8. Hukuk Dairesi 2011/4438 E. , 2012/4408 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24.11.2010 gün ve 539/591 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... mirasçıları tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde, altı kişinin birleşerek toplam 4800 m2 yer aldıkları, 407 parsel olarak tapuda kayıtlı iken 2859 sayılı Yasa gereğince yapılan çalışmalar ile 2981 ve 3290 sayılı İmar Affı Kanunları gereğince yapılan şüyulandırmada dava konusu parselin 501 ada 23 sayılı parsel olarak belirlendiğini, vekil edeninin de altı kişi arasında bulunduğunu, taşınmazın 149/400 payının ..., 251/400 payının ise ... adına tapuda kayıtlı bulunduğunu açıklayarak her iki davalıya ait tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... 3.12.2008 tarihli yargılama oturumunda, davayı kabul ettiğini bildirmiş ve imzası alınmıştır.
Diğer davalı ... ise, hükmün tebliğ üzerine 8.12.2008 tarihinde öldüğü anlaşılmış, hükmün adı geçenin mirasçılarına tebliğ edilmesiyle kararın mirasçılar tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır. Ancak, yargılama sırasında davayı takip eden ... vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 501 ada 23 sayılı parselin davalılar adına bulunan tapu kaydının iptaline ve davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, yargılama sırasında ölen ... mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve harici satın almaya dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya arasında bulunan davalı ...’e ait veraset belgesine göre, ...’in 8.12.2008 tarihinde öldüğü, davanın 22.10.2008 tarihinde açıldığı ve davanın açılmasından kısa bir süre sonra öldüğünün belirlendiği, kendisini vekille temsil ettirdiği, vekili Av. ...’in mahkemece, karar verildikten sonra 10.12.2010 tarihinde davadan çekildiğini açıkladığı, bunun üzerine çekilme dilekçesinin davalı ...’e tebliği sonucu tebligat mazbatasına verilen bilgiye göre ...’in öldüğü anlaşılmıştır. Bu aşamadan sonra hüküm Hüseyin Kelen mirasçılarına tebliğ edilmiş ve mirasçıları tarafından kararın temyiz edildiği saptanmıştır. ... mirasçıları temyiz dilekçelerinde, babalarının ölümünden sonra kendilerine tebligatın yapılmadığını, davadan haberdar edilmediklerini, ölen kişinin taraf ehliyetinin ölümüyle son bulduğunu, davaya devam etme imkanının ortadan kalktığını açıklamışlar ve hükmün bozulmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Kural olarak, Borçlar Kanununun 35 ve 397. maddeleri gereğince, ölümle vekalet son bulur. Borçlar Kanununun 35/1. fıkrasında, “Hilafi iki tarafça kararlaştırılmış, yahut maslahatın mahiyetinden istiklal olunmuş olmadıkça; hukuki bir muameleden mütevellit temsil selahiyeti, mümessilin yahut temsil edilenin vefatı veya gaiplik hükmünün ilan veya medeni hakların kullanılması salahiyetinin izaası yahut ikisinden birinin yahut her ikisinin iflas ilan etmesiyle, nihayet bulur,” denilmekte, aynı kanunun 397. maddesinde ise; “Hilafi mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekalet, gerek vekilin, gerek müvekkilin ölümüyle ve ehliyetinin zevali veya iflasıyla nihayet bulur, ikinci fıkrasında da; şu kadar ki, vekaletin nihayet bulması müvekkilin menfaatlerini tehlikeye koyuyorsa, müvekkil veya mirasçı veya mümessili bizzat işlerini görebilecek hale gelinceye kadar vekil veya mirasçısı veya mümessili vekaleti ifaya devam ile mükelleftirler”, açıklamalarına yer verilmiştir.
Açıklanan bu kanun maddeleri karşısında ...’in 8.12.2008 tarihinde ölümüyle Av. ... Ergin’e verdiği vekaletname sona ermiştir. ..., vekil edeninin öldüğü 8.12.2008 tarihinde davadan çekildiği 10.12.2010 tarihine kadar ölenin mirasçılarından davayı yürütmek için aldığı ve dosyaya sunduğu vekaletnameler dosya arasında bulunmadığı gibi, mirasçıları tarafından vekilin yaptığı işlemlere olur verdiklerine ilişkin bir beyanlarına da rastlanılmamıştır. Tam aksine temyiz dilekçelerinde, murisin ölümünden sonra davadan haberdar olmamaları nedeniyle savunma haklarının kısıtlandığı yönünde ve bunu çağrıştıran beyanları bulunmaktadır. Davanın aleyhlerine sonuçlandığı da bir gerçektir. 1982 Anayasa’sının 36. maddesinde; “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir” hükmüne yer verilmiş, HUMK.nun 73 ve bunun paraleli olarak düzenlenen HMK.nun 27. maddesinde, “hukuki dinlenilme hakkından” söz edilmektedir. Maddede öngörülen “..hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler..” ibaresiyle aynı zamanda taraf teşkilinin de kastedildiği sonucuna varılmaktadır. Açıklanan kanun maddeleri ile muris ...’in mirasçılarının savunma haklarının kısıtlandığı ve vekaletin son bulduğu tarihten itibaren üç yıl gibi uzun bir sürenin aradan geçtiği, mirasçılarına gerekli tebligat yapılmadan davanın sürdürüldüğü, davayı yürüten vekilin de sessiz kaldığı görülmekte olup, bu husus bozma nedenidir.
O halde mahkemece yapılacak iş; dosya arasında bulunan muris ...’in veraset belgesinde yer alan tüm mirasçılarına Daire ilamının tebliğ edilmesi, davada taraf teşkilinin ve böylece savunma hakkının sağlanması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.Davalı miras bırakan ... mirasçılarının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre esasa ilişkin diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 489,70 TL peşin harcın davalılardan ... mirasçılarına iadesine 17.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.