
Esas No: 2015/13789
Karar No: 2015/13789
Karar Tarihi: 10/10/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
UĞURLU GAZETECİLİK BASIN YAYIN MATBAACILIK
REKLAMCILIK LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/13789) |
|
Karar Tarihi: 10/10/2018 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Recep KAPLAN |
Başvurucu |
: |
Uğurlu
Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. |
Vekili |
: |
Av. Ali
PACCİ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ilk derece mahkemesi kararının temyiz edilememesi
nedeniyle iki dereceli yargılanma hakkının; davanın davalının yokluğunda karara
bağlanması ve davalının tanıklara yöneltilmesini istediği soruların sorulmaması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ulusal bir gazetede bazı kamu
görevlileri hakkında yapılan haberler nedeniyle tazminata hükmedilmesi
nedeniyle de ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu Yeni Akit isimli ulusal gazetenin (gazete)
yayımcısıdır.
7. Gazetenin 22/11/2012 tarihli nüshasının 3. sayfasında
aralarında alkol alırken görülen bazı kişilerin de bulunduğu bir grubun toplu
olarak ve sadece grupta alkol alan kişilerin yer aldığı fotoğrafları eşliğinde
bir haber yapılmıştır. “Lisede Ahlaksızlık”
başlığı altında yapılan söz konusu haber şu şekildedir:
"Lisede ahlâksızlık
Laikçi kesimin kalesi olarak bilinen
Antalya’nın köklü okullarından Antalya Lisesi’nde çekilen fotoğrafları görenler
büyük tepki gösterdi. Facebook’ta paylaşılan fotoğraflara göre öğretmenler,
öğrencileri ile birlikte alkol alıyor. Mevzuata ve ahlaka aykırı görüntüler
"Öğretmen içerse, öğrenciler her türlü kötülüğü yapar" yorumlarına sebep oldu.
Başörtüsü düşmanlığıyla bilinen Eğitim Sen üyesi olduğu öğrenilen öğretmenler
ve okul müdürü hakkında soruşturma başlatıldığı belirlendi.
Antalya’nın en eski okullarından Antalya
Lisesi’nde çekilen fotoğraflar görenleri hayrete düşürdü. Sosyal paylaşım
sitelerinde dolaşan ve Akit’in ulaştığı öğretmen ve öğrencilere ait
fotoğraflar, "Bunlar öğretmen mi meyhaneci mi" yorumlarına sebep oldu.
ÖĞRETMENLER RAKI İÇİYOR
Facebook’ta paylaşılan fotoğraflara göre
öğretmenler, öğrencileri ile birlikte alkol alıyorlar. Fotoğraflara göre
öğrencilerle birlikte pikniğe giden öğretmenler, alem yapıyorlar.
Öğretmenlerden T.Ç, Ö.U ve S.E, henüz 3-4 yaşındaki çocuklarının önünde alkol
alıyorlar. Rakı bardaklarını birbirine tokuşturan öğretmenler, müzik eşliğinde
eğleniyorlar.
VELİLER ENDİŞELİ
Öğretmenlerin, alkol fotoğraflarını sosyal
paylaşım sitelerine koymaları ise tepkiyle karşılandı. Öğrencilere örnek olması
beklenen öğretmenlerin mevzuata ve ahlaka aykırı görüntüler sergilemesi,
velileri de endişelendirdi. Görüntüler, "Öğretmen içerse, öğrenciler her türlü
kötülüğü yapar" yorumlarına sebep oldu. Veliler, öğretmenlerin rakı içerken
çektikleri fotoğrafları internette paylaşmalarının reklam olduğunu belirterek
tepki gösteriyor.
DİN KARŞITI SENDİKA
Öğretmenlerin; başörtüsüne, Kur’an ve Siyer
derslerine karşı çıkan Eğitim Sen üyesi olduğu iddia ediliyor. Okul müdürü ve
öğretmenler hakkında soruşturma başlatıldığı öğrenilirken, okulun öğrencilerinin
de öğretmenlerden farklı olmadığı görülüyor. Sitedeki fotolarda mini etekli
öğrenciler görülüyor."
