
Esas No: 2014/7677
Karar No: 2014/7677
Karar Tarihi: 22/6/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SÜREYYA KAYAPINAR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/7677) |
|
Karar Tarihi: 22/6/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR |
Başvurucu |
: |
Süreyya KAYAPINAR |
Vekili |
: |
Av. Ali AYDEMİR |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, işçi
alacaklarının tahsili istemiyle 2/2/2010 tarihinde açtığı davanın makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş, ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 29/5/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede dosyanın Komisyona
sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 14/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
18/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 29/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 2/2/2010 tarihinde
işçi alacaklarının tahsili istemiyle işveren aleyhine dava açmıştır.
8. Kızıltepe 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.2010/87 sayılı dosyasına kaydedilen davanın ilk duruşmasında,
işveren şirketten, davacı ile aralarında yapılan sözleşme örneği ile
sözleşmenin feshine ilişkin kurum nezdinde bulunan evrakların Mahkemeye
sunulması istenmiştir.
9. Anılan evrakların
asıllarının 2/11/2011 tarihli 9. duruşmada sunulmasını takiben dosya incelemeye
alınmış, bir sonraki duruşmaya davacı vekili mazeret dilekçesi sunarak
katılmamıştır.
10. 18/4/2012 tarihli 11.
duruşmada dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verilmiş, davacının
bilirkişi masrafını 5/3/2014 tarihli 18. duruşmadan sonra yatırmasının ardından
dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.
11. Bilirkişi raporunun okunduğu
26/11/2014 tarihli 20. duruşmaya davacı vekili mazeret dilekçesi sunarak
katılmamış, bir sonraki duruşmada, bilirkişi raporunu inceleyip beyanda
bulunmak üzere davacı vekiline süre verilmiştir.
12. Yargılama halen Mahkemenin
E.2010/87 sayılı dava dosyasında devam etmektedir.
13. Başvurucu, 29/5/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (bkz.
B. No: 2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 29/5/2014 tarih ve 2014/7677
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, işçi alacaklarının tahsili istemiyle 2/2/2010 tarihinde açtığı
davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, 2/2/2010
tarihinde açtığı davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
20. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
21. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, işçi alacaklarının tahsili istemli bir davanın söz konusu olduğu
görülmekle, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu
alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
22. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 2/2/2010
tarihidir.
23. Sürenin bitiş tarihi ise
yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların
yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan,
değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
24. Makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan
başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri çerçevesinde, gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek
çalışma barışı açısından arz ettiği önem nazara alındığında, iş
uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir
itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı
koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel
mahkemelerin dışında sözlü yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması
sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün
olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B.
No: 2013/772, 7/11/2013, § 59).
25. 6100 sayılı Kanun’un 447.
maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama
usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak
üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü yazılı
yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye
ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve
işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§
64-65).
26. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde devam
ettiği anlaşılmakla, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama
faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren
6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521
sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30.
maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 14).
27. Anayasa Mahkemesinin, derece
mahkemelerinin yargılama sürelerine riayetlerine ilişkin mevzuatı nasıl
yorumladıklarını ve uyguladıklarını denetleme görevi bulunmamakta olup Mahkeme,
davaların “makul süre” içerisinde
tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü
ele alarak, bu sürenin Anayasa’nın 36. maddesine uygun olup olmadığıyla sınırlı
bir inceleme yapmaktadır (B. No: 2014/1512, 30/6/2014, § 48).
28. Başvuruya konu süreç incelendiğinde;
yargılamanın, beş yılı aşkın bir süredir İlk Derece Mahkemesi önünde devam
ettiği, başvurucu ve vekilinin duruşmalara katılım ve ara kararların yerine
getirilmesinde gerekli özeni göstermediği, bilirkişi masrafının bir yıl on ay
sonra yatırıldığı ayrıca bir kısım duruşmalara katılım sağlanmaması nedeniyle
yargılamanın beş ay uzamasına neden olunduğu, başvurucuya atfedilebilecek kusur
ve davranışlar nedeniyle yargılamanın toplam iki yıl üç ay uzadığı
anlaşılmaktadır (bkz. §§ 9-11).
29. Yargılama sürecinin bütünü
ve başvurucuya atfedilebilecek tutum ve davranışlar nedeniyle yargılamanın
uzama süresi dikkate alındığında, İlk Derece Mahkemesindeki yargılama sürecinde
başvurucunun haklarını ihlal edecek bir gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle,
Anayasa’nın 36. maddesinin gerektirdiği makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğinden söz edilemez.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.