Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 1.11.2007 gün ve 85-429 sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 5.3.2008 gün ve 12908-2773 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin olup, mahkemenin davanın reddine yönelik kararı, davanın kabulü gerektiğine işaret edilerek Dairece bozulduğu anlaşılmaktadır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan A.’ın maliki bulunduğu çekişmeye konu 1304 sayılı parselini 3.9.2004 tarihli akitle dava dışı oğlu H.’den olma torunu davalı A.e satış yoluyla devrettiği; çekişmeli taşınmaza komşu 1305 sayılı parselin de miras bırakanın eşi S.’den miras bırakana ve çocukları davacı M.ile dava dışı H.’e intikal ettiği, miras bırakan ile oğlu H.’in de bu taşınmazdaki paylarını 3.12.2003 tarihinde davacı M.. satış yoluyla temlik etmiş oldukları; miras bırakanın 18.12.2006’da ölümüyle geriye mirasçıları olarak oğulları M. ve H.in kaldıkları görülmektedir.
Davacı Mehmet, 1304 sayılı parselin davalıya temlikinde kendisinden mal kaçırma amacı güdüldüğünü, işlemin muvazaalı yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Davalı Ayten ise, çekişmeli taşınmazın miras bırakan tarafında babası H.e devredilecekken babasının isteği doğrultusunda kendisine devredildiğini, davacıya da daha önce 1305 sayılı parselin verildiğini, paylaştırma amacıyla hareket edildiğini savunmuş, tanık sıfatıyla dinlenen babası H. de savunmayı doğrulamış; davacı ise, kendisine verilen 1305 sayılı parselin, dava dışı H.’in iki sokak ötede bulunan arsayı alırken ve üzerindeki evi yaparken annesi ve babasının Karacabey’de tarla satıp parasını kardeşi H.’e vermelerinin karşılığı olduğunu, çekişmeli 1304 sayılı parselin paylaştırma kapsamında kalmadığını iddia etmiştir.
Bilindiği gibi, miras bırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapması halinde mal kaçırma kastından söz edilmeyeceği ve bu durumda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur.
Ne varki, mahkemenin, paylaştırma savunması üzerinde yeterince durduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, 1304 ve 1305 sayılı parseller dışında tarafların iddia ve savunmalarında belirttikleri taşınmazların da tedavüllü tapu kayıtlarının getirtilmesi, bu yönde gösterecekleri tanıkların dinlenmesi, çekişmeli 1304 parsel sayılı taşınmazın, davacıya verilen 1305 sayılı parsel karşılığında paylaştırma amacıyla davalıya temlik edilip edilmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilmesi doğru değildir. Anılan husus, karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan incelemede anlaşıldığından, davalının karar düzeltme isteğinin HUMK.’nun 440. maddesi uyarınca kabulüne, Dairenin 5.3.2008 tarih, 12908-2773 sayılı ilamının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 1.11.2007 tarih, 85-429 sayılı kararının açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 2.7.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.