8. Haberde adı geçen okulda görev yapan bazı öğretmenler bu
habere karşı tazminat davası açmışlardır. Davacılar; haber tarihinden iki yıl
kadar önce gittikleri piknikte aileleriyle birlikte çekilen fotoğrafları sosyal
medya hesaplarından yayımladıklarını, bunun gazetede “Lisede Ahlaksızlık” başlıklı habere konu edildiğini,
haberin yalan ve asılsız olduğunu ileri sürmüşlerdir. Davacılar; piknikte
hiçbir öğrencinin bulunmadığını, haberle hedef olarak gösterildiklerini
belirterek manevi tazminat ve tazminata ilişkin mahkeme kararının ulusal bir
gazetede yayımlanmasını talep etmişlerdir.
9.Yargılamayı yapan Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 12/12/2013
tarihli kararında aşağıdaki gerekçelerle temyiz yolu açık olmak üzere
başvurucuyu her bir davacı için 1.500 TL olmak üzere toplam 7.500 TL tazminat
ödemeye mahkûm etmiştir:
"...
Davacılara ait İl Milli Eğitim Müdürlüğünden
tahkikat raporları getirtilmiş, olayla ilgili olarak gezinin Antalya lisesiyle
ilgili bir gezi olmadığı kişilerin özel zamanları ve faaliyetleri kapsamında
bulunduğu, Antalya lisesiyle ilgili facebookta
paylaşılan fotoğraflara göre piknikte öğrenci bulunmadığından haberdeki iddiaların
doğru olmadığı, ayrıca her iki fotoğraf karesinde 3, 4 yaşlarında çocuğun
bulunmadığından öğretmenler hakkında işlem tayinine gerek olmadığına karar
verildiği anlaşılmıştır.
...
Davanın konusu basında yapılan haberlerden
dolayı uğranılan manevi zararın tazmini olup toplanan deliller ve dinlenen
tanık beyanlarına göre davacıların özel hayatlarıyla ilgili olarak geçmiş
tarihte yapılan piknik görüntülerinin sanki okul içinde öğrencileriyle birlikte
içki içiliyormuş havası yaratılarak toplumda infial yaratılacak şekilde habere
konu edildiği kanaatine varılmış, haberin eleştiri sınırlarını aştığı,davacılara zarar verme kastı ile yayın yapıldığı
sonucuna varıldığından davacıların bu sebeple tahkikat geçirdiği de gözetilerek
yaşanan acı ve sıkıntıların kısmen telafisi için her bir davacıya takdiren 1.500 TL olmak üzere toplam 7.500,00 TL manevi
tazminatın ... davacılara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmiştir.
...karar, davacılar vekilinin yüzüne karşı,
davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde
Temyiz yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı."
10. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı temyiz başvurusu Yargıtayca 1/6/2015 tarihinde reddedilmiştir. Bu karar
başvurucuya 7/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Red
kararı gerekçesi şu şekildedir:
"..Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 5236 sayılı Yasa ile eklenen Ek 4.
madde gereğince HUMK’nun 427. maddesi uyarınca
temyize konu bölümünün 1.820,00 TL’yi geçmemesi durumunda karar kesindir. Somut
olayda davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaması ve her biri
yararına hüküm altına alınan miktarlar itibariyle davalınıntemyiz
itirazlarının reddine..."
11. Başvurucu 5/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun "Kişilik hakkının zedelenmesi" kenar
başlıklı 58. maddesi şöyledir:
"Kişilik hakkının
zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat
adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi
kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan
bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. İfade Özgürlüğünün Demokratik Toplumdaki
Önemi ve Basının Rolü
13. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre ifade
özgürlüğü, demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardandır. AİHM,
ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında ifade özgürlüğünün toplumun ilerlemesi
ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini teşkil ettiğini
yinelemektedir. AİHM"e göre 10. maddenin ikinci
paragrafı saklı tutulmak üzere ifade özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul
gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi
ve fikirler için değil incitici,
şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade
özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir
toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık
fikirliliğin bir gereğidir. AİHM, 10. maddede güvence altına alınan bu hakkın
bazı istisnalara tabi olduğunu ancak bu istisnaların dar yorumlanması ve bu
hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerektiğini vurgulamıştır (Handyside/Birleşik Krallık [GK], B. No: 5493/72, 7/12/1976 § 49; Von Hannover/Almanya (No. 2) [BD], B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, §
101).
