8. Hukuk Dairesi 2012/3515 E. , 2012/4151 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... (...kızı) aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Nevşehir 1 Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.03.2011 gün ve 14/46 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde ve 15.03.2011 tarihli yargılama oturumunda, dava konusu 301 ada 8 parsel sayılı taşınmazı 1988 yılında satın ve devraldığını, 4/10 pay maliki Ahmet kızı Havva’nın bilinmeyen kişi olduğunu ileri sürerek, paya ilişkin tapu kaydının iptaliyle adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı savunma yapmamıştır.
Mahkemece, on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu 301 ada 8 parsel, kadastro yoluyla 16.07.1943 tarih 94 ve 25.08.1947 tarih 69 ve 70 sıra nolu tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı belirtilerek 4/10 payı ... kızı ..., 3/10’ar payları ise ...kızı ... ve ...oğlu ...adlarına tespit edilmiş, tutanak 26.06.1968 tarihinde kesinleşerek sicil oluştuktan sonra, toplam 6/10 pay 16.08.1988 tarihinde görülmekte olan davanın davacısı ...’a tapuda satılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde “… sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz…” hükmüne yer verilmiştir. İddianın ileri sürülüş şekline göre, davacı çaplı taşınmazdan, tapudaki satışla pay edinmiş ve tespit sonrası nedene dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Anılan kanun maddesi uyarınca, on yıllık hak düşürücü sürenin tespit sonrası nedenlere dayanarak açılan iptal ve tescil davalarına uygulanması söz konusu olamayacağından, yerel mahkemenin ret gerekçesi yerinde değildir.
Dava, TMK.nun 713/2. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK.nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “…aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir…” denilmiştir. Az yukarıda da açıklandığı gibi, dava konusu 301 ada 8 parsel, kadastro sırasında revizyon gören 16.07.1943 tarih 94 ve 25.08.1947 tarih 69 ve 70 sıra nolu tapu kayıtlarına dayanılarak tespit ve tescil edilmiştir. Davacı, "malikin tapu kütüğünden anlaşılamamasına” dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Tapu kütüğünde malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; kayıt malikinin tanınmayan, bilinmeyen, hatırlanamayan, adresi belirlenemeyen veya uzun yıllar önce ölmüş bir şahıs değil, tapu kütüğünde kim olduğunun anlaşılmasına yarayan belge ve bilgilerin bulunmamasıdır. (Yargıtay HGK.nun 10.04.1991 tarih,1991/8-51 Esas-194 Karar ). Ayrıca, tapu kütüğünde, malik adının müphem ve yetersiz gösterilmesi durumları malikin kim olduğunun anlaşılamadığı durumlar olarak kabul edilir. Halbuki, Dairemizce geri çevirme yazısı üzerine gönderilen kadastro tutanağı ve ekindeki revizyon kayıtlarından, Ahmet kızı Havva’nın kim olduğuna ilişkin belgelerin mevcut olduğu, bu nedenle adı geçenin tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan kişi olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değilse de; ret kararı sonucu itibariyle doğru görüldüğünden bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının rediyle sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2,75 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 14.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.