8. Hukuk Dairesi 2017/15193 E. , 2019/2858 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
...K A R A R
Davacı ... vekili, tamamı davacı adına kayıtlı 1 nolu meskenin davalının ısrarları ve evlilik birliğinin devamının sağlanması için bedelsiz olarak önce 1/2 hissesini devrettiğini, ve daha sonra yine davalının ısrarları üzerine geri kalan hisseyi de tapuda devrederek taşınmazın tamamının davalı adına tescil edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL katılma alacağının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ..., davaya konu taşınmazın kendisine davacı tarafından bağışlandığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dinlenen davacı ve davalı tanıkları ile taraflar arasında görülen boşanma dosyası kapsamından da davalının bir gelirinin bulunmadığı, davacının bu satışlar karşılığında davalıdan herhangi bir bedel almadığı, evliliğin devamı için bu devirleri yaptığının anlaşıldığını, bu durumda davacı tarafından davalıya satış yoluyla yapılan devir işlemlerinin Borçlar Kanunu"nun 234 ve devamı maddeleri gereğince gizli bağış niteliğinde bulunduğu ve bağış yapılan taşınmazla ilgili olarak mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğinde bulunulamayacağı, ayrıca davacı tarafından bağıştan rücu davası açıldığı yönünde bir bildirimde bulunulmadığı gerekçesiyle sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 285.maddesine göre bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık (ivaz) almaksızın, bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak, zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir (Aydoğdu, Murat/Kahveci, Nalan: Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, ... 2013, s. 344,Yavuz, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 6. B., ... 2002, s. 222). Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkça ortaya konulabileceği gibi gizli (örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz (TBK mad. 285/3).
Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır.
Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Bağışlamanın yukarıda açıklanan öğeleri gözetildiğinde, bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir (Gümüş, ... 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. 1, 3. B., ... 2013, s. 205; ....si, 2.B., ... 2008, s. 144)
Davacı ve davalı eş, resmi satış gösterilen işlemin gerçekte satış olmadığını ve kavga etmiş eşlerin barışması, evi terk edenin dönmesi, boşanma davası açanın davadan vazgeçmesi, işlerinin yoğunluğu, zamanın sıkışıklığı, işlerin daha kolay yürümesi, ayrı şehirlerde yaşanılması, ticari kaygıların bulunması vs. saiklerle yapıldığı tarafların kabulünde olsa dahi, yani satışın gerçek olmadığını kabul etseler dahi, bu devir bağış olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü, açıklanan nedenler yukarıda da açıklandığı gibi eşlerin ahlaki görevi yerine getirmesi, ailenin huzuru ve uyumu ya da karşılıklı güvene dayanarak yapılmıştır. Bağış iradesi bulunmamaktadır. Bağış olarak değerlendirilmemelidir. Gerçekte satış olmadığını kabul etmeleri demek, bağışı kabul etmek anlamına gelmemektedir.
Somut uyuşmazlık incelendiğinde; taraflar, 03.08.2005 tarihinde evlenmiş, 05.10.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 17.09.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Tasfiyeye konu 1 no meskenin tamamı 18.08.2005 tarihinde satış yolu ile davacı adına tescil eidlmiş olup, 09.06.2006 tarihinde önce 1/2 hisse, 06.06.2007 tarihinde ise geri kalan 1/2 hisse davacı tarafından satış sebebine dayalı olarak davalı adına devredilmiştir.
Davalı tarafça yapılan işlem bağış olarak savunulmuş ise de, davacı tarafından yapılan devrin bağış olduğunu çağrıştıracak bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Davacı tarafın bedelsiz olarak bağış amacıyla taşınmazın davalı kadın adına tescil edildiğine ilişkin irade açıklamasıda bulunmamaktadır. Mahkemece, tüm taraf delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre işin esasına ilişkin bir karar verilmesi gerekirken, bağış nedeniyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.