
Esas No: 2015/14796
Karar No: 2015/14796
Karar Tarihi: 10/10/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
YASEMİN DİNÇ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/14796) |
|
Karar Tarihi: 10/10/2018 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Elif
ÇELİKDEMİR ANKITCI |
Başvurucu |
: |
Yasemin DİNÇ |
Vekili |
: |
Av. Nafi HELİMOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucu ile çocuğu arasında kişisel (şahsi) ilişki
kurulmasına yönelik hüküm içermeyen yabancı mahkemece verilmiş boşanma ilamının
tenfiz edilmesi nedeniyle aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, eşi ile 2003 yılında evlenerek Fransa"ya
yerleşmiştir. Başvurucunun oğlu Sefa Furkan 26/6/2005 tarihinde dünyaya
gelmiştir. Başvurucunun eşi ve çocuğunun aynı zamanda Fransa vatandaşlığı
bulunmaktadır. Başvurucu ile eşi 2009 yılında yaz tatillerini geçirmek amacıyla
oğullarıyla beraber Türkiye"ye gelmişlerdir.
A. Türkiye"de Açılan
Boşanma Davasına İlişkin Süreç
9. Başvurucu, Türkiye"de bulunduğu bu sırada 13/7/2009 tarihinde
eşi aleyhine Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) boşanma ve velayet
davası açmıştır.
10. Mahkeme, yargılama süresince geçerli olmak üzere çocuk Sefa
Furkan"ın geçici velayetini başvurucu anneye vermiş ve babası ile çocuk
arasında şahsi ilişki kurulmasına hükmetmiştir.
11. Başvurucunun eşi, çocuğuyla şahsi ilişki kurduğu sırada
çocuğu da yanına alarak Fransa"ya dönmüştür. Başvurucu, her ne kadar Mahkemeden
çocuğun yurt dışına çıkışının engellenmesi için 3/8/2010 tarihinde talepte
bulunmuş ve Mahkemece talep doğrultusunda 6/8/2010 tarihinde çocuğun yurt
dışına çıkmaması yönünde tedbir kararı verilmiş ise de başvurucunun eşi ile
çocuğunun başvurucunun talebinden önce 4/7/2010 tarihinde Fransa"ya gittikleri
yapılan yazışmalar sonucu anlaşılmıştır.
12. Başvurucunun eşi Fransa"ya döndükten sonra 23/9/2010
tarihinde başvurucu aleyhine boşanma ve velayet davası açmıştır (bkz. §§ 17-25 ).
13. Mahkeme 11/2/2010 tarihinde, başvurucu ile eşinin
boşanmalarına ve ortak çocuğun velayetinin başvurucu anneye verilmesine karar
vermiştir.
14. Anılan karar, başvurucunun eşi tarafından temyiz edilmiştir.Yargıtay 2. Hukuk
Dairesince (Daire) tarafların boşanmalarına ilişkin Fransa Mahkemesince verilen
kararın Türkiye"de tanıma ve tenfizi yapılmak
suretiyle geçerli hâle geldiğinin belirtilmesinden sonra kesinleşmeyen söz
konusu kararın boşanma davasının sonucunu etkileyeceği değerlendirilerek
bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararı 17/3/2015
tarihinde bozulmuştur.
15. Başvurucunun karar düzeltme istemi Dairenin 3/7/2015 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
16. Bozma ilamına uyan Mahkeme, tarafların boşanmalarına yönelik
kesinleşen Mahkeme ilamı bulunduğu gerekçesiyle 26/1/2016 tarihindedava
hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Anılan karar
temyiz edilmeksizin 20/4/2016 tarihinde kesinleşmiştir.
B. Fransa"da Açılan
Boşanma Davasına İlişkin Süreç
17. Başvurucunun eşi Fransa"ya döndükten sonra 23/9/2010
tarihinde başvurucu aleyhine Metz Asliye Hukuk
Mahkemesine (Fransa Mahkemesi) boşanma ve velayet davası açmıştır.
18. Fransa Mahkemesi, başvurucunun davaya bizzat veya vekili
aracılığıyla katılması amacıyla başvurucuya tebligat yapmıştır. Başvurucu
yargılamaya katılmamış ve kendisini vekille temsil ettirmemiştir. Başvurucu
sadece 22/11/2010 tarihinde cevap dilekçesi vererek eşi aleyhine Beyşehir Asliye
Hukuk Mahkemesinde boşanma ve velayet davası açtığını, davanın devam ettiğini
ve ortak çocukları olan Sefa Furkan"ı eşinin kaçırarak Fransa"ya götürdüğünü
belirtmiş, ayrıca bir talepte bulunmamıştır.