14. AİHM, demokratik bir toplumda basının oynadığı temel rolün
altını birçok kez çizmiştir. AİHM"e göre basının
görev ve sorumluluklarının bilincinde olarak kamu yararını ilgilendiren her
konuyu iletme görevi vardır. AİHM, basının böyle konularda bilgi ve fikir
yaymadan ibaret olan görevine kamunun bu fikir ve bilgileri alma hakkı
eklendiğini hatırlatmıştır. AİHM’e göre bu görevi
olmasa basın, vazgeçilmez kamusal “gözetleyici” (watchdog)
rolünü oynayamaz (Bladet Tromsø ve Stensaas/Norveç
[BD], B. No: 21980/93, 20/5/1999, §§ 59, 62;Pedersen ve Baadsgaard/Danimarka [BD], B.
No: 49017/99, 17/12/2004, § 71; Von
Hannover/Almanya (No. 2), § 102).
15. AİHM, Radio France ve diğerleri/Fransa (B. No:
53984/00, 30/3/2004, § 37) kararında basın özgürlüğünün kapsamının demokrasi
ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak bir dereceye kadar abartıya ve hatta
kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini belirtmiştir:
"Mahkeme "görev ve sorumluluklar"ın, ifade özgürlüğünün doğasından
kaynaklandığını yineler. 10. madde tarafından kamusal yararlara ilişkin
meselelerin aktarılması içingazetecilere sağlanan
güvencenin şartı, gazetecilik etiğine uygun olarakonların
kesin ve güvenilir bilgi sağlamak konusunda iyi niyet sahibi olmalarıdır
(örneğin bkz.Bladet Tromsø and Stensaas/Norveç,
§ 65;Colombani ve diğerleri/FransaB. No:
51279/99,25/06/2002, §65). Ne var ki basın
özgürlüğü belli dereceye kadar abartmaya hatta kışkırtmaya (provocation)
izin verir (bkz. özellikle, Bladet Tromsø and Stensaas/Norveç,
§ 59)..."
2. Basının Sorumlulukları
16. Sosyal görevini yerine getirebilmesi için basının özgür
olması kadar sorumluluk bilinci ile hareket etmesinin de şart olduğunu ifade
eden AİHM, basın özgürlüğünde belli ölçüde abartıya ve hatta tahrik yoluna
başvurmak mümkün olsa da (Prager ve Oberschlick/Avusturya,
B. No: 15974/90, 26/4/1995, § 38) bu özgürlüğün aynı zamanda ilgililerin meslek
ahlakına saygı göstererek doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi
niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kıldığını da ifade etmiştir (Bladet Tromsø ve Stensaas / Norveç, § 65).
17. Gerçekten de kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması kabul
edilebilir eleştiri sınırlarını aşabilir. Gerçeğe uygun bir beyana kamuoyunun
gözünde yanlış bir imaj uyandırabilecek vurgular, değer yargıları, varsayımlar
hatta imalar eşlik edebilmektedir. Dolayısıyla AİHM"e
göre haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ile basın
kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir. Bu durum
özellikle basında yer alan söylemlerde isimleri zikredilen kişilerin ciddi
şekilde itham edilmeleri hâllerinde geçerlidir (Mater/Türkiye, B. No: 54997/08, 16/7/2013, §§ 54, 55). Bu
doğrultuda AİHM, bir kişinin siyasetçi ya da kamuoyunca tanınmış bir insan
olmasının uyuşmazlık konusu ifadelerin yalnızca değer yargısı içerdiği
durumlarda dahi yeterli olgusal temele sahip olduğunun gösterilmesi ihtiyacını ortadan
kaldırmadığını da kabul etmiştir (Petrina/Romanya,
B. No: 78060/01, 14/10/2008, §§ 45-50).
3. Maddi
Olgular ile Değer Yargısı
Arasındaki Fark
18. AİHM"e göre maddi olgular ile
değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir. Maddi olgular
ispatlanabilirse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı
hatırda tutulmalıdır (Lingens/Avusturya [GK], B. No: 9815/82, 8/7/1986,
§ 46). AİHM, değer yargılarının doğruluğunu ispat etmenin yerine getirilmesi
imkânsız bir talep olduğunu ve böyle bir yükümlülüğün kendiliğinden Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10. maddesinde korunan hakkın temel bir
bileşeni olan görüş sahibi olma özgürlüğünü ihlal edeceğini belirtmektedir.
