1. Hukuk Dairesi 2008/4888 E. , 2008/6206 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2007
NUMARASI : 2007/268-2007/168
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,miras bırakanı adına kayıtlı 13 parseldeki 8 nolu bağımsız bölümü davalının haksız olarak kullandığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebinde bulunmuştur.
Davalı, taşınmazda payına karşılık gelen yeri kullandığını,işgalin söz konusu olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,davalının müdahalesi sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delilerden ; çekişme konusu 13 parsel sayılı taşınmazın tarafların miras bırakanları ile davalının kızı adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olup,taşınmaz üzerinde kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulmamış binanın bulunduğu,davanın taraflarının mirasbırakanlarının ölümü ile ırsen paydaş duruma geldikleri ve davalının taşınmaz üzerinde bulunan binadaki bir bölümü kullandığı anlaşılmaktadır.
Öyle ise,taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun paylı mülkiyete ilişkin 688 ve takip eden maddeleri gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.Bilindiği üzere;paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince;çekişme konusu taşınmazın paydaşları arasında harici bir taksim sözleşmesinin yapılmadığı gibi tüm paydaşlar yönünden fiili kullanma biçiminin oluşmadığı da dosya kapsamı ile sabittir.
Diğer taraftan,davalı çekişmeli bölümü kullanmakta ise de,davacının da binada kullanabileceği yerlerin bulunduğu görülmektedir.
O halde,davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleştiği söylenemez.
Hal böyle olunca,davanın reddine karar verilmesi gerekirken,yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,15.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.