19. Fransa Mahkemesi 6/11/2011 tarihinde tarafların
boşanmalarına ve ortak çocuğun velayetinin başvurucunun eşi babaya verilmesine
karar vermiştir.
20. Fransa Mahkemesinin gerekçesinde; uluslararası hukuk
kurallarına göre iki farklı ülkede aynı dava açılmışsa bir mahkemenin diğer
mahkeme lehine her türlü yetkisinden feragat etmesi gerektiği, aksi hâlde
uluslararası hukuk kurallarının işleyeceği açıklanmıştır. Buna göre; başvurucu
ve eşinin 2004-2009 yılları arasında Fransa"da ikamet ettikleri, 2009 yılında
yaz tatili amacıyla Türkiye"ye gittiklerinden bir kaç
hafta sonra başvurucunun boşanma davası açtığı, dolayısıyla boşanma davasının
ortak ikametgâhın bulunduğu Fransa"da görülmesi gerektiğinden Beyşehir Asliye
Hukuk Mahkemesi lehine yetkiden feragat edilmemesi yönünde karar verildiği
belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun yargılamaya katılmadığı, çocukla ilgili
ikametgâhının transferi, ziyaret hakkı ve diğer tedbirler için talepte
bulunmadığı gözetilerek ortak çocuğun velayetinin sadece babaya verilmesinin
yanı sıra ziyaret talebiyle ilgili bilgi ve talep olmadığından bu hususta
ayrıca karar verilmediği ifade edilmiştir.
21. Fransa Mahkemesi tarafından verilen kararın Türkiye"de
tanınması ve tenfizi amacıyla başvurucunun eşi
tarafından Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesine 18/12/2013 tarihinde dava açılmıştır.
Başvurucu, eşi ile arasında devam eden boşanma davasının bulunduğunu ve tenfizi istenen kararın, anne ile çocuk arasında şahsi
ilişki tesisine dair bir hüküm içermediğinden kamu düzenine aykırılık teşkil
ettiğini iddia ederek Fransa Mahkemesince verilen kararın tanınmaması
gerektiğini belirtmiştir.
22. Mahkeme, davayı 21/5/2014 tarihinde kabul etmiştir. Kararda;
yabancı mahkeme ilamının tanınması ve tenfizi için
kanunun aradığı şartlardan olan, kendisine karşı tenfizi
istenen kişinin yabancı mahkemeye usulüne uygun şekilde çağrılması yani savunma
hakkının ihlal edilmemesi şartının somut olayda yerine getirilmiş olduğu, yine
yabancı mahkemekararının Türkiye"nin münhasır
yetkisine giren bir konu ile ilgili de olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca,
başvurucunun şahsi ilişki tesisine yönelik Mahkemeden bir talepte bulunmadığı
gibi verilen Mahkeme kararını temyiz de etmediği ve bu hâliyle kararın
kesinleştiği tespit edilmiştir. Öte yandan başvurucunun çocuk ile kendisi
arasında şahsi ilişki tesisini her zaman dava yolu ile talep edebileceği, bu
durumun, yabancı mahkeme ilamının tanınması ve tenfizi
önünde engel teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır. Çocuğun izinsiz olarak yurt
dışına götürülmesi durumu kabul edilmiş ancak bu durumun yabancı mahkeme
ilamının tanınması ve tenfizi açısından engel teşkil
etmeyeceği ifade edilmiştir. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirilerek Fransa
Mahkemesince verilen kararın tenfizi için yasal
şartların oluştuğu kanaatine varıldığı açıklanmıştır.
23. Başvurucu tarafından yapılan temyiz istemi, Dairenin
17/3/2015 tarihli kararıyla karar düzeltme istemi 25/6/2015 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
24. Nihai karar başvurucuya 29/7/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
25. Başvurucu 25/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
C. Çocuğun Kaçırılması ve
Alıkonulmasına İlişkin Süreç
26. Başvurucu, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına 18/8/2010
tarihinde başvurarak çocuğunun 25/11/1980 tarihli Uluslararası Çocuk Kaçırmanın
Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme (Lahey Sözleşmesi) çerçevesinde tarafına
iadesi için işlemlerin başlatılmasını talep etmiştir.
