8. Hukuk Dairesi 2011/7844 E. , 2012/4537 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Yunak Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.06.2011 gün ve 229/255 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, 129 ada 119 parselin kendisine ait olduğunu, 1976 yılından itibaren 20 yıldan fazla süre tarım arazisi olarak kullanıldığını, ancak kadastro sırasında Hazine adına tespit edildiğini açıklayarak tapu kaydının iptaliyle adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, kazanma süresi ve koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne, 129 ada 119 parselin tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline, karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Ham toprak niteliğindeki 45812 m2 yüzölçüme sahip dava konusu 129 ada 119 parsel, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup ileride ekonomik yarar sağlanması mümkün bulunduğundan 10.05.2006 tarihinde Hazine adına tespit edilmiş, tutanağın 26.06.2006 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapu kaydı oluşmuştur.
Dava; TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi uyarınca açılan mülkiyetin aktarılmasına yönelik iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece kazanma koşullarının davacı lehine gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Mahkemece taşınmazın çevresinde bulunan tapu kayıtları, kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgeleri getirtilmemiş, keşif sırasında taşınmazın kuzeyinde orta malı mera bulunduğunun bildirilmesine karşın usulüne uygun olarak kadim ve tahsisli mera araştırması yapılmamıştır.
Dava konusu taşınmaz ham toprak niteliğinde tespit edilmiştir. Böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesine müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür.
Keşif sırasında taşınmazın kuzeyinde mera bulunduğu açıklandığına göre, uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile de ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir.
Bir yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK.nun 30.10.1991 tarih, 1991/8-427-544 sayılı ve 03.05.1995 tarih, 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 SK.nun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tespiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tespit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlarda düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca; bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait (1980-1985 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının usulüne uygun olarak Harita Genel Komutanlığından istenilmesi ve fotoğrafların uzman bilirkişi aracılığı ile stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğraflarının bir stereoskop altında incelenmesi halinde arazinin üç boyutlu olarak görülebilmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
Mahkemece, taşınmazın bulunduğu yerde 1954 ve 1976 yılında yapıldığı anlaşılan
Toprak Tevzi Komisyonu çalışmalarına ilişkin kayıt ve belgeler ile mera norm kararı ve haritalarının bulundukları yerlerden getirtilmesi, yakın çevresinde bulunan 84, 92, 93, 95, 100, 114, 116 ve 120 parsellere ilişkin tapu kayıtları, kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgelerinin eksiksiz olarak istenilmesi, ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi veya fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tespit tarihine göre 20–25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliğinin ve kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan uzman bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihinin ayrı ayrı belirlenmesi, temyiz incelemesi sırasında gözönünde tutulmak üzere HUMK.nun 366.maddesi (6100 sayılı HMK.nun 290 m.) hükmü uyarınca tescil konusu taşınmaz ve çevresinin yakın plan ve PANORAMİK resimlerinin çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine, 21.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.