlarında kaldığını ileri sürmüştür. Keşif yerinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklara, dayanılan senet sınırları sorulmak suretiyle ortak sınır belirlenmediği gibi dava konusu taşınmazın öncesinde kime ait olduğu, tarafların tasarruf durumları açıklattırılmamıştır. Bundan ayrı, teknik bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 26.11.2010 tarihli krokide dava konusu edilen taşınmaz bölümü denetime elverişli biçimde belirlenmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş; yeniden belirlenecek yerel bilirkişiler ile dosya arasında yer alan taraflara ait tanık listelerinde bildirilen tanıkların HMK.nun 240, 243 ve 259.(HUMK.nun 258.md) maddeleri uyarınca davetiye ile çağırılmak suretiyle keşif yerinde hazır edilmeleri, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2. (HUMK.nun 259.) maddeleri hükümleri uyarınca taşınmaz başında dinlenilmeleri, davacının dayanağı bulunan senedin zemine uygulanarak sınırlarının kapsadığı bölümlerin belirlenmesine çalışılması, davacının satın aldığı senette belirtilen kişilerin bayileri ile birlikte zilyetliklerinin olup olmadığının, zilyetlikleri mevcut ise ne zaman başladığının, ekonomik amaca uygun olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi, dava konusu edilen taşınmaz bölümünün mülkiyet hakkının hangi tarafta bulunduğunun belirlenmesi, beyanlar arasında aykırılık çıktığı takdirde aynı Kanunun 261/1. maddesi hükmü uyarınca çelişkinin giderilmesine çalışılması, teknik bilirkişiye dava konusu taşınmaz bölümünü ve taraflara ait taşınmazlar arasındaki ortak sınırı gösteren denetime elverişli kroki düzenlettirilmesi, yapılacak araştırma ve inceleme sonucu ortak sınırın belirlenememesi halinde tarafların tapu kayıtlarının miktarları esas alınmak ve oranlama yapmak suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesinin düşünülmesi, bunun en son çözüm olarak değerlendirilmesi, ondan sonra toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz beyanlara dayanılarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 07.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.