AİHM, bununla birlikte bir açıklamanın değer yargısı düzeyine ulaştığı
durumlarda dahi -kendisini destekleyen bir olgusal temel olmayan değer
yargıları aşırı görülebileceğinden- müdahalenin orantılılığının dava konusu
sözlerin yeterli bir olgusal temele sahip olup olmadığına dayanabileceğini
ifade etmiştir (Jerusalem/Avusturya, B. No: 26958/95, 27/2/2001, §
42, 43).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İki Dereceli
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, Yargıtayın toplam
tazminat miktarı yerine her bir davacı için hükmedilen tazminat miktarını
dikkate almasından dolayı temyiz hakkını kullanamadığını belirtmiş ve bu
nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
21. Somut başvuruda ilk derece mahkemesince verilen kararda
başvurulabilecek kanun yolunun hatalı gösterilmesi nedeniyle başvurucunun
temyiz başvurusu reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi; ilk derece mahkemelerince
davaya hangi sıfatla bakıldığı açıkça belirtilmeden yapılan yargılamalar
sonunda verilen kararlarda başvurulabilecek kanun yolu süresinin hatalı
gösterilmesi nedeniyle başvurucuların temyiz sürelerini geçirmeleri ve temyiz
başvurularının süre yönünden reddedilmesi üzerine yapılan bireysel başvurularda
oluşan hukuki belirsizliğin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiğine,
dolayısıyla mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2012/855, 26/6/2014, §§ 28-50; Kommersan Kombassan Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve
Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114, 20/1/2016, §§ 30-57).
Bu nedenle somut başvuru bakımından etkili olmayan temyiz yoluna başvuru
konusunda başvurucu, ilk derece mahkemesi kararı nedeniyle yanılgıya düşmüş
olduğundan başvurunun süresinde yapıldığının kabulü gerekir.
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temyiz hakkını kullanamadığına
dair şikâyetlerinin iki dereceli yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
23. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme’nin ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
24. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği hukuk
mahkemeleri nezdinde iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi Sözleşme’nin ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da
girmemektedir (Mahir Akarsu, B.
No: 2012/1096, 20/2/2014, §§ 42-45).
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu;
i. Davanın yetki konusundaki itirazlar incelenmeden kendisinin
katılmadığı ön inceleme duruşması sırasında karara bağlandığını,
ii. bir duruşma öncesinde tanıklara yöneltilmesi için hazırladığı
soruları dilekçe ile Mahkemeye bildirdiğini ancak bu soruların hiçbirisinin
tanıklara sorulmadığını belirtmiş ve bu nedenlerle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
27.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir
(Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
28. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
29. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme
yöntemlerinin mevzuata uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin
görevi kapsamında değildir. Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu
yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirmektir. Genel
anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların
eşitliği ilkesi ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun
olanakların sağlanması şarttır. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya
hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi
gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya
İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.,B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
30. Somut olayda başvuru dosyasının incelenmesinden başvurucunun
ilk derece mahkemesince yapılan tebligatlara rağmen 5/9/2013 ve 5/11/2013
tarihli duruşmalara kendi isteğiyle mazeretsiz olarak katılmadığı
görülmektedir. Ayrıca dava 5/9/2013 tarihli ön inceleme duruşmasında karara
bağlanmamış, ön inceleme duruşmasından sonra 5/11/2013 tarihli tahkikat
duruşması yapılmıştır. Başvurucu, davacı tanıklarının dinlendiği bu duruşmaya
da kendisine tebligat yapılmış olmasına rağmen mazeretsiz olarak katılmamış ve
bu nedenle davacı tanıklarına soru sorma imkânı bulamamıştır. Öte yandan dava
12/12/2013 tarihli duruşmada karara bağlanmıştır. Bu çerçevede başvurucunun
yargılamanın sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum
bırakılmadığı anlaşıldığından silahların eşitliği ilkesine yönelik yargılamanın
bütünlüğü içinde bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. İfade ve Basın
Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu;
i. Dava konusu haberin bir okulda görevli öğretmenlerin aileleri
ile (küçük çocuklar da dâhil) birlikte okul döneminde yaptıkları bir piknikte
alkol alırken görüldükleri resimleri internette herkesin görebileceği ortamda
paylaşmalarına yönelik eleştiri olduğunu ve Anayasa"nın gerek ailenin korunması
gerekse gençlerin korunmasına yönelik hükümlerine uygun olduğunu ve kamu yararı
taşıdığını,
ii. Eleştirilen hadisenin -öğretmenlerin öğrencilerin
yetiştirilmesi sürecindeki rolleri dikkate alındığında- devletin eğitim ile
ilgili görevleri açısından da önemli olduğunu ve bu hadisenin öğrencilerin olumsuz
etkileneceği endişesi ile haberleştirildiğini,
iii. Görüntülerin gizlice çekilip haberleştirilmediğini ve
öğretmenlerin ilkokul çağında çocukların da bulunduğu kamuya açık alanlarda
alkollü içki tüketmelerinin haber değeri taşıdığını belirtmiş ve bütün bu
nedenlerle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. İddianın değerlendirilmesinde esas alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar
başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya
başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da
vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…”
34. Anayasa’nın “Basın
hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Basın
hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri
hükümleri uygulanır…”
a. Müdahalenin Varlığı
35. Başvurucunun gazetede yayımlanan haber nedeniyle 7.500 TL
tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu Mahkeme kararı ile
başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
36. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
37. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
38. 6098 sayılı Kanun’un 58. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
