
Esas No: 2014/3146
Karar No: 2014/3146
Karar Tarihi: 22/6/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ZEYNEL KORKMAZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/3146) |
|
Karar Tarihi: 22/6/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Gökçe GÜLTEKİN |
Başvurucu |
: |
Zeynel KORKMAZ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, eşinin almakta
olduğu bakım ücretinin İdarenin 25/8/2009 tarihli işlemiyle kesilmesi üzerine
6/10/2009 tarihinde Sakarya 1. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasında hukuka
aykırı karar verildiğini, temyiz incelemesinde ileri sürdüğü itirazların
dikkate alınmadığını ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını
belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 4/3/2014 tarihinde
Düzce 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan
ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
26/3/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 22/4/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Düzce Valiliği İl Sosyal
Hizmetler Müdürlüğünün 22/4/2009 tarihli işlemiyle, 30/7/2006 tarihli Bakıma
Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin
Yönetmelik uyarınca başvurucunun özürlü bakımının yirmi dört saat süreyle eşi
tarafından sağlandığı tespit edilerek başvurucunun eşine bakım ücreti
ödenmesine karar verilmiştir.
8. İdarenin 25/8/2009 tarihli
işlemiyle başvurucunun eşinin almakta olduğu bakım ücretinin kesilmesi üzerine
başvurucu ve eşi 6/10/2009 tarihinde Sakarya 1. İdare Mahkemesinde iptal davası
açmışlardır.
9. Mahkemenin 6/5/2010 tarihli
ve E.2009/820, K.2010/333 sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın ilgili kısımları şöyledir:
“Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım
Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin c
bendinde, bakıma muhtaç özürlünün, bu Yönetmeliğin uygulanmasında, özürlülük
sınıflandırmasına göre ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden; günlük hayatın
alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle
hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün
olanların, her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamı esas
alınmak suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına
göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarının, bir aylık net asgari
ücret tutarının 2/3"ünden daha az olduğunun bakım raporu ile tespit edilenleri
ifade edeceği ...
Olayda,
davacı Ş.K.’nın almakta olduğu bakım ücretinin
sonlandırıldığı 2009 yılı Ağustos ayı itibarıyla Zeynel Korkmaz’ın 692,40 TL
emekli maaşı aldığı, davacıların kızı E.K"nın 693,00
TL maaş aldığı, serbest boyacılık yapan davacıların oğlu B.K.’nın ne kadar kazanç elde ettiğinin tespit edilemediği,
ailede dört birey olduğundan her bireye düşen ortalama aylık gelirin 346,35 TL
olduğu, işlem tarihindeki net asgari ücretin ise 496,53 TL olduğu ve net asgari
ücretin 2/3’ünün 331,02 TL olduğu dikkate alındığında, davacı Zeynel Korkmaz’a
düşen aylık gelirin net asgari ücretin 2/3’ünden fazla olduğu anlaşıldığından,
bakım ücretinin sonlandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.”
10. Temyiz üzerine Danıştay
Onuncu Dairesinin 3/10/2013 tarihli ve E.2010/13372, K.2013/6951 sayılı
ilâmıyla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek İlk Derece Mahkemesinin kararı
onanmıştır.
11. Karar, başvurucuya 17/2/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu, 4/3/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. 30/7/2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Bakıma Muhtaç
Özürlülerin Tesbiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının
Belirlenmesine İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin (a) ve (c) bentleri şöyledir:
“a)
Bu Yönetmelikte geçen;
…
c)
(Değişik:RG-23/10/2007-26679) Bakıma Muhtaç Özürlü: Bu Yönetmeliğin uygulanmasında,
özürlülük sınıflandırmasına göre ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden;
günlük hayatın alışılmış, tekrar eden gereklerini önemli ölçüde yerine
getirememesi nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam
ettiremeyecek derecede düşkün olduğu, her ne ad altında olursa olsun her türlü
gelirleri toplamı esas alınmak suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü
olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarının,
bir aylık net asgari ücret tutarının 2/3’ünden daha az olduğu bakım raporu ile
tespit edilenleri,
..
ifade
eder.”