27. Başvurucunun talebinin ne şekilde değerlendirildiği başvuru
dosyasına yansımamakla birlikte Fransa Mahkemesince boşanma ve velayete yönelik
verilen karar gerekçesinde, Lahey Sözleşmesi kapsamında başvurucuya 2/3/2012
tarihinde tebligat yapıldığı, başvurucunun vekili aracılığıyla 11/4/2012 tarihli
beyanıyla Türkiye"de boşanma davasının açıldığını belirttiği bilgisine yer
verilmiştir.
28. Diğer taraftan başvurucu Beyşehir Cumhuriyet Başsavcılığına
21/10/2010 tarihinde eşinin çocuk kaçırma ve çocuğun alıkonulması suçunu
işlediği iddiasıyla şikâyetçi olmuştur. Beyşehir Sulh Ceza Mahkemesinin
12/2/2013 tarihli kararıyla başvurucunun eşi hakkında mahkûmiyete hükmedilerek
verilen hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Anılan karar 25/6/2013 tarihinde
kesinleşmiştir.
29. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çocuğun
kaçırılması ve alıkonulması suçunu işlediği iddiasıyla başvurucunun eşi
hakkında Antalya 22. Asliye Ceza Mahkemesine dava açılmıştır. Asliye Ceza
Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda başvurucunun eşi hakkında
19/3/2014 tarihinde mahkûmiyete hükmedilerek verilen hükmün açıklanması geri
bırakılmıştır. Anılan karar 4/9/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
30. 12/12/2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk
ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un ""Tenfiz şartları""kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
""(1) Yetkili mahkeme tenfiz
kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:
a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği
devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk
mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün
kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.
b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır
yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi
şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı
hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.
c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı
bulunmaması.
ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz
istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış
veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde
gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan
birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk
mahkemesine itiraz etmemiş olması."
31. 22/11/2007 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "Hâkimin takdir yetkisi" kenar
başlıklı 182. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar
verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında
ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın
haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen
eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık,
eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve
eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır."
32. 4721 sayılı Kanun’un "Kural"
kenar başlıklı 323. maddesi şöyledir:
""Ana ve babadan her biri, velâyeti altında
bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki
kurulmasını isteme hakkına sahiptir.""
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
33.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin(Sözleşme)
“Özel ve aile hayatına saygı hakkı”
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir."
34. Türkiye açısından 14/10/1990 tarihinde imzalanan ve
27/1/1995 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak
yürürlüğe giren 20/11/1989 tarihli Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 9.
maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"(1)Yetkili
makamlar uygulanabilir yasa ve usullere göre ve temyiz yolu açık olarak,
ayrılığın çocuğun yüksek yararına olduğu yolunda karar vermedikçe, Taraf
Devletler, çocuğun; ana–babasından, onların rızası dışında ayrılmamasını
güvence altına alırlar. Ancak, ana–babası tarafından çocuğun kötü muameleye
maruz bırakılması ya da ihmâl edilmesi durumlarında ya da ana–babanın
birbirinden ayrı yaşaması nedeniyle çocuğun ikametgâhının belirlenmesi amacıyla
karara varılması gerektiğinde, bu tür bir ayrılık kararı verilebilir.
(2)Bu maddenin
birinci fıkrası uyarınca girişilen her işlemde, ilgili bütün taraflara işleme
katılma ve görüşlerini bildirme olanağı tanınır.
(3)Taraf Devletler,
ana–babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilen çocuğun, kendi
yüksek yararına aykırı olmadıkça, ana babanın ikisiyle de düzenli bir biçimde
kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkına saygı gösterirler."
2. Uluslararası İçtihat
35. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Sözleşme"nin 8.