39. Başvurucuların tazminat ödemeye mahkûm edilmesine ilişkin
kararın "başkalarının şöhret veya
haklarının korunması"na
yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna
varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a)
Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi
40. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında
"demokratik toplum düzeninin gerekleri" ifadesinden ne anlaşılması
gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. İfade özgürlüğü, kişinin haber
ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve
kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla
birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi,
savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir.
Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla
açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve
gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoş
görüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla
toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir
şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve
yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42-43; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
(b) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
41. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
bir müdahale olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme,
sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç
arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz.
Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde "demokratik toplum düzeninin gereklerine
aykırı olmama" ve "ölçülülük ilkesine aykırı olmama" biçiminde
iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları
olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Bekir
Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali
Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2018/69, K.2018/47, 31/5/2018, § 15; AYM,
E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 18).
42. İfade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve
istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya
elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem
olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya
ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (bazı farklılıklarla
birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51;
Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51).
43. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini
ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa"nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp
sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı
ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında
olayın şartları içinde bir denge kurmaktır ( bkz. Bekir Coşkun, § 44, 47, 48; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§§
58, 61, 66).
44. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına
işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer
bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret
etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin
diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran
açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti halinde orantılılık ilkesi
yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir. Kamu gücünü kullanan
organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken ifade
özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan korunması
gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların
varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (bazı farklılıklarla
birlikte bkz. Bekir Coşkun, §§ 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, §§ 59, 68).
45. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşılamakla birlikte orantılı değilse, demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Basının
Ödev ve Sorumlulukları
46. Demokratik bir toplumda basına, siyasetçileri ve kamu
görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla
birlikte Anayasa"nın 26. ve 28. maddeleri tamamen sınırsız bir ifade
özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa"nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine
ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder."
biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri
kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin
ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün
kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev
ve sorumluluklar getirmektedir (Basının görev ve sorumluluklarına
ilişkin bkz. Orhan Pala, B. No:
2014/2983, 15/2/2017, § 46; Erdem Gül ve Can
Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015,
§ 35; Fatih Taş [GK], B. No:
2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı,
§ 43).
47. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının
şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle
adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz
eder (Orhan Pala, § 47). Basın
özgürlüğü; ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir
bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu
kılmaktadır. Kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir
eleştiri sınırlarını aşabilir. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak
ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken
sınırlar içermektedir (Orhan Pala,
§ 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık
Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617,
8/4/2015, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 60,
61).
48. Söz konusu sorumlulukların kapsamı, başvurucunun koşullarına
ve ifade özgürlüğünü kullandığı vasıtalara göre değişir. Anayasa Mahkemesi
basın özgürlüğüne yapılan müdahalelerin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını incelerken
meselenin bu yönünü görmezden gelmeyecektir.
49. Öte yandan dava konusu haberin maddi vakıaların açıklanması
veya değer yargısı olarak nitelendirilmesi de önemlidir. Bu noktada maddi
olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir. Maddi
olgular ispatlanabilse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün
olmadığı hatırda tutulmalıdır (Kadir Sağdıç,
§ 57; İlhan Cihaner
(2), § 64). Ancak bir açıklamanın tamamen değer yargısından oluşması
durumunda bile müdahalenin orantılılığı ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla
yeterince desteklenip desteklenmemesine göre tespit edilmelidir. Çünkü somut
unsurlarla desteklenmiyorsa değer yargısı ölçüsüz olabilir (Cem Mermut, B.
