10. Hukuk Dairesi 2016/1994 E. , 2016/8117 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davalı ve hak sahiplerinin haksız sağlık karne kullanımı nedeniyle Kurum tarafından tahakkuk ettirilen yersiz tedavi giderlerinin tahsiline yönelik başlatılan takibe itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulüne reddine karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Davacı Kurum vekili temyizi yönünden,
21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun, katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2014 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 1.890,00 TL. olarak değiştirmiştir.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi; tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesi hükmü gereğidir.
İnceleme konusu davada, ret edilen ve temyiz denetimine konu olan tutar 605,38 TL. olup yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırını aşmadığından, davacı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibariyle kesinlik nedeniyle REDDİNE,
2-) Davalı vekilinin temyizi yönünden;
30.01.1989 tarihinde intikal eden giriş bildirgesine ve 01.04.1988 tarihinde başlayan vergi kaydına istinaden 01.04.1988 tarihinde 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı başlatılarak Bağ-Kur sicil numarası verilen davalının, 08.11.2000 tarihinde intikal eden ikinci giriş bildirgesine ve 01.04.1988 tarihinden başlayan vergi kaydı ve 16.02.1998 tarihinde başlayan limited şirket ortaklığına istinaden 04.01.2000 tarihinden itibaren mükerrer 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı başlatıldığı ve ikinci bir Bağ-Kur sicil numarası verildiği, davalının 17.10.2001 tarihinde mükerrer ikinci Bağ-Kur sicil numarası üzerinden kendi ve hak sahipleri için sağlık karnesi müracaatı üzerine sağlık yardımından faydalandığı, 2009 yılında Kurumun davalının mükerrer ikinci Bağ-Kur numarasını iptal edip, ilk Bağ-Kur numarası üzerinden hizmetlerini birleştirmesi üzerine, davalıyı 01.04.1988 – 31.07.1993 ve 16.12.1998 tarihinden devam eden Bağ-Kur sigortalılığı vermesi üzerine, davalının ve hak sahiplerinin sağlık karnesi kullandığı dönemde prim borcunun ortaya çıkması üzerine davalı ve hak sahiplerinin 28.02.2002 ila 11.10.2008 tarihleri arasındaki tedavi giderleri nedeniyle yersiz sağlık giderine yönelik borç tahakkuku yapıldığı ve davalı hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının icra takibine itiraz etmesi üzerine, eldeki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemli dava açıldığı, mahkemece, davalının sağlık yardımlarından faydalanabilmesi için prim borcunun bulunmaması gerektiğinden bahisle, takibe konulan tutar ve işlemiş faizi yönünden davanın kısmen kabulüne ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine yönelik davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davalının mükerrer ikinci Bağ-Kur sicil numarasından yersiz olduğu iddia edilen sağlık giderlerinin ait olduğu dönemin tamamında düzenli prim ödemelerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Kurum tarafından gerçekleştirilen işlem nedeniyle değiştirilen sigortalılık süresinin, tedavinin yapıldığı dönemdeki sigortalılık süresini ve buna göre sağlık sigortasından yararlanma şartlarını etkilemeyeceği, davacının sağlık yardımlarından yararlandığı dönemde, tabi olduğu sigortalılığa yönelik prim borcunun da olmadığı gözetildiğinde, dava konusu yersiz sağlık gideri borcundan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davalıya iadesine, 12.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.