maddesi kapsamında devletin pozitif yükümlülüklerinin bir ebeveynin çocuğuyla
bir araya gelmesini sağlamak için kamu makamlarının gerekli tedbirleri alma
yükümlülüğünü kapsadığını kabul etmektedir. AİHM"e
göre bu yükümlülük, ayrıca çocukla kişisel ilişki ve çocuğun ikametgâhına
ilişkin ebeveynler ve/veya çocuğun ailesinin diğer üyeleri arasında doğan
anlaşmazlıklar bakımından da geçerlidir (Manic/Litvanya,
B. No: 46600/11, 13/1/2015, § 101).
36. AİHM"e göre ebeveyn ile çocuk
arasındaki şahsi ilişkinin konu edildiği davalarda çocuğun menfaatlerinin diğer
tüm hususlardan üstün tutulması gereklidir. Mahkemeye göre bu menfaatin iki
yönü bulunmaktadır. İlk olarak çocuğun üstün menfaati sağlıklı bir ortamda
gelişmesinin sağlanmasını içermektedir, bu nedenle Sözleşme"nin 8. maddesi hiç bir koşulda ebeveynin çocuğun sağlığına ve gelişimine
zarar verebilecek davranışlarını korumaz. İkinci olarak çocuğun üstün
menfaatlerine aykırı olmadıkça ailesi ile bağlarını sürdürmesi çocuğun
hakkıdır. Bu bağlamda çocuğun aile bağları ancak istisnai durumlarda
koparılabilir ve aile bağlarının koptuğu durumlarda, çocuğun üstün menfaati
kişisel ilişkinin sürdürülmesi ve koşullar uygun olduğunda ailenin yeniden bir araya
gelmesi için gerekli tüm tedbirlerin alınmasını gerektirir (Gnahore/Fransa, B. No: 40031/98,19/9/2000, § 59).
37. AİHM kararlarında aile bağlarının sürdürülmesi konusunda
kamu makamlarına düşen yükümlülüğün mutlak olmadığı, her olayın özel koşullarına
bağlı olarak alınacak tedbirlerin nitelik ve kapsamının farklılaşabileceği
belirtilmiştir. AİHM"e göre kamu makamlarınca konuyla
ilgili tüm tarafların hukuki menfaatlerinin gözetilmesi, özellikle çocuğun
üstün menfaati dikkate alınarak tarafların menfaatleri arasında adil bir denge
kurulması gerekmektedir (M.P. ve
diğerleri/Bulgaristan, B. No: 22457/08, 15/11/2011, § 128).
38. Sözleşme’nin 8. maddesi, ebeveynin çocuğu ile yeniden
birleşmesini sağlayacak önlemlerin alınmasını talep etme hakkının yanı sıra
ulusal makamların bu önlemleri alma yükümlülüğünü de kapsamaktadır. Bu
husustaki belirleyici husus, ulusal makamların uygulamadaki mevzuat ya da
mahkeme kararlarıyla ebeveyne tanınan velayet, ziyaret ya da birlikte yaşama
hakkının icrasını kolaylaştırmada kendilerinden beklenilen bütün makul
önlemleri alıp almadığıdır (Hokkanen/Finlandiya, B. No: 19823/92, 23/9/1994, §
55).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
39. Mahkemenin 10/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
40. Başvurucu; eşi aleyhine Türkiye"de açtığı boşanma davası
devam ederken eşinin çocuğu kaçırarak Fransa"ya götürdüğünü, akabinde eşinin
Fransa"da kendisi aleyhine boşanma ve velayet davası açtığını, Fransız yargı
mercilerine derdestlik itirazında bulunmasına rağmen
itirazının kabul edilmediğini beyan etmiştir. Fransa Mahkemesi tarafından
çocuğunun velayetinin babasına verildiğini belirten başvurucu, kendisi ile
çocuğu arasında şahsi ilişki kurulmasına yönelik hüküm barındırmayan söz konusu
kararın kamu düzenine aykırı olmasına rağmen tenfiz
edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Bakanlık görüşünde, başvurucunun birçok çağrıya rağmen
Fransa Mahkemelerindeki yargılamaya katılmadığı, çocuğuyla kişisel ilişki
kurulması yönünde talebi olmadığı gibi kararı da temyiz etmediği vurgulandıktan
sonra, hükmün tenfizi aşamasında hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmesi Fransa Mahkemesindeki aleyhe sonuçları lehine döndürme
çabası olarak değerlendirilmiştir. Görüşte ayrıca, kişisel ilişki ve ziyaret
ile ilgili kurulmuş bir hüküm olmadığından başvurucunun bu konuda her zaman
talepte bulunabileceği, öte yandan diğer iddiaların yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu ve Mahkeme kararında bariz takdir hatasından söz edilemeyeceği
yönünde değerlendirmeye yer verilmiştir.
B. Değerlendirme
42. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
43. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz."
44. Anayasa’nın "Ailenin
korunması ve çocuk hakları" kenar başlıklı 41. maddesi
şöyledir:
"Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler
arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle
ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma,
yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan
ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirleri alır."
