17. Hukuk Dairesi 2014/7529 E. , 2016/3586 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 22.03.2016 Salı günü davacı asil ve vekili Av. ... ile davalı ... geldiler. Davalı ... tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı asil ve vekili ile davalı ... dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ..."in aleyhine açılan ve hüküm altına alınarak takibe konulan tazminat alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 21.7.2005 tarihinde kardeşi davalı ..."e devrettiğini, taşınmazın halen borçlu tarafından kullanıldığını belirterek davalılar arasındaki satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle TBK"nun 18 ve 19 maddesi gereğince iptali ile İİK"nun 283.maddesi gereğince haciz ve satış yetkisi verilmesine, bu talebin kabul edilmemesi halinde satış tasarrufun iptali ile taşınmazın borçlu adına tesciline verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın İİK"nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğunu, borçlu adına kayıtlı onbeş adet taşınmaz ve araç bulunduğundan aciz halinde olmadığını, davanın 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre davanın tasarrufun iptali davası olduğu, davacının taşınmazla ilgili ayni hak iddiasında bulunmadığı, alacağını almak için cebri icra yetkisi istediği bu nedenle davacının davalı ... adına kayıtlı olan tapu kaydının iptal edilip diğer davalı ... adına tescilini isteme hakkı bulunmadığı, davanın İİK"nun 284.maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı iptal istemine ilişkindir.
Bir dava da öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. (HMK"nun madde 33) Somut olayda dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanununun 19 maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaaya nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarar uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir.
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda Mahkemece dava İİK"nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de Mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı 1.1.2005 tarihinde geçerdiği iş kazası nedeniyle aralarında davalı ..."in de bulunduğu kişi ve kurumlar aleyhine 30.6.2005 tarihinde tazminat davası açmış ... İş Mahkemesinin 9.4.2012 tarih 2011/585 Esas 2012/348 sayılı ilamı ile 103.610 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın 1.1.2005 tarihinde itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... ile davadışı ... müştereken ve müteselsilen tahsiline verilmiş anılan ilam davacı tarafından 15.5.2012 tarihinde takibe konulmuş alacak henüz ödenmemiştir. Dava konusu taşınmaz davalı borçlu tarafından takip konusu borcun doğumundan ve aleyhine açılan tazminat davasından sonra 21.7.2005 tarihinde borçlunun durumunu ve amacını bilen kardeşi davalı ..."e satılmıştır.2005 yılında yapılan satışa rağmen taşınmazın halen borçlu tarafından kullanılması tarafların kardeş olması gibi maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde dava konusu satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle davanın kabulü ile dava konusu 21.7.2005 tarihli satış işleminin davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline davacıya alacak ve ferileriyle sınırlı olarak taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de davanın önkoşul yokluğu nedeniyle reddi halinde davalılar yararına AAÜT"nin 7/2 maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.350,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 21/03/2016 tarihinde oybirliğiyle verildi.