8. Hukuk Dairesi 2012/157 E. , 2012/3858 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine, Çiftlikören Köyü Tüzel Kişiliği ve Kuşkayası Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kangal Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 06.10.2010 gün ve 171/153 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, dava dilekçesinde Kangal İlçesi, Kuşkayası Köyünde bulunan 126 ada 191, 123 ada 13 sayılı parseller ile Çiftlikören Köyü sınırları içerisinde yer alan 104 ada 19 sayılı parsellerin tarla niteliğiyle kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiklerini, 126 ada 191 sayılı parselin babasından, 104 ada 19 sayılı parselin ise, annesinden intikal ettiğini, mirasçılar arasında yapılan paylaşım sonucu kendisine düştüğünü, 123 ada 13 sayılı parselin ise, ... isimli şahıstan satın aldığını, eklemeli zilyetliklerin yaklaşık 70-80 yıl olduğunu açıklayarak anılan parsellerin tapu kayıtlarının iptaliyle adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, yargılama oturumlarında davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... ile Kuşkayası Köyü Tüzel Kişilikleri adına çıkartılan dava dilekçesi, yöntemine uygun bir biçimde tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamışlardır.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle her üç parselin tapu kaydının iptaliyle davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, davalı köy tüzel kişilerine karşı açılan davanın ise, reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, yalnızca davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve harici satın alma hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin açılan tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı dava dilekçesinde, 126 ada 191 sayılı parselin babasından 104 ada 19 sayılı parselin ise, annesinden kaldığını bildirmiş ancak, adı geçen kişilerden kendisine intikal şekli konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar ise, 126 ada 191 nolu parselin davacının babası ...’dan, 104 ada 19 nolu taşınmazın da annesi ... dan kaldığını, 191 sayılı taşınmazın mirasçılar arasında yapılan paylaşım sonucu davacıya düştüğünü açıklamışlar ancak annesinden gelen 19 sayılı parselin paylaşıma tabi tutulup tutulmadığı konusunda herhangi beyanda bulunmamışlardır. Davacının, 123 ada 13 nolu taşınmazı ...’dan satın aldığı konusunda uyuşmamazlık bulunmamaktadır.
Saptanan bu durum karşısında, davacının annesi ... ’dan kalan ve ... ...adına düzenlenen 1937 tarih 235 tahrir nolu vergi kaydı kapsamında kalan 19 sayılı parselin ...’ın mirasçıları arasında yapılan paylaşım ya da satış ve bağış yoluyla davacıya kalıp kalmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, paylaşım ya da satış veya bağış yoluyla davacıya kalmış ise, bu parselle ilgili davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıdaki eksikliklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Yapılacak araştırma ve inceleme sonucu, 19 nolu parselin paylaşım, satış ya da bağış yoluyla davacıya kalmadığının ve tereke malı olduğunun belirlenmesi halinde ...’ın terekesinin TMK.nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğunun kabulü gerekir. Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar bakımından bir mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır. TMK.nun 702.maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Dava da, bir tasarrufi işlem olup, tüm mirasçıların üçüncü kişilere karşı birlikte dava açmaları gerekmektedir. Böyle bir durumda 104 ada 19 sayılı parselle ilgili davanın dava koşulundan reddine karar verilmesi düşünülmelidir.