45. Velayet hakkına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin
uyuşmazlıklar, adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına sıklıkla konu
olmakla birlikte sürecin ivedi olarak yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili
prosedürlere ilişkin işlem ve eylemlerin aile hayatına saygı hakkı bağlamında
meydana getirdiği sonuçlar dikkate alındığında söz konusu iddiaların aile
hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması uygun görülmektedir (Marcus Frank Cerny
[GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 82; M.M.E.
ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 137).
46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tenfizine
karar verilen yabancı mahkeme ilamına göre çocuğunun velayetinin babasına
verilerek kendisi ile çocuğu arasında şahsi ilişki kurulmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının aile hayatına saygı
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
48. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri; anne baba ve çocuk
arasındaki bağın devamlılığını sağlamak üzere tedbirler alınmasını isteme
hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü
içermektedir. 41. maddede her çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve
babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve ilişkiyi sürdürme hakkına sahip
olduğu açıkça belirtilmektedir (Serpil
Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016, § 67; Selim Adıyaman, B. No: 2013/8846, 9/3/2016, § 45).
49. Ebeveyn ile çocukların birlikte yaşama istekleri, aile
hayatının vazgeçilmez bir unsuru olup anne ve baba arasında ortak yaşamın
kurulamaması veya hukuken ya da fiilen sona ermiş olması aile hayatını ortadan
kaldırmaz. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının, anne ve babanın birlikte
yaşamamaları veya ortak yaşama son vermelerinin ardından da devam edeceği açık
olup anne, baba ve çocuğun aile hayatlarına saygı hakkı belirtilen durumlarda
ailenin yeniden birleştirilmesine yönelik tedbirleri de içermektedir. Söz
konusu yükümlülük, ebeveyn veya diğer aile bireyleri arasındaki velayet ve
kişisel ilişki tesisine ilişkin uyuşmazlıklar için de geçerlidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015,
§ 25).
50. Öte yandan mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları
çözmek, öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır.
Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın
tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın
koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da
tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun
Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır.Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece
mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemekte ve özellikle mahkemelerin
kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat hükümlerini yorumlayıp
uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip
gözetmediğini incelemektedir (M.M.E. ve
T.E., § 135).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
51. Başvurucu, eşi ve çocuğuyla birlikte Fransa"da yaklaşık beş
yıl birlikte yaşadıktan sonra tatil amacıyla Türkiye"ye geldiğinde eşi aleyhine
boşanma ve velayet davası açmıştır. Dava süresi boyunca çocuğun geçici velayeti
başvurucuya verilmiş, başvurucunun eşi ile çocuğu arasında kişisel ilişki
kurulmasına karar verilmiştir. Söz konusu karar nedeniyle ortak çocuk belirli
bir süreliğine başvurucunun eşine teslim edilmiştir. Başvurucunun eşi, bu süre
zarfında başvurucunun bilgisi ve rızası olmaksızın çocuğunu da yanına alarak
Fransa"ya dönmüş ve burada başvurucu aleyhine boşanma ve velayet davası
açmıştır.
52. Başvurucu, çocuğunun Lahey Sözleşmesi kapsamında
kaçırıldığını iddia ederek Türk idari makamlardan iade talebinde bulunmuş,
ayrıca eşinin çocuk kaçırma suçunu işlediğini ileri sürerek eşi hakkında
şikâyetçi olmuştur. Yapılan yargılamalar sonucu başvurucunun eşi çocuk kaçırma
suçundan mahkûm edilmiş, bu mahkûmiyetlere dair hükümlerin açıklanması geri
bırakılmıştır. Ancak başvuru dosyasına herhangi bir bilgi yansımadığından
çocuğun iadesine dair başvurucunun talebine ilişkin süreç bilinmemektedir.
53. Fransa Mahkemesi başvurucuya davaya katılması hususunda
çağrı yapmış, başvurucu yargılamaya sadece cevap dilekçesi göndererek katılmayı
tercih etmiştir. Başvurucunun cevabında boşanma veya velayete ilişkin bir talep
yer almamış, yalnızca Türkiye"de açılan boşanma davasının bulunduğu ve ortak
çocuğun babası tarafından kaçırılarak Fransa"ya götürüldüğü bilgisine yer
verilmiştir.
