8. Hukuk Dairesi 2011/7009 E. , 2012/4144 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 05.07.2011 gün ve 666/518 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, miras, taksim ve eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik hukuki nedenlerine dayanarak dava konusu 315 ada 2 parselin tamamı ile aynı ada 3 parselin bir kısmının tapu kayıtlarının iptaliyle müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 315 ada 2 parselin tamamının, aynı ada 3 parselin ise 25.05.2011 tarihli krokide A harfiyle gösterilen 9655,44 m2"lik bölümünün ifrazen iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dava konusu 315 ada 2 nolu parsel, arsa niteliğiyle, 13693,32 m2 olarak, aynı ada 3 nolu parsel ise ham toprak niteliğiyle 152801,91 m2 olarak; tapu ve vergi kaydına rastlanılmadığı Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirtilerek 10.01.2001 tarihinde kadastro yoluyla Hazine adına tespit edilmişler, tutanakların itirazsız 30.03.2001 tarihinde kesinleşmesiyle sicil oluşmuştur. Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve TMK.nun 713. maddelerine dayanılarak açılmış iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Bir yerin zilyetlik yoluyla edinilebilmesi için özel mülkiyete elverişli yerlerden olması gerekir (TMK.nun 715,999) .
Davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de; mahkemenin bu görüşüne katılmak mümkün değildir. Şöyle ki; taşınmazın bulunduğu yerde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar beyanlarında, çekişme konusu taşınmazların kısmen davacının dedesi Hacı Osman tarafından harman dökülmek suretiyle ve kuzuların emzirildiği yer ve kuzuluk olarak kullanıldığını, ölümü ile davacının babası Bahri Öksüz’e kaldığını, onun da öldüğü 1975 -1976 yıllarına kadar aynı şekilde kullandığını, onun da ölümüyle ve taksimle davacıya kaldığını, davacının 1989 yılında ahır, 1994 yılında kerpiç ev yaptığını, bir bölümünü de bahçe olarak kullandığını bildirmişlerdir. Ziraat Mühendisi Mehmet Şimşir 25.05.2011 tarihli raporunda, 315 ada 2 parselin üzerinde, tek katlı ev ve ahır bulunduğunu, kısmen meyveli meyvesiz ağaçların dikili olduğunu, aynı ada 3 parsel üzerindeki A harfiyle gösterilen yerde ise ahır ve tarım aletlerinin bulunduğunu, taşınmaz üzerinde yer yer ayrık otu, koyun yumağı, düğün çiçeği gibi mera bitkilerinin yer aldığını, tarım arazisi olarak kullanılacak nitelikte olmadığını bildirmiştir.
Yargıtay’ın ve Dairemizin kararlılık gösteren uygulamalarına göre, bir yerin zilyetlik yoluyla edinilebilmesi için malik sıfatıyla davasız–aralıksız en az yirmi yıl süreyle ekonomik amacına uygun olarak zilyet ve tasarruf edilmesi gerekir. Uzman bilirkişi ziraat mühendisinin raporunda açıkladığı bitki türlerinin ancak, meralarda yetişebilen otsu bitkiler olduğu konusunda duraksamamak gerekir. Bu nedenle (A) ile işaretli yerin mera özelliğini taşıdığının kabulü gerekmektedir. Dosya içeriğine toplanan delillere göre, çekişme konusu taşınmazın büyük bir kısmının ağıl, kuzuluk, tarım aletlerinin konulduğu ve yabani otların kendiliğinden yetiştiği yer olduğu anlaşılmaktadır. Bu tür zilyetlik, ekonomik amaca uygun sayılmamaktadır. Ev ve ahır olarak kullanılan bölümlerin ise zilyetlikleri tespit tarihi itibarıyla 20 yıla ulaşmamaktadır. Kaldı ki, salt ahır ve ev yapmak zilyetlikle iktisaba elverişli olmamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, yeniden keşif yapılarak, davacının atalarından beri özel harman yeri olarak kullandığı iddia edilen taşınmaz bölümünün o günün koşulları (öküz-at-eşekle düven sürmek, sap dökmek, taş ve saman elde edilen alanın miktarının) ve sınırlarının arazi üzerinde yerel bilirkişi ve tanıklarca gösterilmesinden sonra, teknik bilirkişi aracılığıyla, kroki üzerinde gösterilip, yüzölçümü hesaplanarak bu bölüme ilişkin davanın kabulüne, bunun dışında kalan ve az yukarıda belirtildiği üzere kazanma koşullarını taşımayan bölümlere ilişkin davanın ise reddine karar verilmesi gerekirken, deliller yanlış değerlendirilerek, dosya içeriğine ve yerleşmiş içtihatlara uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde taşınmazın tamamı hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.