14. 6/1/1982 tarih ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 2.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bendi, 14. maddesinin (3) ve (4)
numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası, 49. maddesinin (3)
numaralı fıkrası ile 60. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/3/2014 tarih ve 2014/3146
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, eşinin almakta
olduğu bakım ücretinin İdarenin 25/8/2009 tarihli işlemiyle kesilmesi üzerine
6/10/2009 tarihinde Sakarya 1. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasında,
Mahkemece on altı yaşından küçüklere uygulanan asgari ücretin incelemeye esas
alınması nedeniyle hukuka aykırı karar verildiğini, temyiz incelemesinde ileri
sürdüğü itirazların dikkate alınmadığını ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek, Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda
inceleme yapılamaz.”
18. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine
karar verebilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
20. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir takdir hatası içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular
açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
21. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, eşinin almakta olduğu bakım ücretinin İdarenin 25/8/2009 tarihli
işlemiyle kesilmesine üzerine Sakarya 1. İdare Mahkemesinde eşiyle birlikte
açtıkları iptal davasında, Mahkemece 16 yaşından küçüklere uygulanan asgari
ücretin incelemeye esas alınması nedeniyle verilen kararın hukuka aykırı
olduğunu, temyiz incelemesinde ileri sürdüğü itirazlarının dikkate alınmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Başvurucu, eşinin almakta
olduğu bakım ücretinin kesilmesine ilişkin idari işlemin iptali istemiyle
6/10/2009 tarihinde Sakarya 1. İdare Mahkemesinde eşi ile birlikte iptal davası
açmış, Mahkemenin 6/5/2010 tarihli kararıyla, Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti
ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik hükümleri
uyarınca; hayatını başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek
derecede düşkün olanların, her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri
toplamının; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre
kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarının, bir aylık net asgari ücret
tutarının 2/3"ünden daha az olduğunun bakım raporu ile tespit edilenleri ifade
edeceği belirtilerek, başvurucunun aylık gelirin net asgari ücretin 2/3’ünden
fazla olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (bkz: § 9). Danıştay Onuncu Dairesinin 3/10/2013 tarihli
ilâmıyla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek İlk Derece Mahkemesinin kararı
onanmıştır (bkz: § 10).
23. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
24. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
25. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
26. Başvurucu, eşinin almakta
olduğu bakım ücretinin kesilmesi üzerine 6/10/2009 tarihinde Sakarya 1. İdare
Mahkemesinde açtığı iptal davasında yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir.
27. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından
ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve
haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
28. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 41–45).
29. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer
alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu
hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki
haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan
davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması
kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen
güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın
iptali talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
Başvuruya konu davanın, başvurucunun eşinin almakta olduğu bakım ücretinin
İdarenin 25/8/2009 tarihli işlemiyle kesilmesi üzerine idari işlemin iptali
istemini konu alan bir uyuşmazlık olduğu görülmekte olup, somut yargılama
faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda
kuşku yoktur.
30. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, 6/10/2009 tarihidir.
31. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (Güher Ergun ve Diğerleri, B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Danıştay Onuncu
Dairesi tarafından temyiz isteminin reddedildiği, 3/10/2013 tarihidir.
32. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları
nezdinde sürdüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif
maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (bkz: § 14).
33. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, 6/10/2009 tarihinde Sakarya 1. İdare Mahkemesinde
açılan iptal davasında, tarafların dilekçeleri incelenmiş ve delilleri
toplanmış, Mahkemenin 6/5/2010 tarihli kararıyla davanın reddine karar
verilmiştir. Temyiz üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin 3/10/2013 tarihli
ilâmıyla hüküm onanmış, karar düzeltme isteminde bulunulmadığından bu tarihte
karar kesinleşmiştir. Bu durumda iki dereceli
yargılama sisteminde davanın üç yıl on bir ay yirmi yedi gün sürdüğü
anlaşılmaktadır.
34. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
35. Somut olayda, başvuruya konu
idari işlemin iptali istemiyle açılan davada yargılama, temyiz ve karar
düzeltme safhalarıyla birlikte toplam üç yıl on bir ay yirmi yedi gün
sürmüştür. Yargılama süresinin bütünü dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesi
ve Danıştaydaki yargılama sürecinde başvurucunun
haklarını ihlal edecek şekilde bir gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun makul sürede yargılanma hakkı açısından açık ve görünür bir ihlal
saptanmadığından, başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”
2.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.