54. Fransa Mahkemesi başvurucu ve eşinin ortak ikametgâhının
Fransa olması nedeniyle boşanma ve velayet davasında kendisini yetkili görerek
tarafların boşanmalarına ve velayetin çocuğun ikametgâhı olan Fransa"da yaşayan
babasına verilmesine karar vermiştir. Anılan kararda Fransa Mahkemesi velayet
hususunda annenin velayete ilişkin talebinin olmadığını da gözeterek babayı
veli olarak atamıştır. Aynı sebeple annenin çocuğu ziyaret ve benzeri tedbir
taleplerinin bulunmadığını belirterek başvurucu ile çocuk arasında kişisel
ilişki hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
55. Fransa Mahkemesi tarafından verilen karar başvurucunun
eşinin talebi üzerine Türk mahkemeleri tarafından tanınarak tenfiz
edilmiştir. Başvurucu, anne ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına
yönelik hüküm içermediğinden tenfize konu mahkeme
kararının aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
56. Yukarıda açıklandığı üzere çocuğun üstün menfaatine aykırı
olmamak koşuluyla anne veya baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması
ana kuraldır. Bu kuralın istisnaları var olmakla birlikte her somut olayın
koşulları çerçevesinde mahkemelerce yapılan değerlendirme, Anayasa"da güvence
altına alınan aile hayatına saygı hakkı yönünden sorun oluşmadığı müddetçe
Anayasa Mahkemesinin denetimi dışındadır.
57. Şüphesiz ki devletin aile hayatına saygı hakkı yönünden
üstlendiği yükümlülükler ancak ülke içinde idari ve yargısal merciler
tarafından gerçekleştirilen durumlar söz konusu olduğu takdirde mümkündür.
Diğer bir ifadeyle başka devletlerin yargısal kararları sonucu bireylerin aile
hayatlarına yapılan müdahalelerde, egemenlik yetkisi kapsamında kalmayan
devletin herhangi bir yükümlülüğünden söz edilemez.
58. Bu bağlamda Fransız Mahkemesi tarafından başvurucunun aile
hayatına ilişkin verilen kararın, Anayasa"nın 20. maddesinde sağlanan güvenceler
bakımından Anayasa Mahkemesince denetlenmesi mevzu bahis değildir.
Değerlendirme, sadece Fransız Mahkemesince verilen kararın ülke içinde infaz
edilmesinin aile hayatına saygı hakkı bakımından güvenceleri aktif hâle
getirerek devletin bu husustaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranıp
davranmadığı tespit etmekten ibarettir.
59. Yabancı mahkeme ilamlarının tenfiz
edilmeleri, mahkemeler tarafından ilgili kanunda düzenlenen şartlara
uygunluğunun denetiminden ibarettir. Bu bağlamda sınırlı sayıda öngörülen
şartların varlığı hâlinde mahkemelerce başkaca bir değerlendirme yapılmaksızın
karar verilmektedir. Başvuruya yansıyan olayda da Mahkeme, Fransa Mahkeme
kararının kanuni koşulları sağladığını tespit ederek tenfizine
karar vermiştir. Başvurucunun tenfiz edilen kararın
kamu düzenine aykırılık dışında kanuni koşulları taşımadığı iddiası
bulunmamaktadır. Başvurucu anılan bu iddiasını da çocuğuyla şahsi ilişki
kurulmamasına dolayısıyla aile hayatına saygı hakkına aykırı olduğuna
dayandırmaktadır.
60. Tenfiz edilen karar nedeniyle
başvurucu ile çocuğu arasında şahsi ilişki kurulmamış ise de bu ilişkiyi
yasaklayan herhangi bir hüküm mevcut değildir. Sadece başvurucunun bu yöndeki
talebi tespit edilemediğinden mevcut durum itibarıyla ilişki kurulması kararı
alınmamıştır. Türk Mahkemesinin yetkisinin Fransız Mahkemesi kararının ülke
içinde infaz edilip edilmemesiyle sınırlı olduğu, bu durumda şahsi ilişki
hakkında ayrıca karar verme olağanının bulunmaması da gözetildiğinde verilen tenfiz kararıyla aile hayatına saygı hakkının ihlal
edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
61. Öte yandan anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurulması
yönündeki talepleri mahkemelerce her zaman incelebilen talepler arasındadır.
Dolayısıyla başvurucunun çocuğuyla kişisel ilişki kurulması talebi bulunduğu
takdirde boşanma veya velayet davasından bağımsız olarak mahkemelerce
değerlendirilebileceği de dikkate alındığında bu aşamada aile hayatına saygı
hakkı bağlamında devletin pozitif yükümlülüklerine aykırı davrandığını söylemek
henüz mümkün değildir.
62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence
altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile
hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.