5. Ceza Dairesi 2016/11187 E. , 2020/12288 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : İcrai davranışla görevi kötüye kullanma (iki kez)
HÜKÜM : Eylemin zincirleme basit zimmet suçunu oluşturduğu kabulüyle mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
CMK"nın 260/1. maddesine göre zimmet suçundan katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması karşısında, 3628 sayılı Yasanın 18. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasına CMK"nın 237/2. maddesi hükmü uyarınca KATILMASINA, katılan ... vekilinin mahkumiyet hükmünün onanmasına ilişkin temyiz iradesi içermeyen 05/08/2016 tarihli dilekçesinin mahiyeti karşısında, incelemenin sanığın temyiz itirazlarıyla SINIRLI OLARAK YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
TCK"nın 53. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal Kararı doğrultusunda uygulanmasının infaz sırasında nazara alınması ile sanığın adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın CMK"nın 231/11. maddesi gereğince ele alınması için ilgili mahkemesine mahallince ihbarda bulunulması mümkün görülmüş, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Yüklenen suçun TCK"nın 53/1-e maddesindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle aynı Yasanın 53/5. maddesi gereğince bu bentteki hak ve yetkilerin kullanılmasının yasaklanması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde TCK"nın 53/1. maddesindeki hak ve yetkilerin kullanılmasından yasaklanmaya karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu cihet yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMUK"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasının TCK"nın 53/5. maddesi uyarınca hak yoksunluğu uygulanmasına ilişkin sekizinci paragrafının "Sanığın TCK"nın 53/5. maddesi gereğince cezasının infazından sonra işlemek üzere takdiren 1 yıl 8 ay 25 gün süre ile TCK"nın 53/1-e maddesinde belirtilen hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanmasına," şeklinde değiştirilmesi suretiyle eleştiri dışında sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA 17/09/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif Üye)
KARŞI OY:
Avukatlık Kanunu m. 62"de 765 sayılı mülga TCK"ya uyum amacıyla yapılan değişiklik ile maddenin temel yapısı aynı tutulmuş, yalnızca TCK"nın 230"uncu ve 240"ıncı maddeleri yerine 5237 sayılı TCK"nın 257. maddesine atıf yapılmış; ancak, m. 62 yürürlükten kaldırılmadığı için Avukatlık Kanununun 62"inci maddesi TCK tarafından halen yürürlüktedir. Yasa koyucu tarafından Avukatlık Kanunu m. 62 iptal edilerek bu hükmün yerine, işledikleri her eylem açısından avukatların zaten TCK m.6/1-c gereği kamu görevlisi olarak kabul edileceklerinden bahisle herhangi bir düzenleme getirilmeyip, bunun aksine 62"inci maddeyi iptal etmeyip hükmün esasını koruyarak revizyona gittiği gözetildiğinde Avukatlık Kanunu m. 62"nin TCK m. 257 ile sınırlı olacak şekilde bir etki doğurması gerekmektedir. Avukatlık Kanunu m. 62 ile TCK m. 6 aynı konuda hükümler içeren normlar olmayıp Avukatlık Kanunu m. 62 avukatlık mesleğine ilişkin doğrudan ve özel bir norm getirirken, TCK m. 6/1-c, genel olarak kamu görevlisini tanımlamakta, avukatlar için herhangi bir düzenleme içermemektedir.
Avukatın TCK anlamında kamu görevlisi sayılıp sayılmayacağının salt TCK m. 6/1-c"deki tanımdan hareketle her suç tipi açısından genel olarak tespit etmek yerinde olmayacaktır. Avukatın müvekkili ile arasındaki ilişkinin kamu idaresinden ve kamusal otoritenin kullanılmasından bağımsız bir husus olduğu gözden uzak tutulmamalı, avukatın vekalet ilişkisine dayalı olarak hareket ettiği gözetildiğinde bu vekalet ilişkisinin TCK anlamında ortaya çıkan sorunlarda ön planda tutulmasına özen gösterilmesi gerektiği nazara alınmalıdır. Bu durum özellikle avukata karşı görevi nedeniyle işlenen suçlar ile avukat tarafından görevinin ifası kapsamında işlenen suçlar bakımından söz konusu olabilmektedir. Bu bakımdan örneğin, avukatın müvekkiline teslim etmesi gereken maddi değeri kendi malvarlığına dahil etmesi durumunda kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişinin bu eylemden etkilendiğini söylemek mümkün olmayacağından burada zimmet suçunun değil güveni kötüye kullanma suçunun gerçekleştiğini söylemek gerekir.