4. Ceza Dairesi 2013/34474 E. , 2014/12732 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
HÜKÜM : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, temyiz isteğinin vekalet ücretine hasredildiği belirlenerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
Vekalet ücretine yönelik sanık ... müdafiinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 21/04/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Sanık hakkında tehdit ve hakaret suçlarından açılan davada; tehdit suçundan beraat, hakaret suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Sanık müdafii sadece beraat edilen suç yönünden vekalet ücretine hükmolunmaması noktasından temyize gelmiştir.
Sanığın, kendisini vekille temsil ettirmesi halinde, beraat ettiği suç bakımından vekalet ücretini hak ettiğinden, lehine vekalet ücretine hükmolunması gerektiğini şu gerekçelere dayandırmak gerekmiştir:
Sanığın aynı müdafii ile birden suçtan temsil edilmesi ve bir kısım suçlardan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, diğerinden beraat kararı verilmesinde, beraat ettiği suçtan dolayı ücreti vekalet hakkı olmayacağına ilişkin açık yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Beraat edilen suçla ilgili olarak, sanık yararına vekalet ücretine karar verilmesi adalet ilkesi gereğidir. Çünkü, aynı dosyada, farklı suçlarla ilgili olarak farklı emek sarfeden sanık müdafiinin, bu emeğinin karşılığı olarak beraatle ilgili hüküm bakımından vekalet ücreti hakkı doğmalıdır.
Kamu adına açılan dava dolayısıyla sanığın kendisini vekille temsil etme zorunluluğu doğmuş ve müdafi ile aralarında vekalet ücreti sözleşmesi yapmış olması karşısında, müdafiin işi ücretsiz yapması karinesinden söz edilemeyeceğinden, beraat edilen suçlardan sanık lehine vekalet ücretine hükmolunmaması, genel ilkeyle çelişir. Çünkü, 5271 sayılı Ceza Yargılama Yasasının 324 vd. maddelerinde yargılama giderlerine ilişkin ilkelere yer verilmiştir.
Söz konusu CYY’nın “Beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi hâlinde gider” başlıklı 327 nci maddesinin 1 nci fıkrasında, “Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir”; 2 nci fıkrasında ise, “Bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet Hazinesince üstlenilir” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin, “ceza davalarında ücret” başlıklı 13 ncü maddesinin son fıkrasındaki düzenlemeye göre de, “Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir”.
Bu düzenlemeler göstermektedir ki, kural olarak, sanık, vekille temsil edilmiş olmak kaydıyla, hakkında açılan davadan beraat etmesi halinde vekalet ücretini hak kazanır. Yasa koyucu, bir dava dosyasında birden fazla suçtan yargılanma halinde birinden mahkumiyet halinde, beraat edilen suç bakımından vekalet ücretine hak kazanılamayacağı yönünde açık bir düzenlemeye yer vermemiştir. Yasa ve Ücret sözleşmesine göre doğmuş olan hakkın, yorum yoluyla etkisiz kılınmasının hukukun genel ilkelerine uygunluğundan söz edilemez. Hakka istisna getirilmeyip, tam tersine ayrımsız, beraat eden kimsenin vekalet ücretinin verilmesi gerektiğinin kabul edilmesi karşısında, uygulamayla istisnaya yer verilmesi söz konusu olamaz. Yasa koyucu, dava açılmasında dikkatli olunması ve yetersiz delillerle dava açılmamasını; açılmış davadan beraat edilmesi halinde de, dava nedeniyle avukat tutmak zorunda kalan sanık lehine vekalet ücretine hükmolunmasını kabul ederek, insan haklarının korunmasına azami özenin gösterilmesini hedeflemiştir.
Kaldı ki, birbirinden faklı eylemlerden açılan dava dosyasında sanık müdafiinin aynı emeği harcadığından da söz edilemez. Veya, birden fazla suçlama nedeniyle tutulan avukat ile, bir suç nedeniyle tutulan avukata aynı ücretin verilmesi de sosyal hayatın gerçeklerine uygun düşmez.
Diğer yandan, birden fazla suçlama nedeniyle avukat tutulmasında, sanığın, aslında beraat ettiği suçlama söz konusu olmasaydı belki avukat tutmayı bile düşünmeyebileceği de söz konusu olabilir. Yani, beraat edilen suç için avukat tutan bir kimse, bu suçtan beraat ettiği halde, aynı vekaletnameyle takip edilen suçlamalardan birinden mahkum olduğunda, vekalet ücreti hakkından mahrum olacaktır.
Nihayet, hukukumuzda, temyiz sınırının belirlenmesinde, erteleme, adli para cezası ve tedbirlere çevirmede, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında her suçun ayrı ayrı dikkate alınması karşısında, aynı dava dosyasında birden fazla suçla ilgili olarak dava açılması dikkate alındığından, dosya değil, açılmış davaların her birinin diğerinden ayrı olarak dikkate alınması gerekmektedir..
Bir başka açıdan ise, bu suçlarla ilgili olarak farklı yerlerde veya aynı yerde ayrı ayrı davalar açılmış olsaydı, her suç için beraat kararı verildiğinde sanık yararına ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunacaktı.
Tüm bu nedenlerle, sanık lehine beraat ettiği suçla ilgili olarak vekalet ücretine hükmolunması gerektiğinden, yüksek çoğunluğun onama düşüncesine iştirak edilmemiştir.