
Esas No: 2014/7040
Karar No: 2014/7040
Karar Tarihi: 22/6/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET ASLAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/7040) |
|
Karar Tarihi: 22/6/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucu |
: |
Mehmet ASLAN |
Vekili |
: |
Av. Murat DURGAN |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "suç
eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan hakkında
açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 22/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/12/2014 tarihinde, esas
incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/1/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu ve diğer üç şüpheli hakkında, Bolvadin
Cumhuriyet Başsavcılığının 14/8/2000 tarih ve E.2000/67 sayılı iddianamesi ile "suç eşyasının satın alınması ve kabul
edilmesi" suçundan, dört şüpheli hakkında "gasp için adam öldürme" suçundan
kamu davası açılmış, dava, Mahkemenin E.2000/79 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
8. Başvurucu dışındaki üç şüpheli hakkında Bolvadin
Cumhuriyet Başsavcılığının 21/12/2000 tarih ve E.2000/555 sayılı iddianamesi
ile "yağma" suçundan
kamu davası açılmış, dava, Mahkemenin E.2001/131 sayılı dosyasına
kaydedilmiştir.
9. Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesi, 22/2/2001 tarih ve
E.2001/131, K.2001/12 sayılı kararı ile E.2001/131 sayılı dava dosyası ile
E.2000/79 sayılı dava dosyası arasında hukuki ve filli irtibat bulunduğu
gerekçesiyle dava dosyalarının birleştirilmesine, yargılamaya E.2000/79 sayılı
dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar vermiştir.
10. Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesinin 18/9/2002 tarih ve
E.2000/79, K.2002/106 sayılı kararı ile başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı
verilmiştir.
11. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin
18/5/2004 tarih ve E.2003/3462, K.2004/1870 sayılı ilâmıyla bozulmuştur.
12. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama
sonunda başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiştir.
13. Temyiz üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı,
9/2/2005 tarih ve E.2004/243746-1 sayılı yazısı ile 5218 sayılı Kanun uyarınca
sanıklar hakkında yeniden değerlendirme yapılmak üzere dava dosyasını Mahkemeye
iade etmiş, Mahkeme, 25/8/2004 tarih ve E.2004/67, K.2004/114 sayılı ek kararı
ile başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir.
14. Temyiz üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 31/5/2005
tarih ve E.2005/1204, K.2005/1568 sayılı ilâmı ile başvurucu hakkında verilen
mahkûmiyet kararı onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir.
15. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun
yürürlüğe girmesi nedeniyle başvurucunun lehine olan hükümlerin
değerlendirilmesi için Mahkemece, 12/7/2005 tarih ve E.2004/67, K.2004/114
sayılı ek karar ile başvurucu ile diğer üç sanık hakkında verilen mahkûmiyet
kararının infazının ertelenmesine karar verilmiştir.
16. Mahkemece, 4/11/2004 tarih ve 5252 sayılı Türk Ceza
Kanunu"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 9. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereği 5237 sayılı Kanun ile 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı
mülga Türk Ceza Kanunu"nun lehe olan hükümlerinin tespiti amacıyla 14/4/2009
tarihinde duruşma açılmasına ve dava dosyasının Mahkemenin E.2009/65 sayılı
dosyasına kaydedilmesine karar verilmiştir.
17. Mahkemece yapılan uyarlama yargılaması sonunda 22/7/2009
tarih ve E.2009/65 ve K.2009/107 sayılı karar ile başvurucunun "suç eşyasının satın alınması veya kabul
edilmesi" suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 160,00 TL adli para
cezası ile cezalandırılmasına, diğer üç sanığın da ayrı ayrı mahkûmiyetlerine
karar verilmiştir.
18. Temyiz üzerine, Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 11/4/2013 tarih
ve E.2010/24235, K.2013/7884 sayılı ilâmı ile başvurucu vekilinin ilk hükmün
kesinleşmesi ile vekaletinin sona erdiği, uyarlama davası sonunda verilen
kararı temyiz etme yetkisinin bulunmadığı, başvurucunun temyize muvafakatinin
olup olmadığının tespiti gerektiği belirtilerek, dosya Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına iade edilmiştir.
19. Eksikliklerin tamamlanmasından sonra dava dosyası temyiz
incelemesi için Yargıtaya gönderilmiş olup, Yargıtay
6. Ceza Dairesinin E.2013/33370 sayılı dosyasında temyiz incelemesi devam
etmektedir.
20. Başvurucu, 22/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
21. 5237 sayılı Kanun’un 165. maddesinin (1) numaralı
fıkrası; 765 sayılı mülga Kanun"un 512. maddesinin birinci fıkrası; 5252 sayılı
Kanun"un 9. maddesinin (3) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 22/5/2014 tarih ve 2014/7040 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, "suç
eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan 14/8/2000
tarihinde hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 31/10/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmişse de başvuru
dilekçesi ve eklerinin incelenmesi neticesinde, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 28. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği
kabul edilebilirliğe ilişkin bir engelin varlığı tespit edilerek, Komisyon
tarafından verilen kabul edilebilirlik kararının kaldırılmasına, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilerek
değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca, başvurucunun makul sürede yargılama
yapılmadığına yönelik iddiası, 25/8/2004 ve 22/7/2009 tarihli Mahkeme kararları
açısından ayrı ayrı incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. 25/8/2004 Tarihli Mahkeme Kararına Yönelik Makul Sürede
Yargılama Yapılmadığı İddiası
25. 30/11/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler.”
26. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin olan bu
başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların incelenebilmesi mümkün değildir.
27. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin
bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde
uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51,
25/12/2012, § 18).
28. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Bolvadin Cumhuriyet
Başsavcılığınca 14/8/2000 tarihli iddianame ile "suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan
hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Başvurucu ve diğer üç şüpheli hakkında, "suç eşyasının satın alınması ve kabul
edilmesi" suçundan, dört şüpheli hakkında "gasp için adam öldürme" suçundan
Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığınca 14/8/2000 tarihinde açılan kamu davası
üzerine, Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesi, 18/9/2002 tarihli karar ile başvurucunun
mahkûmiyetine karar vermiştir. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 18/5/2004 tarihli ilâmıyla bozulmuştur. Mahkemece bozma ilâmına
uyularak yapılan yargılama sonunda başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş,
temyiz üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 9/2/2005 tarihli yazısı ile
5218 sayılı Kanun uyarınca sanıklar hakkında yeniden değerlendirme yapılmak
üzere dava dosyasını Mahkemeye iade etmiş, Mahkeme, 25/8/2004 tarihli ek kararı
ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iade yazısı doğrultusunda başvurucunun
mahkûmiyetine karar vermiştir. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 31/5/2005 tarihli ilâmı ile onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir.
Dolayısıyla başvuru, zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında
kalmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012
tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. 22/7/2009 Tarihli Mahkeme Kararına Yönelik Makul Sürede
Yargılama Yapılmadığı İddiası
31. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
32. Başvurucu, Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince 5237 sayılı
Kanun"un yürürlüğe girmesi nedeniyle 12/7/2005 tarihli ek karar ile hakkında
verilen 25/8/2004 tarihli mahkûmiyet kararının infazının ertelenmesine
hükmedildiğini, 5237 sayılı Kanun ile 765 sayılı mülga Kanun"un lehe olan
hükümlerinin tespiti amacıyla 14/4/2009 tarihinde duruşma açılmasına karar
verildiğini ve Mahkemece yapılan uyarlama yargılaması sonunda 22/7/2009 tarihli
karar ile mahkûmiyetine hükmedildiğini, hükmün temyiz edildiğini, temyiz incelemesinin
halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt
ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının
da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
34. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
35. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "suç eşyasının satın alınması ve kabul
edilmesi" suçunu işlediği iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç 765 sayılı mülga
Kanun’un 512. maddesinin birinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını
gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç
isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
36. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut
olayda başvurucu hakkında, 14/8/2000 tarihinde kamu davası açıldığı ve
yargılama sürecinin bu tarihte başladığı anlaşılmışsa da anılan tarihte açılan
dava sonunda Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25/8/2004 tarihli
mahkûmiyet kararının, Yargıtay tarafından 31/5/2005 tarihinde onanarak
kesinleştiği, yargılamanın bu kısmına yönelik olarak zaman bakımından kabul
edilemezlik kararı verildiği göz önünde bulundurulduğunda, başvurunun bu kısmı
açısından yargılama sürecinin başlangıcı olarak dikkate alınacak tarih, 25/8/2004
tarihli mahkûmiyet kararının infazının ertelenmesine karar verildiği 12/7/2005
tarihidir. Makul süre yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının
nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise
Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir
(B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
37. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 5237
sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesi nedeniyle başvurucunun lehine olan hükümlerin
değerlendirilmesi için Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince, 12/7/2005 tarihli ek
karar ile başvurucu hakkında verilen 25/8/2004 tarihli mahkûmiyet kararının
infazının ertelenmesine karar verildiği tespit edilmiştir. Mahkemece, 5252
sayılı Kanun"un 9. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği 5237 sayılı Kanun ile
765 sayılı mülga Kanun"un lehe olan hükümlerinin tespiti amacıyla 14/4/2009
tarihinde duruşma açılmasına ve dava dosyasının Mahkemenin E.2009/65 sayılı
dosyasına kaydedilmesine, yapılan uyarlama yargılaması sonunda 22/7/2009
tarihli karar ile başvurucunun "suç
eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi" suçundan 1 yıl 8
ay hapis ve 160,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği
belirlenmiştir. Temyiz üzerine, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 11/4/2013 tarihli
ilâmı ile başvurucu vekilinin ilk hükmün kesinleşmesi ile vekaletinin sona
erdiği, uyarlama davası sonunda verilen kararı temyiz etme yetkisinin
bulunmadığı, başvurucunun temyize muvafakatinin olup olmadığının tespiti
gerektiği belirtilerek, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade
edildiği görülmüştür. Eksikliklerin tamamlanmasından sonra dava dosyasının
temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderildiği ve
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin E.2013/33370 sayılı dosyasında temyiz incelemesinin
halen devam ettiği anlaşılmıştır.
38. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
39. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
yaklaşık on yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
41. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 25.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
42. 6216 sayılı Kanun"un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık on yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
8.300,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık on yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını
ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir
yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. 25/8/2004 tarihli Mahkeme
kararına ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. 22/7/2009 tarihli Mahkeme kararına ilişkin
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 8.300,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtay 6. Ceza Dairesine
gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.