21. Hukuk Dairesi 2015/19242 E. , 2015/22540 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, Kurum tarafından icra dosyaları nedeniyle yapılan kesintilerin durdurulmasına, yapılan kesintilerin yasal faiziyle birlikte tahsiline, manevi zararının giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz kapsam ve nedenelerine göre ve özellikle Kurum alacağının tahsiline yönelik takip ve icra işlemleri sonucunda davacının manevi zarara uğradığı kanıtlanamadığından manevi tazminat talebinin reddine dair hükmün yerinde olduğu anlaşılmakla; davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının, ödeme emrinin iptali, davacının aylığında yapılan kesinti işleminin iptali ile yapılan kesintilerin faiziyle birlikte iadesi ve Kurum"un uğrattığı manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın 6183 sayılı Kanun"un 58. maddesi gereğince 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmadığı, yasal yedi günlük süre içerisinde iptali yönünde dava açılmayan ödeme emrine konu borcun kesinleşmesi nedeni ile aynı borç nedeni ile kurum tarafından sehven daha sonraki tarihte yapılan takipler nedeniyle açılan dava sonucunda zamanaşımı nedeni ile takiplerin iptaline yönelik kararın ancak ilgili takipler yönünden söz konusu olacağı, dava konusu yapılan takibe ilişkin borcun kesinleşmesi nedeni ile iş bu dava yönünden sonuca etkisi olmadığı, takip tarihinden sonra davacı tarafından yapılan ödeme ve kurum tarafından haciz işlemleri zamanaşımını kesen işlemler olması ve ilgili işlemlerden sonra zamanaşımı yeniden işlemeye başladığından takip tarihinden sonraki dönem yönünden borcun zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davanın süresinde açılıp açılmadığı ve söz konusu aylara ait borçların 6183 sayılı Yasa"nın 102. maddesi gereğince zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davaya konu ödeme emirlerinin davacının "aynı konutta oturan kardeşi ..." imzasına 07/09/2007 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise 05/06/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi başlıklı 20. maddesi" 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. (Değişik son cümle: 19/3/2003-4829/4 md.) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır." hükmünü içermektedir. Bu durumda muhatabın geçici olarak tebligat evrakında yazılı adreste bulunmaması halinde muhatabın geçici olarak başka bir yerde olduğu ve bu durum hakkında beyanda bulunanın adı ve soyadının da tebliğ mazbatasına yazılması gerekmektedir. Somut olayda, davacı hakkında çıkartılan ödeme emirlerine ilişkin tebliğ evrakında davacının adreste bulunup bulunmadığı, belirtilen adreste bulunmaması halinde bu durumun tebliğ mazbatasına yazılmadığı, bu haliyle davacı hakkında çıkartılan ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olmadığı açıktır. Bu durumda davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir.
Öte yandan; 3917 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihi ve bundan sonraya ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımına ilişkin 102. madde ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başıdır. 5198 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile değişik 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinin 5.fıkrasına göre, 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımını düzenleyen 102. maddesinin prim alacaklarının tahsilinde uygulanmayacağı belirtilmiş ise de bu değişiklik, yürürlük tarihi olan 06.07.2004 tarihinden sonra tahakkuk edecek prim borçlarına uygulanabilecektir.
6183 sayılı Kanun"un 103. maddesinde zamanaşımını kesen haller sayılmış olup kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması da zamanaşımını kesen haller içinde yer almaktadır.
Somut olayda; davanın süresinde açıldığı, davacının Kuruma davaya konu ödeme emirlerinin yapılandırılması talebiyle davalı Kurum"a 2008 ve 2011 tarihlerinde başvuruda bulunduğu, davacının davalı Kurum"a 10.069,97 TL ödemede bulunduğu, 09/10/2013 tarihinde ise davacının almış olduğu aylığının 1/3"üne haciz tatbik edildiği, 1997/10 ila 1998/12 ve 1999/2, 4 ila 12. aylar ve 2000/2 ila 12. ay dönemlerine ilişkin sırasıyla prim, İSP ve damga vergisi borçlarıyla ilgili 2007/660, 661 ve 662 takip numaralı ödeme emirlerinin davacıya usulsüz olarak 07/09/2007 tarihinde tebliğ edildiği, bilahare davacıya mükerrer takip yapılmak suretiyle 2012/28014, 28015 ve 28016 takip sayılı ödeme emirlerinin de tebliğ edildiği, davacının aylığı üzerine konulan haczin de bu ödeme emirlerine istinaden koyulduğu, mükerrer çıkartılan takiplerin Kurum"un 25/06/2014 tarih ve 3293610 sayılı yazısıyla sehven çıkartıldığı belirtilerek re"sen iptal edildiği, davacının açtığı dava neticesinde mükerrer olarak çıkartılan 2012/28014, 28015 ve 28016 takip sayılı ödeme emirlerinin zamanaşımı nedeniyle iptallerine karar verildiği ve kararın dairemizin 30/12/2013 tarihli ilamıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar, zamanaşımı nenediyle iptal edilen mükerrer ödeme emirleri, davaya ve hacze konu ödeme emirlerinden sonra çıkartılmış ise de; mükerrer olarak çıkartılan ödeme emirleri zamanaşımı nedeniyle iptal edildiğinden, asıl olan davaya ve hacze konu ödeme emirlerinin de aynı gerekçe ile iptali gerekir.
Yukarıda anlatılan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, Kurum alacağının zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla davaya konu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmeli ve davacının aylığında yapılan yersiz kesinti miktarı belirlenerek, zamanaşımı hükümleri gözönünde bulundurularak, haksız yapılan kesinti işleminin iptali ile yapılan kesintilerin yasal faiz miktarı da belirlendikten sonra davacıya ödenmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin ve yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde temyiz edene iadesine, 15.12.2015 gününde oy birliği ile karar verildi.