8. Hukuk Dairesi 2011/7529 E. , 2012/3826 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Darande Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.06.2011 gün ve 383/108 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik hukuki nedenine dayanarak dava konusu 138 ada 5 parselin bir kısmının ifrazen iptaliyle, adına tapu siciline tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 21.06.2011 tarihli krokide A harfi ile gösterilen 16.250,56 m2"lik bölüme ilişkin tapu kaydının ifrazen iptaliyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde kabul kararı verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme, taşınmazın niteliğini belirlemeye ve hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, hukuki niteliği yanında maddi olaylardan sayılan zilyetliğin, tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. İncelenmekte olan olayda, tanık dinlenilmeden yerel ve resen seçilen tespit bilirkişi sözleri esas alınarak hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK’nun 266(HUMK.nun 275). maddesinde hangi amaçla bilirkişinin bilgisine başvurulacağı açıklanmıştır. Bunun dışında, tanık sözleri ile tespiti gereken bir husus için tanık dinlenmeden bilirkişinin bilgisi ile yetinilip karar verilemez(H.G.K. 30.03.l994 tarih l993/8-939 esas, l994/l76 karar). Ayrıca, hakim kendiliğinden bir davayı inceleyip uyuşmazlığı çözemez. 6100 sayılı HMK’nun 24 ve 25.maddelerine göre (HUMK’nun 72, 75 m), taraflar iddia ve savunmalarının dayanağı olan olayları ve bunların delillerini hazırlayıp bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük özel hukuk sistemimizce kabul edilen “taraflarca hazırlama” ilkesinin sonucudur. Hakim kendiliğinden topladığı delillere dayanarak hüküm veremez. Tarafların dayanmadığı tespit bilirkişilerinin mahkemece resen dinlenilmesi suretiyle hüküm verilmesi doğru olmamıştır. Davacı, dava dilekçesinde tanık deliline dayanmıştır. 18.05.2010 tarihli yargılama oturumunda, taraflara köy dışından seçilecek tanık listelerini bildirmeleri için süre verilmişse de; dosyanın içeriğine, iddia ve savunmaya göre, tanıkların komşu köy halkından seçilmesine gerek görülmediğinden verilen süre usul ve yasaya uygun değildir.
Yerel bilirkişinin sözleri kazanmayı sağlayan zilyetliğin başlangıcı, süresi ve niteliği hakkında hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacıya tanıklarını liste halinde vermek üzere yeniden süre ve imkan tanınması, ondan sonra yerel bilirkişi ve tanıkların 6100 sayılı HMK’nun 243 ve 244(HUMK.nun 258).maddeleri hükmü uyarınca keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağrılmaları, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2(HUMK 259).maddeleri uyarınca taşınmaz başında yapılacak keşif yerinde dinlenilerek, taşınmazın öncesinin ne ve kime ait olduğunun, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığının, uyuşmazlık konusu olan bu yerin halen kimler tarafından zilyet ve tasarruf edildiğinin, üstün kullanma hakkının kimde bulunduğunun, kendilerinden sorulup belirlenmesine çalışılması, beyanları arasında aykırılık çıktığı takdirde, aynı Kanunun 261/1(HUMK 265). maddesi göz önünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekir. Mahkemece, sadece yerel ve resen dinlenilen tespit bilirkişi sözleri ile yetinilip, uyuşmazlığın esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Zilyetlik yoluyla mülkiyetin kazanılması için, taşınmazın özel mülkiyete elverişli yerlerden olması gerekir (TMK’nun 715, 999 m). Dava konusu 138 ada 5 parsel, hali arazi niteliğiyle, 174.898,60 m2 yüzölçüm olarak kadastro yoluyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Mahkemece, taşınmazın başında yapılan keşif sonunda, ziraatçı bilirkişiye inceleme yaptırılıp rapor alınmadan, yazılı gerekçeyle kabul kararı verilmesi eksikliktir. Bu nedenle, yeniden yapılacak keşifte, ziraat mühendisine çekişme konusu taşınmaz bölümü ve çevresi incelettirilerek, önceki ve şimdiki niteliği hakkında maddi bulgulara ve bilimsel gerekçelere dayalı olarak tarafların, yerel mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor sunması istenmeli, sunulan rapor hüküm kurulurken göz önünde bulundurulmalıdır.
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için; kadastro tespit tarihinden 20-30 yıl öncesine ait(1976-1986 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın çekim tarihindeki sınırlarının ve niteliğinin belirlenebilmesi, bu yolla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla, belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak; öncelikle çekişme konusu taşınmaz hava fotoğrafında gösterilmeli, daha sonra bu yerin önceki ve şimdiki niteliğinin, ekonomik amacına uygun olarak tarımsal nitelikli zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara göre hazırlanan bu uzman bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, daha sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilemez.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davalı ... temsilcisinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi uyarınca uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.