8. Hukuk Dairesi 2017/30 E. , 2019/2837 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde satın alınan 442 ada 68 parseldeki 20 numaralı daire ile ... köyü 206 ve 207 parsellerin 15.04.1993 de davacı tarafından alındığını ve bedellerinin ödendiğini, sırf davalının aldatıcı ve ikna edici çabası karşısında davalı üzerine tapuya tescil edildiklerini açıklayarak, davalı adına tapuda kayıtlı taşınmazların bedellerinin şimdilik 5.000 TL"sinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili 05.05.2015 tarihinde açtığı ek dava ile 206 ve 207 parsellere yönelik 1.000.000 TL"nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı ... vekili ise birleşen davasında, 360 ada 19 parseldeki depo, dükkan ve daireler için katkı payı alacağı isteğinde bulunmuş, asıl davaya cevaben, davalının babası ... ’ya ait ...’te bulunan 4 katlı binanın 1993 yılında satılarak davalının payına düşen miktara, davalının kendi birikimlerinin de eklenerek meydana gelen toplam 199 milyon liranın davalının kardeş... tarafından ... şubesinden ... ’a 12.04.1993 tarihinde havale edildiğini, bu parayla dilekçede belirtilen ...’daki arsaların alındığını açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, eşlerin birbirlerinin mal varlıklarının edinilmesine katkılarının olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hükmün asıl dosyada davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, hüküm, Dairemizin 2009/2852 E. 2009/6343 K. sayılı ilamı ile; dava konusu 442 ada 68 parseldeki 20 numaralı daireye ilişkin bölümü yönünden onanmış, 206 ve 207 parsellere ilişkin temyiz itirazları yönünden, davacı-karşı davalı ..."in, söz konusu arsa niteliğindeki taşınmazların alımına da katkısının bulunduğunu ileri sürerek katkı payı alacağı isteğinde bulunduğu, hükmün gerekçe bölümünde bu taşınmazlarla ilgili hiçbir açıklama yapılmadığı ve haklarında olumlu-olumsuz bir karar verilmediği, Mahkemece, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanıp, kararda tartışılıp değerlendirilerek dava konusu yapılan taşınmazlar hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği açıklanarak bozulmuş, bunun üzerine Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, bu kez de kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 2012/9630 E., 2012/12533 K. sayılı ilamı ile dava konusu ... ... köyünde tarla niteliğindeki 206 ve 207 parsellerin taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınarak davalı adına tapuya tescil edildiği, davacının bu taşınmazlar yönünden talebinin katkı payı alacağı olduğu hususunda tereddüt olmadığı, toplanan delillere göre edinme tarihine kadar olan dönemde davalı ev hanımı iken eşinin işyerinde işçi sıfatıyla çalışarak...’dan emekli olduğu, davacının ise, kendine ait işyeri bulunduğu ve çalışarak gelir elde ettiğinin anlaşıldığı, kural olarak, davacının gelir elde ettiği belirlendiğine göre mal ayrılığı döneminde edinilen taşınmazların alımına katkısının bulunduğunun kabulü gerektiği, bu durumun aksinin yani davacının geliri ile katkıda bulunmadığı ve gelirlerinin farklı yerlerde değerlendirildiğinin veya alımın tümü ile kendi kişisel geliri veya malı ile edinildiğinin ispatının davalıya düştüğü, somut olayda davacının da çalışarak gelir elde ettiği anlaşıldığına göre kural olarak davacının katkısının kabul edilmesi gerektiği, ancak ispat yükü kendine düşen davalının savunmasında belirttiği ...’te babasına ait taşınmazın satışından elde edilen gelirle alındığını, ziynetler veya kişisel birikimleri ile katkısını ispat etmesi gerektiği, davacı tarafa verilen yetki ile Sultanahmet’te davalının babasına ait taşınmaza ait tapu kaydı çıkarttırılarak dosya arasına konmuş ise de bu hususta mahkemece bir değerlendirme yapılmadığı, davalının savunması üzerinde durulmadan hatalı şekilde ispat yükünün davacıda olduğundan hareketle yazılı şekilde hüküm kurulduğu, Mahkemece, bu durumda yapılması gereken işin; ispat yükü kendine düşen davalı tarafa savunmasını ispat için süre ve imkan vermek, ispat edemediği takdirde, her iki tarafın da gelir elde ettiğinden hareketle tarafların alım tarihine kadar elde ettikleri tüm gelirlere ilişkin belgeleri getirtip dosyaya eklemek, eşlerin sosyal statüleri ve mesleki kariyerleri gözetilerek her eşin olağan koşullarda yapabilecekleri giderleri saptanarak davacı kocanın 743 sayılı TKM"nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü de gözönünde tutularak yaptığı giderleri de kişisel giderlerine eklemek, her eşin toplam giderlerinin, kişisel gelirlerinden ayrı ayrı düşülerek her eşin yapabileceği tasarruf miktarını bulmak, bu miktarlar birbirine oranlanarak bulunacak katkı payı oranı ile taşınmazların bilirkişi raporuyla belirlenen dava tarihindeki piyasa rayiç (sürüm) değerleri ile çarpmak, bu şekilde katkı payı alacağını tespit etmek olacağı, hüküm kurulurken net belirlemenin yapılamadığı durumlarda hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkelerinin gözetilmesi, dava açılırken üç parça taşınmazla ilgili ayrı ayrı talep edilen değer bildirilmemiş olması sebebiyle de talebe konu 5.000 TL’nin eşit miktarda üç parça taşınmaza ait olduğunun düşünülmesi ve tarafların kazanılmış haklarının dikkate alınması gerektiği, Mahkemece ispat yükü davalıya düştüğü gözden kaçırılarak davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kabulü ile 1.000.000 TL"nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 5000 TL"sine dava tarihinden itibaren 995.000 TL"sine ek dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre 206 ve 207 parsellere yönelik dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM"de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM"nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 11.01.1989 tarihinde evlenmiş, 06.06.2003 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK"nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu taşınmazlar, eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu 15.04.1993 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş, davalı 23.03.2000 tarihinde bu taşınmazları satış yoluyla kızına devretmiştir. Davacı erkek çalışarak elde ettiği gelirle katkıda bulunduğunu iddia etmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad.179).
Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davalının taşınmazın edinilmesine herhangi bir katkısının söz konusu olmadığı, her iki parselin davacı tarafından satın alınarak davalı adına tescil ettirildiği sonucuna varılarak, taşınmazların dava tarihi itibariyle değerinin 1.294.692.00 TL olduğu, davacının da 1.000.000 TL alacağı için zamanaşımı dolmadan ek dava açtığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar bozma ilamı gereklerine uygun bir karar olmamıştır. Bozma ilamında, davalı kadının kişisel mal iddiasını kanıtlayamadığı takdirde, her iki tarafın çalışarak gelir elde ettiğinden hareketle katkı payı alacağı hesabı yapılması gerektiğine işaret edilmiş, Mahkemece bozmaya uyulmakla, davalı kadının da davaya konu taşınmazın edinimine çalışarak elde ettiği gelirle katkıda bulunduğu yönünde davalı kadın lehine kazanılmış hak doğmuştur. Buna göre , taşınmazların edinildiği tarihte davalı kadının da çalışarak gelir elde ettiği kabul edilerek, yukarıda bahsedilen Dairenin ilke ve uygulamaları doğrultusunda davalı lehine katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekirken, bu husus dikkate alınmadan, davaya konu taşınmazın edinilmesinde davalı kadının katkısı olmadığı kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.