Öte yandan, 126 ada 191 sayılı taşınmaz senetsizden, 123 ada 13 nolu taşınmaz 4753 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Hazine adına belirlenen 1961 tarih 40, 104 ada 19 sayılı parselin ise aynı kanun hükümleri gereğince Hazine adına tapuya bağlanan 1961 tarih, 35 sıra nolu tapu kayıtlarının revizyonu sonucu yapılan kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildikleri belirlenmiştir. Davacı, 126 ada 191 sayılı parsel bakımından babası ... adına düzenlenen 1937 tarih 79, 104 ada 19 sayılı parsel açısından ise, annesi ... ...adına kayıtlı olan 1937 tarih 235 tahrir sayılı vergi kayıtlarıyla kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanmıştır. 191 sayılı parselin güneyi boz okumakta olup, aynı yönde 230 sayılı kadim mera parseli bulunmaktadır, miktarı ise 40"ar dır. ...’a ait 1937 tarih 235 tahrir nolu vergi kaydının kuzey ve güney hududu boz okumakta olup miktarı 40’ar dır. Kural olarak, boz, hali, tepe ve buna benzer sınırları içeren vergi kayıtları gayri sabit sınırlı kayıtlar olarak kabul edilmektedir. Bu bakımdan kayıt ve belgelerin kapsamları 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca belirlenmelidir. Bu bakımdan vergi kayıtlarının sabit sınırlı olup olmadıkları, yapılacak araştırma ve inceleme sonucu belirlenmesi gerekir. Kenarında kadim mera bulunan taşınmazlara revizyon gören vergi kayıtları o yönü boz okuyor ise bu ibarenin mera anlamında kullanıldığı kabul edilmelidir. Mahkemece, bu yönler üzerinde durulmamıştır. O halde, mahkemece yapılacak iş yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıkların HMK.nun 243, 244, 259 ve 290/2.maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmeleri, tarafların yeri bilen yaşlı tanıklarını bildirmeleri konusunda kendilerine süre ve imkan tanınmalı, aynı biçimde, yaşlı yerel bilirkişilerin mahkemece belirlenmesi, 191 ve 19 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören sırasıyla 1937 tarih 79 ve 1937 tarih 235 tahrir nolu vergi kayıtlarının kapsamlarının 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi gereğince belirlenmesi, boz ibaresinin mera anlamında kullanıldığının gözetilmesi, vergi kayıtlarının bazı yönleri boz okuduğu ve sabit sınırlı olmadıkları kabul edildiği takdirde miktarlarıyla geçerli olduğunun ve özellikle miktar fazlalıklarının kenarlarındaki kadim meradan açılmak suretiyle elde edildiğinin düşünülmesi, tarih ve sayıları verilen vergi kayıtlarının kadastroda herhangi bir parsele revizyon görüp görmediklerinin Kadastro Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, 126 ada 191 sayılı parsele komşu 128, 131, 134, 230 ve 123 ada 13 sayılı parsele komşu 14, 17, 16, 31, 229 ve 104 ada 19 parsel sayılı taşınmaza komşu 12, 16, 18, 20, 28 ve 53 parsel sayılı taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve ekleriyle kadastro sırasında bu taşınmazlara revizyon gören tapu ve vergi kayıtları da bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, vergi kayıtlarıyla komşu parsellere ait tapu ve vergi kayıtlarının teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, vergi kayıtlarının ait oldukları taşınmazlara dört hududu itibarıyla uyup uymadıklarının belirlenmesi, her taşınmaz başında ayrı ayrı keşif yapılması, yerel bilirkişi ve tanıkların birbirlerinden bağımsız olarak HMK.nun 261.maddesi gereğince ayrı ayrı dinlenmesi, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde bu aykırılığın aynı madde uyarınca giderilmesi, komşu kayıt ve belgelerin taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, kenarında mera bulunan parseller bakımından aynı zamanda kadim ve tahsisli mera araştırmasının da yapılması, böyle bir durumda meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasında yerel bilirkişilerin mahkemece belirlenmesi, aynı biçimde tanıklarını belirleyip bildirmeleri konusunda taraflara süre ve imkan tanınması, taşınmazların bulunduğu köylere ait tahsisli mera kayıtlarıyla, harita ve belgelerinin olup olmadığının tapu sicil ve İlçe Özel İdare Müdürlüğünden araştırılıp belirlenmesi, var ise, getirtilerek eldeki dosyaya konulması, bu kayıtların da yukarıda açıklandığı biçimde zemine uygulanması, iptal ve tescili istenen taşınmazların tahsisli veya kadim meradan elde edilip edilmediklerinin saptanması, daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi ziraat mühendisi aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenmek suretiyle, dava konusu yerlerin kenarlarında yer alan kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, kural olarak Toprak Tevzi Komisyonlarınca oluşturulan tapu kayıtlarının ilk oluştuğu tarihten geriye doğru davacı tarafın aralıksız çekişmesiz ve yirmi yıl süreyle malik sıfatıyla zilyetliğinin bulunup bulunmadığının saptanması, dosya kapsamındaki bilgilere göre, 104 ada 19 ve 123 ada 13 sayılı parsellere revizyon gören Hazinenin tapu kayıtları 1961 yılında Toprak Tevzi Komisyonunca oluşturulduğuna göre bu tarihten geriye doğru davacının yirmi yıllık kazanma süresinin dolup dolmadığının hesaplanması gerekmektedir. Bu durumda zilyetliğin başlangıç tarihi 1941 yılı olmaktadır. Bu nedenle yerel bilirkişi ve tanıkların yaşları bu tarihteki zilyetlik başlangıcını belirlemeye uygun olması gerekir.
Bundan ayrı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince, miras bırakanlar ... .... ... ve satıcı ... bakımından miktar araştırılmasının yapılması, belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin, Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğüyle, zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı işleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanaklarıyla tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davalarına ait dosyaların ise ait oldukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu bir hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.