No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
50. Başvurucu, başvuru konusu haberde davacı öğretmenlerin küçük
çocukların da bulunduğu bir ortamda alkol alırken görüldükleri resimleri
internette herkesin görebileceği ortamda paylaşmalarının eleştirildiğini ifade
etmiştir. Başvurucuya göre davacı öğretmenlerin aralarında ilkokul çağında
çocukların da bulunduğu aileleri ile birlikte kamuya açık alanlarda alkollü
içki tüketmeleri ile buna dair resimleri internette herkesin görebileceği
ortamda paylaşmalarının haber değeri bulunmaktadır. Buna karşın Anayasa
Mahkemesi, dava konusu haberin başvurucunun ileri sürdüğü bu iddiayla bir
ilgisinin bulunmadığı kanaatindedir. Dava konusu haberde eleştirilen husus,
öğretmenlerin kendi ailelerinin bulunduğu ortamlarda alkol aldıklarını gösteren
fotoğrafları paylaşmaları değil öğretmenlerin öğrencileriyle birlikte alkol
almaları ve bunu sosyal medyadan paylaşmalarıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi
değerlendirmelerini başvuruya konu haber ve bu habere ilişkin ilk derece
mahkemesinin karar gerekçesi üzerinden yapacaktır.
51. İlk derece mahkemesi başvuru konusu habere ilişkin
değerlendirmelerinde; idari soruşturmadaki habere konu fotoğrafların davacı
öğretmenlerin görev yaptıkları liseyle ilgili bir geziye ait olmadığı,
davacıların özel zamanları ve faaliyetleri kapsamında bulunduğu, ayrıca
piknikte öğrenci ya da 3-4 yaşlarında küçük çocukların da bulunmadığı yönündeki
tespitleri esas almıştır.
52. İlk derece mahkemesi, anılan tespitler ve tanık beyanları
çerçevesinde davacıların özel hayatlarıyla ilgili olarak geçmiş tarihte yapılan
piknik görüntülerinin sanki okul içinde ve öğrencilerle birlikte içki
içiliyormuş gibi yansıtılarak toplumda infial yaratılacak şekilde
haberleştirildiği kanaatine varmış ve davacıların kişilik haklarının ihlal
edildiği gerekçesiyle başvurucuyu tazminat ödemeye mahkûm etmiştir. Başka bir
ifadeyle başvurucu gerçek dışı bir haber yaptığı gerekçesiyle tazminat ödemek
durumunda bırakılmıştır.
53. Bu kapsamda başvurucunun davacılara yönelik isnatlarının
gerçeği yansıtmadığı ve bu isnatlardan yola çıkılarak kullanılan "ahlaksızlık" şeklindeki değer
yargısının da olgusal bir temelden yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
54. İlk derece mahkemesinin haber içeriğinin gerçeği
yansıtmadığı yönündeki tespitleri dikkate alındığında başvurucunun meslek ahlakına
saygı gösterme, doğru ve güvenilir bilgi verme zorunluluğuna uymadığı ve
hakkında tazminat ödemesine neden olan haber bağlamında ifade özgürlüğünü
kullanırken kendisi için de geçerli olan görev ve sorumluluklara uygun
davranmadığı görülmektedir.
55. Öte yandan başvuru konusu haberin davacıları özel ve sosyal
hayatlarında ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakabilecek nitelikte olduğu,
onların şöhret ve itibarını ciddi biçimde zedelediği de açıktır. Bu kapsamda
başvurucu aleyhine verilen tazminat kararı toplumsal bir ihtiyaç baskısına
karşılık gelmektedir.
56. İlave olarak her bir davacı için 1.500 TL olmak üzere toplam
7.500 TL"den ibaret tazminat miktarının başvurucunun sahip olduğu ekonomik
olanakları zora sokacak veya ortadan kaldıracak miktarda olmadığı ayrıca -bu
tür davalarda genellikle verilen tutarlar ve söz konusu haberin ağırlığıyla
karşılaştırıldığında- ulaşılmak istenen amaç ile orantısız da olmadığı
değerlendirilmiştir.
57. Bu kapsamda başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir müdahale olduğu anlaşılmıştır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğine ilişkin olarak bir ihlal olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.